Ekonomik krizler, yalnızca insanların maddi koşullarını değil, duygusal, psikolojik ve sosyal yaşamlarını da geçmişten beri derinden etkileyen karmaşık süreçler oldu. Türkiye’de son yıllarda yaşanan ekonomik sıkıntılar, toplum genelinde hayatta kalma mücadelesine dönüşmüş durumda. Psikolog Büşra Kiriş, ekonomik zorlukların bireyler ve aileler üzerinde yarattığı tahribatı ele alarak bu durumun, nesilden nesle devam eden bir kısır döngüye dönüşme riskine dikkat çekti.
Psikolog Büşra Kiriş, ekonomik darboğazın insanlarda stres ve yetersizlik hissine yol açtığını belirterek, bunun kumar, uyuşturucu gibi bağımlılıkları tetiklediğini ve intihar vakalarına neden olabildiğini söyledi. Özellikle gençlerin, ekonomik koşullar nedeniyle sabit gelirli işlerde dahi gelecekte rahat bir yaşam süremeyecekleri algısına kapıldıklarını ifade eden Kiriş, “Bugün gençler kolay yoldan para kazanma hayaline kapılıyor. Kumar oynamak, illegal işlere yönelmek, hatta bu alanlarda çalışmak bile tercih edilebiliyor. Bu, ekonomik sıkıntıların insanları ahlaki ve yasal sınırların dışına itebildiğini gösteriyor.” dedi.
MADDİ SIKINTILAR, PSİKOLOJİK STRESİ TETİKLİYOR
Ekonomik krizlerin ilk ve en görünür etkisi, bireylerin maddi ihtiyaçlarını karşılamada yaşadığı zorluklar oluyor. Ancak bu durum, yalnızca faturaların ödenememesi veya temel ihtiyaçların karşılanamamasıyla sınırlı kalmıyor. Maddi sıkıntılar, bireylerde derin bir stres ve yetersizlik hissine yol açıyor. Psikolog Büşra Kiriş, bu süreçte insanların giderek daha fazla kaygı, çaresizlik ve öfke hissettiğini belirtti. Kiriş, “Ekonomik sıkıntılar bireyleri duygusal olarak felç ediyor. İnsanlar, yaşamlarında bir kontrol duygusu kaybı yaşadığında, genellikle kendilerini bağımlılık, kumar ya da alkol gibi kısa süreli kaçış yollarına kaptırabiliyor. Ancak bu yollar, sadece mevcut sorunları derinleştiren bir döngü yaratıyor.” dedi.
GENÇLERİN UMUTLARI VE GELECEĞİ
Ekonomik kriz, özellikle genç nüfus üzerinde önemli etkiler yaratıyor. Günümüzde birçok genç, sabit bir maaşla “rahat bir yaşam” sürmenin mümkün olmadığını düşünüyor. Bu durum, onları ya alternatif gelir kaynakları aramaya ya da yasadışı faaliyetlere yönelmeye zorluyor. Kiriş, “Gençler artık çalışarak ev sahibi olamayacaklarını, birikim yapamayacaklarını düşünüyor. Bu, onları riskli ya da etik olmayan yollarla hızlı kazanç arayışına itiyor. Kumar oynamak ya da yasal olmayan işlere girmek, bu arayışın bir sonucu olabilir.” dedi. Bu durumun yalnızca bireysel değil, toplumsal düzeyde de ahlaki ve yasal sorunlar yaratabileceğini belirten Kiriş, gençlerin geleceğe dair umutlarını yitirmesinin ciddi bir tehlike olduğunu vurguladı.
AİLELERİN YIKICI YÜKÜ: MADDİ VE MANEVİ STRES
Asgari ücretle geçinmeye çalışan aileler, maddi yetersizliklerin yanı sıra büyük bir duygusal yükle de baş etmek zorunda kalıyor. Psikolog Kiriş, ekonomik sıkıntıların aile içi ilişkilere olan etkisini şöyle açıklıyor:
“Asgari ücretle bir ailenin geçinmesi imkânsız hale geldi. Örneğin, Ankara gibi bir şehirde 17 bin lira kazanan bir aile için bile temel ihtiyaçları karşılamak oldukça zor. Bu durumda özellikle ebeveynler kendilerini yetersiz hissediyor. Patronundan azar işiten, faturalarını ödeyemeyen ya da çocuğunun ihtiyacını karşılayamayan bir baba, evde stresini şiddet ya da agresif davranışlarla dışa vurabiliyor.”
