ÖZEL HABER: SAMET EKER
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile beraber yeni şehirleşme planı ve politikalar Ankara’yı farklı bir konuma götürdü. Tarih sahnesinde yeri değişen Ankara’nın hanları ve ticareti geri planda kaldı. Bir yandan gelişim bir yandan değerlerin unutulmasına sebep oldu.
HANLAR VE ANKARA
Ankara, genellikle gri ve gezilecek yerleri sınırlı olan bir şehir olarak algılansa da bu düşünceyi yıkan birçok güzelliği barındırıyor. Şehirde merkezden başlayarak çevre ilçelere kadar uzanan birçok doğal ve tarihi zenginlik bulunuyor. Ankara, doğal göllerinden ormanlık alanlarına, akarsularından tarihi mekanlarına kadar çeşitli güzellikleriyle her ziyaretçiyi etkiliyor. Ankara tarihindeki en önemli noktalardan biri ise hem tarihiyle etkileyen hem de mimari yapılarıyla ön plana çıkan hanlar...
Hanlar, konaklama olanağı sunmalarıyla diğer ticaret merkezlerinden ayrılıyor. Bu yapılar, çeşitli özellikleri ve ticari yollara katkılarıyla da dikkat çekiyorlar. Hanların durumu veya kalabalık olması, o yolun ticaretinin canlı olduğu veya devlet yönetiminin güçlü olduğu anlamına geliyor.
SOF KUMAŞIN TİCARETTEKİ YERİ
Hanların gelişmesinde etkili olan faktörlerden biri, bölgede üretilen değerli ve ihtiyaç duyulan ürünlerin bulunmasıydı. Bu bağlamda, Ankara’nın 16. ve 17. yüzyıllarda tekelinde bulunan tiftik keçisinin yününden elde edilen ip ile üretilen sof kumaşı, en önemli ticaret ürünlerinden biriydi.
Sof kumaşı, tiftik keçisinin parlak yününden ince bükülmüş ipliklerle dokunan düz kumaşa verilen bir isim. Ham sof veya som sof olarak da adlandırılan bu kumaş, Ankara sofu olarak da biliniyor. Sof kumaşı, doğallığı ve serin tutma özelliği ile nam salmış, kıyafetlere astar olarak kullanılmıştı. Özellikle padişahların kaftanlarının yapımında tercih edilen bu özel kumaş, sadece doğal yapısıyla değil aynı zamanda serin tutma özelliği ile de öne çıkıyor. Padişahların kaftanları gibi özel kıyafetlerin yapımında kullanılması, sof kumaşını değerli ve talep gören bir ticaret malzemesi haline getirdi.
ANKARA MANZARASI VE AHİLİK
Ankara'nın tarihindeki canlılık, ticaret, Ahilik geleneği, kervanlar ve hanlar, Amsterdam'daki Rijksmuseum envanterinde bulunan ve 18. yüzyılı yansıttığı düşünülen anonim bir resimle bizlere aktarılıyor.
Ankara Manzarası adını taşıyan bu resim, Ankara'nın o dönemdeki günlük yaşantısını ve sosyal dokusunu resmediyor. Prof. Dr. Semavi Eyice'nin çalışmaları sayesinde resmin Ankara'ya ait olduğu ortaya çıkmış ve bu eser, Ankara'nın tarihindeki önemli bir pencere olarak kabul edildi.