Maddi, bilimsel ve beşeri sermaye için, küresel boyutta sürekli rekabet halinde olan şehirlerin kimliklerinin ve temel değerlerinin oluşması için önemli unsurlardan biri markalaşmadır. Başarılı bir marka şehir kimliği oluşturabilme süreci, turist çekim merkezleri ve ikametgah tercihi olarak şehrin tanımlayıcı ve ayırt edici özelliklerinin ortaya konulmasıyla geçekleşebilir. Şehirlerin; yatırımcılara, uzmanlara, iş gücüne ve şehrin hikayesi ile güzelliklerine hayran kalacak ve bütçesine para kazandıracak turistlere ihtiyaçları vardır. Etkin bir pazarlama stratejisi uygulayabilen ve bunu sadece yüzeysel olarak değil tüm boyutlarıyla başarabilen şehirler, ziyaretçiler, beşeri sermaye, işadamları, yatırımcılar, kurumlar, işletmeler, organizasyonlar, etkinlikler ve sermaye için mıknatıs etkisi oluşturmaktadır.
Kentlerin marka değeri; şehre yatırım yapmak, şehirde yaşamaya başlamak veya şehri ilgi çekici bir yer olarak seçmek için en önemli uyaranlardan birini oluşturmaktadır. Brand Finance marka değerleme şirketinin çalışmasında, Ankara 35,4 milyar dolar marka değeri ile Türkiye’nin en değerli ikinci ve en güçlü üçüncü büyükşehir markası olarak belirlenmiştir. Şehirleri ekonomik ve teknolojik veriler ile vatandaşlarının şehirlerinin ne kadar “akıllı” olduğuna ilişkin algılarına göre sıralayan Akıllı Şehir Endeksi’ne göre ise Ankara, 57. Sırada yer almıştır.
Şehir markaları üzerine yapılan araştırmalar, bir şehrin fiziksel, işlevsel ve somut özellikleri diğer bir deyişle kültürel miras, kentsel estetik, ulaşım sistemleri gibi görünür altyapı veya sistemlerin işlevsel mükemmelliğinin, bir kentin imajını ve kişiliğini önemli ölçüde etkilediğini belirlemiştir. Ankara Kent Konseyi Marka Kent Ankara Çalışma Grubu’nun 1437 kişi üzerinde yaptıkları araştırmada, Ankara’nın marka kişiliğini betimleyen sıfatları sırasıyla bilindik, sağlam, gerçekçi, aile odaklı bulunmuştur. Anı yakalayan genç, Parlak Bürokrat ile Mütedeyyin Vatandaş olmak üzere, Ankara’ya dair üç marka kişiliği ortaya çıkmıştır. Ankara'ya ilişkin renk benzetmelerine bakıldığında en yüksek oran gri renktir.
Küresel salgın ve arkasından yaşanan deprem felaketinden önce vatandaşlar, genellikle şehirlerinin işlevsel özelliklerini değerlendiriyorlardı. Küresel salgın ve depremle beraber, insanların şehirlerini algılama biçimleri değişikliğe uğradı. Yaşanan krizlerden bu yana şehrin sakinleri, turistler, üniversite öğrencileri, yatırımcılar gibi mevcut ve potansiyel paydaşlar, yerel yönetimlerin ve sivil toplum örgütlerinin kriz politikalarına ve mesajlarına, iletişim faaliyetlerine; krizlere yanıt olarak aldığı önlemlere dikkat etmeye başladılar ve krizler; şehirlere ve yerel yönetimler ile sivil toplum örgütlerine yönelik algıları değiştiren bir dönüm noktası oldu. Aynı şekilde, şehrin paydaşları, yalnızca şehir hizmetlerinin “tüketicileri” değil, aynı zamanda onları “şekillendirmeye” yardımcı güçleridir. Ankara’nın paydaşları da, karar verme süreçlerine katılarak ve şehir markasının elçileri olarak hizmet ederek, yer markalaşmasına katkıda bulunmaktadırlar. Özellikle küresel salgın ve devamında deprem felaketi sırasında Ankara tüm paydaşları ile yetkin, istikrarlı ve sinerji içinde hareket ederek diğer şehirler için başarılı bir kıyaslama örneği oluşturmuştur.
