Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. Yılı kutlamaları yaklaşırken bu kutlu gün yaşattığı helecan ile kalbimizi elimize veriyor…
Başkentliğinin 100. Yılını kutladığımız Ankara ise etkinlikler silsilesinin içindeki heyecan kasırgasının girdabı gibi içine çekiyor, bağrına basıyor sevdalılarını…
GEÇENLERDE YİNE ULUS’TAYDIM…
Otobüsten Opera’da indim. Bit Pazarına ve civarındaki tarih dokusuna sırtımı dönüp Gençlik Parkı’nı teğet geçtim. Adı değişen otelin dibine vardığında, sol yanıma düşen bir zamanların spor mabedi alanları, salonları kendi haline bırakıp sağa yöneldim.
Bir zamanlar sıkça uğrayıp çokça yediğim, içtiğim Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ait sosyal tesis eskisi kadar ilgimi çekmedi. Ankara Palas’ı göz ucuyla keserken, cumhuriyet balolarında dans eden Atatürk’ün ayak sesini duyar gibi oldum!
Milli Mücadelenin, Kurtuluş Savaşının makarr-ı idaresi (idare merkezi) meclislerimizin yamacına dikilip minnetimi, teşekkürümü sundum hepimiz adına…
Bir zamanlar çalıştığım Tasvir Gazetesi’nin bürosunun bulunduğu Koç Han’a yan gözle baktım. Bugün bir bilim yuvasına dönmüş Sümerbank’tan aldığımız pazenleri, ayakkabıları hatırladım…
Ata’mızla selamlaştım! Civarında uygulanan proje bittiğinde Ulus’un hem adına hem de Ankara’ya yakışacağını söyledi! Yani bana öyle geldi!
Anafartalar Çarşısı, Şehir Çarşısı’ndan kurtulduğu ve yaşamaya devam ettiği için mutluydu…
Zincirli Cami iyiydi! Hal’e el salladım. Ruşen Pastanesinde bir çay içtim. Hacı Bayram’a vardığımda acıkmıştım. Kale’yi karşıma alacağım bir yere oturdum…
EPEYDİR KONUŞMUYORDUK, SOHBET ETTİK
Kuş uçuşu yakın, insan yürümesi uzak mesafedeki Kale’nin ağzı yoktu, dili vardı!
Sipariş ettiğim yemekten lokma almadan, “Çocukken Bentderesi çayırlığında yediğin simitleri, börekleri hatırlıyor musun” dedi!
“Tadı damağımda” dedim!
Konuştuk…
Özetleyeyim…
En çok malum evin gitmesine sevinmiş…
‘Haklısın’ dedim! Kalenin bedenlerine yakışmıyordu…
O, “Eskiden içim/dışım pazar yeriydi” deyince, “Çok insanı doyurdun” diyerek sevindirdim…
“Şimdi de kültür/sanat mekanların, tarihi yapıların, her türlü el emeği, göz nuru ürünlerin satıldığı dükkanların ünlü” hatırlatmasıyla, bünyesindeki yeniliklere çektim dikkatini…
Hâlâ kulaklarımda çınlayan ramazan topundan, civarındaki eskiden nice hayatların meskun mahalli olan sokaklardan, evlerden söz edince hüzünlendi…
YETKİLİLERDEN BİR İSTEĞİ VAR…
Ben eyvallah deyip giderken arkamdan seslendi:
- Surlarımdaki çatlakları onarsınlar…
“Yetkililere iletirim” dedim ama “Sen Kalesin üzülme; yakışan, dik durmaktır” diye de moral verdim!
Ancak talebinde haklıydı…
***
Herkese selamı var, üzerimde kalmasın!