Anadolu’da çiftçi hasadını sağlıklı bir şekilde depoladı.
Kimisi tüccara verdi, kimileri ambarına koydu.
İç Anadolu ve çevresinde buğday, arpa hasat sezonu sona erdi.
Çiftçilerin bir kısmı kaldırdıkları ürününde memnun iken, bazıları ürün azlığında şikâyetçi...
Toplum olarak üreticide, tüketicide şükrü unuttu.
Dağlar kadar mahsul alsalar da yine şikâyetçiler.
İnsanlık öyle bir açgözlü oldu ki, kendi nefsinden başkasını düşünmüyor.
Ekili alanlarının bereketi kalmadı.
Şükrü unutan toplumlarda, bereketsizlik, doyumsuzluk başladı.
İnsanlar arasında yardımlaşma, zekât, sadaka hepten yok oldu.
Zenginler ihtiyaç sahiplerine benimle mi çalıştın, benimle mi kazandın sözleri ağırlıkta konuşuluyor.
Bundan çok uzun yıllar öncesinden değil, benim çocukluk yıllarımda harman yerinde buğday ambarlara kaldırılmadan önce fakirin, yetimin, yoksulun ve yolcunun hakları ayrılır, ona göre taksim yapılır ve ambarlara konulurdu.
Ve bir şükür vardı.
Bugün teknoloji gelişti, dev traktörlerle ekim, gelişmiş gübrelerle daha fazla verim alınıyor yine çiftçi doymuyor.
Aç olan insanların zihni.
Zihni aç olanın nefsi doymuyor.
Son günlerde makineleşmiş teknolojinin karşısında hasat bir ay bile sürmüyor.
Geçmiş yıllarda ekim alanları yeni biçilir, harman edilir, daha sonra sürülürdü.
Bugün toplam bir günde biçiliyor buğdaylar ambarlara konuyor, saman balyaları yapılıyor rençperlik bir gün oldu.
Ekili anlalar biçildi mi, samanlar yapıldı mı, tarlada köyün hayvanları beslenir di, bugün hemen tarlara yakılmaya başlıyor.
Cezaların azlığı tarla sahiplerinin işine geliyor.
Yakım işi çiftçinin işini kolaylaştırsa da çevreye büyük zara veriyor.
Her sene tarla ve anız yakmayın diye bilgiler verilse de çiftçi yine bildiğinde şaşmıyor.
Anız yakma verimli alanlarının yanı sıra etrafında yetişmiş ağaçların ve ormanların, dağların yanmasına da sebep oluyor.
Yine tarların yanması başladı ateşi atan kaçıyor, niye kimse görmesin ben yakmadım birleri ateş atmış.
Bırakın bu yalanları tarlarınız ekiliyken niye yanmıyor da saplara kalınca yanıyor.
Yandıktan birkaç gün sonra niye sürüyorsunuz.
Bunun önüne geçmenin tek şartı cezaların ağır bir şekilde tahsil edilmesi, cezalar hafif oldukça, bu yangınların, canlı ölümlerinin önüne geçilmeyecek gibi.
“Allah diyor ki; “Ben deniz, toprağı, yani doğadaki her şeyi insanoğluna emanet ettim.”
Ama gel gör ki insanlar sahip çıkmak yerine yakıp, yıkıyor.
Kendi çıkarları uğruna doğadaki diğer canlılara hayat hakkı tanımıyor.
Onları yerlerinden, yurtlarından edip, diri diri katlediyor farkında değilmiş gibi davranıyorlar...
Allah “Biz hiçbir şeyi boşuna yaratmadık” buyuruyor.
Dışımızda var olan canlılarla yaşamayı öğrenmeliyiz.
Hayatımızın ayrılmaz bir parçaları olduğunu bilmeliyiz, onların yokluğu bizim hiçliğimizdir.
İnsanların kendi maddi çıkarları uğruna, yaktıkları anızlarla; binlerce, milyonlarca canlının hayatına mal oluyor.”
Anız yakanlar dünyalık menfaatleriniz uğruna yaptığınız canlı katliamın hesabını ahirette verebilecek misiniz?
Mevsimler değişiyor yaz ayında geceleri soğuk gündüzleri sıcak bunun sebebi doğayı katleden insanlar.
Yaratılmış insan denilen canlı dünyayı hoyratça bozmaya çalışıyor.
Gelecek neslin devamına ne bırakıyor.
Ormanlar yakılıyor, madenler adıyla dağlar, güzel doğa katlediliyor, tabiatın içerisinde yaşayan canlı türlerini yok oluyor.
Çok katlı beton yapılar inşa ediliyor.
Bütün bunlar insanlık adına yapılsa da, menfaat çetesi doğaya büyük ölçüde zarar veriyor.
Açgözlü doyumsuz dünyalıklar uğruna insanlık kendi ölümünü kendi elleriyle hazırlıyor.
Öğüt alanlar için Allah bazen bu bozulmanın bedelini ağır ödetiyor.