16 Eylül 1983 yılında Kırıkkale’de kurulan ardından Ankara’ya uzanan muhteşem bir başarının adıdır Anadolu Gazetesi. İL gazetesi olarak yayın serüvenine başlayan daha sonra Anadolu Gazetesi olarak yoluna devam eden gazetemiz bu sene 40’ıncı yaşına erişmenin tarif edilmez gurur ve mutluluğunu yaşıyor.
Şöyle geriye dönüp bakıyorum zaman ne çabuk geçmiş, geçmişte farkına bile varamamışız. 2007 Senesinin Haziran ayıydı ve o zaman ki adıyla İL gazetesi’ne başladığımda. Geriye dönüp baktığımda üzerinden koca 15 yıl geçmiş. Acısıyla, tatlısıyla, üzüntüsüyle ve de sevinciyle kocaman bir 15 yıl dile kolay.
Düşünüyorum da zaman ne çabuk geçmiş ben 15 yılı geride bırakmışım. Bu 15 yıl ne zaman çekti, ne zaman bu günlere geldik inanın onu bile hatırlayamadım. Bu süre zarfında dünya teknoloji çağını yakalamış.
15 yılda dünya değişti, teknoloji değişti ve en önemlisi insan çok değişti. Pandemi oldu iki yıl evlere kapandık şimdi pandemiyi bile hatırlayan yok. Dile kolay tam 15 yıl. Bilgi ve teknolojinin başdöndürücü bir hızla değiştiği çağımızda haliyle bizde değiştik daha doğrusu değişmek zorunda kaldık.
Şimdi geriye dönüp bakıyorum da ne zaman 15 yıl oldu. Zaman su misali gibi akıp gitmiş benim eski adıyla Ankara İLgazetesi, yeni adıyla Anadolu’daki görevime başlamam. Başladığımda Türkiye’nin yaşadığı en derin ekonomik buhran dönemlerinden biriydi o zamandan bu zamana köprünün altından çok sular aktı.
Daha dün gibi geliyor. Diyorum ki zaman sen ne çabuk geçmişsin, biz yaşlanmışız ama sen “Anadolu Gazetesi” her geçen gün gençleşmeye, güzelleşmeye ve değerine değer katmaya devam ediyorsun. Anadolu’yu elbirliği içinde bu bugünlere getirdik bizden sonra seni genç arkadaşlarımız daha güzel yerlere taşıyacak ve etkisini çok daha fazla hissettirecek Ankara’da.
16 Eylül 1983 yılında Ankara İLgazetesi olarak başladığın serüvenine bugün Anadolu Gazetesi olarak devam ediyorsun ve bende bu kurumun bir çalışanı olarak burada olmaktan mutluyum ve huzurluyum. Çünkü bu günlere gelmemizde çok büyük emekler, hüzünler ve gururlar var.
Sıkıntısını, derdini, tasasını çok çektik. Zaman geldi bırakmak istedim, zaman geldi çok yoruldum yeter dedim, zaman geldi daha fazla bu yükü kaldıramayacağım artık dedim. Fakat her seferinde meslek aşkı ve Anadolu sevgisi ağır bastı. Onun için bırakması, çekip gitmesi hiç kolay olmuyor.
Hani insan bazen artık yeter bırakayım bu işleri dediğiniz anda aman bırakma bu mesleği seviyorsun diyen çok arkadaşım oldu. Zaman zaman Türkiye’nin ekonomik krizle boğuştuğu dönemde taşın altına elini koymak yerine çekip gidenleri düşününce iyi ki burada kalmışım diyorum. Bana da sende git aman ne uğraşıyorsun diyenlerin hiç biri şimdi yok ve yerlerinde yeller esiyor. Derdine, tasasına ve sıkıntısına katlanamayanların hiçbiri yok ve biz yine Anadolu olarak ayakta dimdik duruyoruz.
Evet, hem ekonomik sıkıntısını çektik, hem de güzel günlerini de gördük. Her türlü şartlarda çalışmasını öğrendik ve öğrenmeye devam ediyoruz. Zaman zaman hüzünlü günlerimiz oldu, aramızdan emekli olup ayrılan arkadaşlarımız oldu, hepsinin yerleri yeni arkadaşlarla doldu.
Şimdi 40 yılın vermiş olduğu heyecan, şevk ve gayretle yolumuza daha emin adımlarla ve daha güçlü şekilde devam ediyoruz, etmeye devam edeceğiz. Zaman geçse de bizler yaşlansak ta Anadolu Gazetesi dimdik ayakta durmaya ve yoluna emin adımlarla ilerlemeye devam edecek. Benim bundan en ufak bir kuşkum yok.
Anadolu Gazetesi, Anadolu’nun sesi olmaya ve Anadolu’nun yanında olmaya devam edecek. Ankara’nın en çok okunan ve ses getiren gazetesini siz değerli okuyucularımıza daha güzel günlere ulaştırmak için bütün gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. Nice 40 yıllara, nice güzel senelere diyorum…