Ankara, küresel salgın ve deprem felaketi sırasında paydaşları ile beraber krizi yönetme yetkinliğini kanıtlamış; hem şehrin sakinleri, hem de ziyaretçileri ve misafirleri için güvenli, korunaklı bir yuva olarak güçlü bir hikaye yazmıştır. Güçlü sivil toplum kuruluşları ile yerel yönetimlerin istikrarlı, koordineli çalışmaları ile sosyal sorumluluk bilincinin ve sivil toplum kuruluşlarında aktif yer alan Ankaralıların varlığı bu hikayeyi daha da güçlendirmiş ve Ankara’nın marka değerini arttırmıştır. Ankara’ya gelen depremzedenin yenidoğan bebeğine Atlas bebeğin sütünü gönderen anneden, her gün deprem bölgesine erzak götürmek dönerken depremzede getirmek için giden ve bunu gönüllü yapan transfer firmalarına, evine gidip depremzedeye seccadesini getirene, üstündeki paltoyu çıkarıp verene, bir telefonla kamyonlarca erzak hazırlayan üreticiye, gelen dpremzedelerin çocuklarıyla resim yapan, evini açan ve “yoruldum ya da acıktım” demeye utanan Z kuşağına kadar. Bu doğrultuda, Ankara’nın, ziyaretçi, yatırımcı ve nitelikli yerleşimci cezbetme rekabetinde diğer kentlere nazaran rekabetçi avantajı her geçen gün artmaktadır ve önemli bir çekim merkezi haline gelmiştir. Bölgede depremden etkilenen illerden ayrılan vatandaşlarımızın en fazla konakladığı illerin başında 205454 kişiyle Ankara gelmektedir. Öğrencilerin nakil olduğu şehirlere bakıldığında da 166238 öğrenciden 22364’ünün Ankara’ya nakil olduğu görülmektedir. Bu veriler, Ankara’ya; maddi, beşeri ve bilimsel sermaye hareketinin varlığını göstermektedir. Hatta, deprem bölgesinde yaşamayan ama deprem sonrası Ankara’ya yerleşme planı yapan beyaz ve mavi yakalılar da mevcuttur.
Hikâyeleri olan ve bu hikâyeleri geçmiş, bugün ve gelecekle destekleyebilen şehirler, marka şehir olarak algılarını güçlendirirler. Ankara hem kültürel, hem tarihi hafızasını, bir çok karanlık turizm merkeziyle de zenginleştirerek özellikle hizmet sektöründeki yetkinlikleri ile rekabetçi avantajını giderek arttırmaktadır.
Bireyselleştirilmiş, standarttan uzak, uyarlanmış hizmet Ankara’nın rekabetçi avantajını oluşturmaktadır. Hizmet sektörü paydaşları, bu bakış açısını; “denizimiz yok, manzaramız yok, ama buradaki hizmet kalitesi de hiçbir yerde yok” biçiminde ifade etmişlerdir. Ankara’da varolan ikram kültürüne ve misafir ağırlama gelenekleri, kültürel makro çevreye ilişkin Ankara’nın hizmet sektörünün fırsatlarından birini oluşturmaktadır. Esnaf olmanın getirdiği mütevazilik ve bu topraklarda hayat bulmuş ahilik kültürüne de vurgu yapmak önemlidir.
