Danıştay, *ANDIMIZ’ın söylenmesi yönünde hiçbir sakınca olmadığını karara bağladı.*
Gazeteler.
Hani bir söz var. Bu söz, sanki tam bu günler için söylenmiş gibi.
*Allah fakir kulunu sevindirmek isterse, önce eşeğini kaybettirir, sonra da buldururmuş*
Türkler, yani bizim büyük Atalarımız Anadolu’ya, toplu olarak 1071 yılında girdiler.
Anadolu’da ve daha geniş bir coğrafyada 1071 öncesi de Türk grupları yaşamaklaydı. Bu Türk gruplarına örnek olarak Peçenekleri, Gagavuzları vb. gösterebiliriz.
Daha sonra bu Türk soylarının bir kısmı Hıristiyanlığı kabul ederek bir o bölgeden ayrılıp, Rusya içlerine yönelmiş, bir kısmı da o bölgede kalıp İslam olmuşlardır.
Bu gün Van’da, Van gölü içinde bulunan ve özellikle Ermenilere mal edilmeye çalışılan tarihi kilise buna örnektir...
Bu kilise o dönem Hristiyanlığı kabul edip orada yasamış olan, Türk soyları tarafından inşa edilmiştir.
Türk ve dünyanın tarafsız ileri gelen tarihçileri, bunun en iyi kanıtının kilisenin duvarlarında bulunan ve atının üstünde geriye dönüp ok atan figürler olduğunu söylemişlerdir.
Çünkü; Tarihte ileri koşan bir atın sırtından geriye doğru dönerek ok atanlar sadece Türk soylarıdır.
Figürlerdeki gösterilen at cinslerinin Orta Asya Türk at cinslerinden olduğu da kesindir...
Türkiye Türklerindir...
Bu hiç bir zaman ırkçı bir söylem değildir... Türkiye atalarımızın; Süleyman Şah’ın Alp Aslan’ın Ertuğrul Gazi’nin bize mirasıdır...
Büyük Selçuklu döneminde haçlılara defalarca en büyük darbeyi vuran gene bizim atalarımızdır, yani Türklerdir...
Türk ismi bize ta o dönem ve öncesinden batılılarca verilmiş bir isimdir...
Öyle ya da böyle Türkleri, Anadolu Selçuklu Devletinin dağılmasından sonra liderliği ele alan Osmanbey birleştirmiş, adından dolayı da yeni kurduğu devlete Osmanlı adını vermiştir.
Ancak o dönemde bile batı, Osmanlıya Türk devleti demekteydi...
İmparatorluk olup yayıldıktan sonra Osmanlı Hanedanlığı, çok uluslu (Milliyetli) Osmanlı Devleti olmuştur…
Yani kurucu unsur TÜRK’ tür...
Kuruluşundan kısa bir dönem sonrasında bir dünya İmparatorluğu haline gelen Osmanlı 1685 2. Viyana Kuşatmasından sonra; (Sülalemizin büyük dedesi Süleyman’ in da bu savaşa katıldığını aile büyüklerimiz her zaman söylenmekteydi) sürekli toprak kaybeden, çağa ayak uyduramayan, kötü yönetilen, organizasyon dışı bir yönetime dönüşen, taht ve hanedan kavgalarının sonucu gırtlağına kadar borç batağına gömülerek kendi icindeki azınlıklardan borç para alıp, hazineyi, kamu kuruluşlarını ipotek verme acizliğine kadar düşen ve bu günkü yönetimi aratmayan bir "Hasta Adam" konumunda idi...
Osmanlı bir aidiyet değildir... Yani Osmanlı genelde bir aidiyet kimliği olamaz...
Aidiyette kasıt, bir kimliğe ait olmaktır. Yani, bir İngiliz, bir Fransız, bir Alman gibi.
Yani ben bir İngilizim, ben bir Fransızım, ben bir Yunanım diyebilenler gibi;
Ben bir TÜRKÜM diyebilmektir...
Çok uluslu olan Osmanlı İmparatorluğu dağıldıktan sonra, şu an üstünde yasadığımız toprağın mücadelesi verilmiş, kanla yoksullukla yoklukla kazanılan mücadele sonucu bizleri Anadolu’dan sürmek isteyen emperyalistler yenilmiş, ülkemizin adı da; TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ olarak tescil edilip, Cumhuriyet rejimiyle de taçlandırılmıştır. Siyasi yapı ÜNİTER’dir.
Bizlere bu ülkeyi emanet eden; MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE SİLAH ARKADAŞLARI, Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran halka TÜRK denir diyerek son noktayı koymuşlardır. Yani, alt kimlik ne olursa olsun, kurucu unsur olan TÜRK kimliğinde birleşilerek bir bütünlük oluşturulması istenmiş ve bu bütünlük tüm olumsuzluklara, tüm karşı çabalara rağmen oluşturulmuştur...
Bu gün bu memleket, bizim memleketimiz, kendisini Türk kabul etmeyenlerin işgali altındadır... Bu işgal ile en üst yönetim kademesi dahil zapt edilerek sürmekte sürdürülmektedir.
Emperyalizm Lozan’da alamadığının sancılarını çekmekte ve her türlü alavere-dalavere yöntemi ile ülkeyi parçalamak, bölmek için çalışmaktadır.
Ülke dün; "Ben başka milliyettenim, bu gün ben Türküm, diyenler ve korosunun oyuncağı durumuna getirilip, bir o yana bir bu yana savrulmaktadır...
ANDIMIZ, benzerleri her ülkede olan ve çocuklara; KİŞİLİK, ÖZGÜVEN, ÜLKE SEVGİSİ, MİLLET SEVGİSİ, DÜNYA SEVGİSİ, Dünya ferdi olma sorumluluğu vererek küçüklerine sevgi, büyüklerine şefkatle yaklaşan bir bilinç oluşturma çağrısıdır...
2006 yılında Mazlum Der. adındaki bir derneğin; ANDIMIZ’ın ırkçılık çağrısı yaptığını ve Andımızdan rahatsız olduğunu belirterek açtığı davada, bu günkü hükümet karsı görüş belirterek, “Andımızın sadece bir aidiyetin söylemi olmadığını, ırkçılık hedeflemeyip, aynı zamanda çocuklarda vatan sevgisini, birey olma, ülke bütünlüğüne sahip çıkılarak sorumluluk alma öğretisinin belirtildiğini” Mahkemede savunmasına rağmen daha sonra bu konuyu tartışmaya açabilme gafletini göstermiştir.
Sırf hükümette kalabilmek adına şeytanla bile işbirliğine gitmenin sonu hem kendileri hem de ülke açısından felakettir...
Ülkenin kuruluş ayarlarıyla oynayarak nereye kadar gidileceğini zaman gösterecektir...!
ANDIMIZIN neresinde ne kötülük vardır ve neden rahatsız olunmaktadır?
Sırf orkestra şefinin işaretine göre çalmak her zaman doğru değildir... Orkestra şefinin niyetinin başka olması, başka emeller, başka hedefler içinde olması da her zaman olasılıklar dahilindedir...
Türküm doğruyum çalışkanım,
Yasam, küçüklerimi korumak
Büyüklerimi saymak, yurdumu milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm yükselmek ileri gitmektir
Varlığım Türk varlığına armağan olsun...
Ey bu günümüzü sağlayan ulu Atatürk:
Açtığın yolda kurduğun ülküde, gösterdiğin amaçta hiç durmadan yürüyeceğime ant içerim:
Ne mutlu türküm diyene...
Saygılarımla…