Bu tür durumların, ev içindeki huzuru bozduğu gibi çocuklar üzerinde de uzun vadeli etkiler yarattığını ifade eden Kiriş, maddi sıkıntılar nedeniyle duygusal olarak ihmal edilen çocukların ileride özgüvensiz ve mutsuz bireyler haline gelebileceğini belirtti.
ÇOCUKLAR VE RUHSAL MİRAS
Ekonomik zorluklar, çocukların psikolojisinde derin yaralar bırakıyor. Maddi imkânsızlıklar nedeniyle yaşıtlarından farklı hisseden çocuklar, kendilerini yetersiz ve değersiz görmeye başlıyor. Bu durum, ilerleyen yıllarda öğrenilmiş çaresizlik, düşük özsaygı ve sürekli başarısızlık hissi gibi sorunlara yol açabiliyor.
Kiriş, bu döngünün nesilden nesle aktarılabileceğine dikkat çekiyor: “Ebeveynlerinin geçim mücadelesini gözlemleyen bir çocuk, bu durumun değişmeyeceğine inanmaya başlar. Kendini hayat boyu yetersiz hisseden bireyler, bu hissi çocuklarına da aktarır. Bu, nesilden nesle devam eden bir kısır döngüdür.”
PSİKOLOJİK DESTEK LÜKS HALE GELEN BİR İHTİYAÇ
Ekonomik sıkıntılar, bireylerin ruh sağlığı hizmetlerine erişimini de sınırlandırıyor. Büşra Kiriş, psikolojik desteğin artık lüks olarak görüldüğünü ve birçok kişinin terapi seanslarını karşılayamadığını söyledi. Kiriş, “Danışanlarım arasında beyaz yakalılar bile var. Ancak onlar bile düzenli terapi seanslarını sürdüremeyecek durumda. İnsanlar, psikolojik destek almak yerine temel ihtiyaçlarına öncelik vermek zorunda kalıyor. Bu da, ruh sağlığı sorunlarının daha da derinleşmesine yol açıyor” ifadelerini kullandı.
TOPLUM RUH SAĞLIĞINDA ÇÖKÜŞ RİSKİ
Ekonomik krizlerin bireysel etkilerinin yanı sıra toplumsal ruh sağlığı üzerindeki yıkıcı etkilerine de dikkat çeken Kiriş, “Hayatta kalma mücadelesi veren bir toplumda ruh sağlığının yerinde olması imkânsız. Ekonomik kriz, yalnızca bireylerin değil, toplumun genel refahını tehdit ediyor. Bu durum, uzun vadede toplumsal huzursuzluk, şiddet olayları ve güvensiz bir çevreye neden olabilir.” diye konuştu.
ÇÖZÜM: KAPSAMLI POLİTİKALAR VE DESTEK MEKANİZMALARI
Büşra Kiriş, ekonomik krizlerin psikolojik etkilerinin yalnızca bireysel çabalarla çözülemeyeceğini vurguluyor. Devletin sosyal politikalar yoluyla ruh sağlığı hizmetlerini daha erişilebilir hale getirmesi gerektiğini belirten Kiriş, bu hizmetlerin yaygınlaştırılmasının hem bireyler hem de toplum için hayati öneme sahip olduğunu söyledi.
Kiriş, “İnsanlar ekonomik sıkıntılarla baş ederken yalnız bırakılmamalı. Ruh sağlığı hizmetlerine erişim sağlanmalı, ailelere ve çocuklara yönelik destek programları artırılmalı. Ekonomik kriz sadece maddi bir mesele değil; toplumun tüm dengelerini etkileyen bir sorundur. Bu yüzden kapsamlı bir yaklaşımla çözüm aranmalıdır” diyerek sözlerini tamamladı.