Yaklaşık 41 yıldır Ankara’da yaşıyorum. Ankara’nın sokaklarını, Caddelerini iyi bilirim. Ankara’daki eski işyerlerini asırlık esnaflarını da iyi bilirim. Son 25 yıldır eski esnaflar kalmadı, eski zenginlikte kalmadı maalesef Ankara’da. Sonradan görme, imar rantıyla zengin olanlar çoğaldı maalesef Ankara’mızda. İnsanları da öyle Kızılay’da gezeni giyim ve kuşamıyla fark ederdiniz. Ancak şimdi Kızılay da o özelliğini yitirdi.
Ankara özellikle gecekondular apartmanlaşmaya başladıktan sonra adeta evrim geçirdi. Ankara sanki nevri dönen deli dana gibi oldu. Mağazaları şekil değiştirdi, esnaf şekil değiştirdi, caddeleri şekil değiştirdi. 1978’in Ankara’sı daha güzeldi, daha sadeydi. Daha kaliteliydi, daha tarihi dokusu fazlaydı. Yapılarında özellikle merkez de buram buram tarih kokardı.
Eski yapılar onar onar yıkılıp, yeni iğreti yapılır ortaya çıktıkça Ankara renk değiştirmeye başladı. Ankara şekil bozukluğunu dibine kadar yaşamaya başladı. Avrupalılar böyle yapmıyor. Avrupalı merkezdeki eski yapıları cansiperane koruyor. Eski yapıları yıkmıyor. Aslına uygun restore ediyor.
Şehir gelişirse ki gelişiyor, şehri belirli akslara göre 50 yıllık, 100 yıllık Nazım İmar Planlarıyla geliştirip, büyütüyor. Bizim gibi merkezde ki tarihi yapıyı yıkıp, yerine iğretice ve çirkin çok katlı yapılar yerleştirilmiyor. Yeni şehirleri merkezden uzak yerlere kuruyor. Merkezi bozmuyor.
İnsanların geçmişlerini, geride kalanların nasıl yapılarda yetiştiklerini, yaşadıklarını canlı ve diri tutuyor. Tarihine geçmişine saygılı davranıyor. Geçmişini unutturmuyor. Tarihine saygılı davranıyor. Son 25 yılda Ankara’nın canını okudular. Belediyelerimiz ve merkezi hükümetlerimiz sayesinde Ankara bozuldu, özelliğini kaybetti. Başkentten “boş kente” çevrildi adeta. Bu hale getiren anlayışı elbette tarihte yazacak, gelecek nesillerde hayırla yad etmeyecek. Buna bütün kalbimle inanıyorum.
Merkezin içi boşaltılıp Eskişehir Yoluna iğreti yüksek rant binalarına taşımakla devlet dairelerini geliştirmiş olmadık. Gelirimiz artmadı, Ankara’nın imar rantını yaratanlar dışında. O binaların içerisinde çalışanların cebindeki paraları aynı, giydiği elbise aynı, yediği yemek aynı. Bu bina sahipleri dışında kimseye yeni binalar mutluluk getirmedi. Bozulan, Ankara’nın tarihi oldu. Kazanan yüksek binaların bir avuç sahibi oldu.
Bundan sonra hiç değilse devlet mahallesindeki devlet lojmanlarına bari tarihi dokusu korunarak sahip çıkılsın. Merkeze daha fazla zarar verilmesin. Gelecek neslimize Ankara’da parmakla gösterebileceğimiz birkaç eser bari bırakalım. Ankara’ya sadece mimarlar odası değil bizlerde birey olarak sahip çıkalım. Ankara’nın daha fazla çirkinleşmesini seyretmeyelim. Bizlerde bireyler olarak sahip çıkalım.
Düşünce kıtlığı bol, yorum yeteneği çok olmayan idarecilerimiz ve belediyelerimiz yüzünden bütün devlet dairelerini Eskişehir Yoluna taşıdık. İstanbul Yoluna iki bakanlık, Samsun Yoluna iki genel müdürlük, Çankırı Yoluna bir bakanlık, Konya Yoluna bir bakanlık binası yapıp oralarında gelişmesini sağlayamadılar. Varsa Eskişehir Yolu, yoksa Eskişehir Yolu. Eskişehir Yolunun neden tercih edildiğini son günlerde daha iyi anladık. Dilerim Ankara’da yaşayan halkımızda anlamıştır. Şehrimize sahip çıkmak hepimizin görevi.
Ankara demek devlet demekti eskiden. Ancak şimdilerde Merkez Bankası bile taşınıyor kimse sesini çıkarmıyor. Soruyorum Ankara’da yaşayan yüksek binaları olmayan binlerce vatandaş neden korkup, kabuğuna çekilerek memleketine, Başkentine sahip çıkmış olmuyorlar. Duyarlı olalım. Yapıcı eleştirileri her zaman her platform da dile getirerek. Şehrimizin başkentimizin daha fazla boşalmasına daha fazla bozulmasına izin vermeyelim.
Hep birlikte Başkentimize karşı görevimizi yapmanın onurunu, gururunu yaşayarak Başkentin daha fazla bozulmasını uzaktan seyretmeyelim. İmar rantçılarını eleştirelim. Ranta müsaade etmeyen, başta Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanı Sayın Mansur Yavaş olmak üzere belediye başkanlarımıza, idarecilerimize de sonuna kadar sahip çıkalım. Onları da alkışlayalım, destek olalım, iyi ki varsınız diyelim.