Ankara’nın, sağlık turizmininde, hem yetkin tıp eğitimi, rekabetçi fiyat anlayışı, hem de başarılı ve çok sayıdaki kamu, özel, üniversite ve araştırma hastaneleri, termal alt yapısı ve sağlık beşeri sermayesi, teknolojik yetkinlikleri ile branş temelinde daha zorlu, karmaşık tedavi ile operasyonlara ilişkin iddialı çekirdek yeteneğiyle sahip olduğu göreceli rekabet avantajı, salgın ve devamında depremle birlikte daha da görünür hale gelmiştir. Deprem ve küresel salgın sürecinde sağlık ihtiyacı olanlara yönelik bir merkez olarak konumlandırılmış ve rüşdünü ispat etmiştir. Bu durum, sağlık turizmi sektöründe ilk üç şehir içinde olan Ankara’nın gelecekte yerine sağlamlaştıracağını göstermektedir.
Ankara’nın Anadolu’nun ortasında olmasının ve çeşitli güzergahların geçiş noktası olmasının gastronomi kültürü ile mekan çeşitliliği açısından önemli bir etkisi mevcuttur. Ankara’nın Başkent olması, bürokrasinin ve devlet dairelerinin Ankara’da yer alması da bu çeşitliliği beslemekte ve Ankara’ya daha kozmopolitan bir ruh kazandırmaktadır. Ayrıca, kamu kurumlarına ilişkin ihalelere Ankara dışından gelen iş insanlarının da ağırlama mekanları ve hizmet sektörünün bütünü için kritik bir önem arz etmektedir. TBMM’nin Ankara’da olması da, Ankara’ya seçim dönemlerinde gelen milletvekili adayları ile seçilen milletvekillerinin kendi gastronomi alt kültürlerini talep etmeleri bu çeşitliliği beslemektedir.
Kongre ve fuar turizmi açısından da Ankara’nın hem ulusal hem de uluslararası pazarda potansiyeli, varolan altyapı imkanları ve beşeri sermayesi sebebiyle oldukça yüksektir. Göreceli rekabetçi fiyatları ile sanata ve bilime ilgisi olan ve değer veren paydaşları ile ses getiren etkinlikler, kongreler, fuarlar ve zirveler son yıllarda Ankara’da sıklıkla gerçekleştirilmektedir.
Bu noktada, “Şehirlerin hafızası çok kıymetlidir. Ne kadar güçlü bir hafızası varsa, o kadar güçlüdür şehir” söyleminden hareket ederek diğer Avrupa başkentlerinin aksine Ankara’nın hizmet sektörlerindeki tüm yelpazesini ve renklerini sunan bir kılavuz olmasının gereği açıktır. Bu kılavuzun hem yerli hem de yabancı ziyaretçiler için bilgilendirici olacağı kesindir. Bu kılavuzda ağırlama mekanlarının, karanlık turizm merkezlerinin, sağlık yetkinliklerinin, eğitim alt yapısının ve hikayelerinin anlatılabileceği için yer pazarlaması boyutunda ciddi bir rekabet avantajı yaratılabilir. Ankara özelinde hazırlanacak bu kılavuzda odaklanılacak katma değer yaratan unsurlar da ifade edilmelidir. Örneğin, “en taze balık Ankara’da yenir” algısının güçlendirilerek, Karadeniz balığının Ankara’dan Akdeniz’e geçtiği yol hikayesi ya da balık hali metaforları anlatılabilir. Çok sayıda devlet ve vakıf üniversitesinin varolduğu Ankara’da “üniversite Ankara’da okunur sonra da Ankaralı olunur” algısı güçlendirilerek, üniversiteyi Ankara’da okuduktan sonra farklı şehirlere olan beşeri sermaye göçünün önüne geçilebilir. Ankara’nın hizmet sektörünün yanısıra savunma sanayi gibi çok sayıda farklı sektördeki lokomotif rolünün de vurgulanması bu noktada önemlidir. Bu kılavuzun oluşturulmasında TOBB, Ankara Ticaret Odası, Ankara Sanayi Odası gibi güçlü sivil toplum kuruluşları, organize sanayi bölgeleri ile yerel yönetimleri ve üniversitelerin rol olması zaruridir. Ankara’nın adanmışları diğer bir deyişle tüm paydaşları “Ankara’dan gitmenin en iyi tarafı geri dönmektir.” diyerek sorumluluğu üstlenecektir.