Son ekonomik krizin hissedilen en önemli sonucu, ülkedeki işyeri ve konut fiyatları ile bunların kiralarındaki astronomik artışlar olmuştur. Büyük şehirlerde yaşam imkansız hale gelmiş, fiyat artışlarına devletin kısmi müdahalesi de yeni sorunlar yaratarak ev sahipleri ile kiracıları karşı karşıya getirmiştir.
Reel ekonomi kavramından sadece sanayi sektörünün ve ticari hayatın anlaşılıyor olması, vatandaşların birbirleri ile olan ekonomik ilişkilerini görünmez kılmaktadır. Oysa vatandaşın reel ekonomisi; ev kirası, yakacak gideri, yol parası ve market fiyatlarıdır.
Daha önce yapıldığı gibi şaşaalı törenlerle TOKİ eliyle konut kampanyalarının düzenlenmesi, ev fiyatlarında yeniden artışa neden olacak şekilde piyasaya ucuz kredi verilmesi, büyük müteahhitlerin konut stoklarının eritilmesi gibi günü kurtarma hareketlerinin bizleri mutlu etmeyeceği açıktır. Yapısal çözümlerin günbegün geciktirilmesinin, daha büyük sosyolojik sorunlara sebep olacağı gözden kaçırılmamalıdır.
Bu konudaki açık ve net önerim: Devletin, yerel yönetimlerin arsa üretmelerinin önünü açmasıdır. Coğrafya bilim dalına müracaat edilerek ekstra maliyet artışı getiren siyasi ve ticari rantiyenin önü kesilmeli, halkın ucuz ev sahibi olması mümkün hale getirilmelidir.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımızca özel bir kanun çalışması yapılmalı, hazine arazilerinin konut yapımı amacıyla yerel yönetimlere “ücretsiz” olarak tahsisi sağlanmalıdır. Büyük şehirlerde toplu konut; küçük yerleşim yerlerinde ise vatandaşın kendi evini yapabileceği alanlar kadar arsa üretilmeli ve vatandaşa “satışa” sunulmalıdır.
Arsa üretiminin bilinen birçok faydasının yanı sıra, küçük yerleşim yerlerinde konut üretiminin hızlı ve kolay olması, büyük şehirlerde yaşayan emekli kesimi tersine göçe özendirerek konut arzında belirgin denge sağlayacaktır.
Vatandaşının derdiyle dertlenen bir iktidarın gerçekten var olabileceğine dair elimizde kalan son umut kırıntımızı da yitirmeden lütfen çabuk olalım.