Artan gıda fiyatlarının sebepleri ve çözüm önerileri

Dr. Mevlüt Şahin

Çarşı pazardaki fiyat artışları ile Türkiye İstatistik Kurumu enflasyon rakamları arasında ciddi bir fark var. Vatandaşın Devletine güveninin arttırılması için bu farkın ortadan kaldırılması çok büyük önem arz etmektedir. Önce Devlet dürüst olacak, sonrada vatandaşından dürüst olmasını isteyecek.

Gıda ürünlerindeki fiyat artışlarının sebepleri;

  1. Temel girdilerdeki (mazot, gübre, ilaç, enerji, su, tohum, yem) maliyetlerin yüksekliği.
  2. Gıda fiyatlarını, daha fazla üreterek değil daha fazla ithalat yaparak düşürme politikaları.
  3.  Piyasanın büyük ölçüde market zincirleriyle, hallerdeki komisyoncular ve tüccarların egemenliği altında kalması.
  4. Tarımsal üretim planlamasının yapılamaması nedeniyle oluşan arz-talep dengesizliği.
  5. “Paramız var ithal ederiz”, “ithal etmek haram mı” anlayışı.
  6. Üreticilere verilen üretim desteğinin çok az verilmesi ve zamanında ödenmemesi.
  7. Pandemiden dolayı ihracatçı ülkelerin stok yapmaları ve temel ürün fiyatlarının genel anlamda artış göstermesi.

Aslında sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada son yedi aydır gıda fiyatları artış göstermiştir. Bunda elbette tüm dünyada etkisini hissettiren kuraklık ve Corona salgının etkileri var. Ancak, Türkiye’deki gıda fiyatlarındaki artış oranı sadece bu etkenlerle açıklanamayacak kadar yüksek. Türkiye gıda fiyatlarındaki bu artışla gelişmekte olan ülkeler arasında Arjantin’den sonra ikinci sırada, OECD ülkeleri arasında ise açık farkla ilk sırada yer aldı.

 Türkiye yıllardır ithalat yaparak gıda fiyatlarını düşürmeye çalışıyor. İthalatın gerçekten de kısa süreli fiyatları düşürücü etkisi vardır. Ama yapılan her ithalat yerli üreticiyi zarar ettirdi ve üretmekten uzaklaştırdı. Ülke içinde üretim azalınca, ithalat miktarı ve ürün fiyatları da artış gösterdi. Bu bir kısır döngüdür ve biz yıllardır bu kötü sarmaldan kurtulamadık. Gıda ürünlerindeki bu yanlış ithalat politikası hem ülke ekonomisine zarar vermekte hem de güvenli ve yeterli gıdaya ulaşımı zorlaştırmaktadır. Bu sarmaldan kurtulmanın çaresi ithalata verdiğimiz desteği üreticilerimize vererek ihtiyacımız olan tarımsal ürünleri ülke içinde üretebilir hale gelmektir. Kimse üreticilerin daha fazla desteklenmesi ve desteklerinde zamanında verilmesi gerektiğini konuşmuyor.  Ticaret Bakanlığı fiyat denetimleriyle durumu kontrol altına almaya çalışıyor. Bu tür denetimlerin yapılması günü kurtarır fakat yarına faydası olmaz. Mutlaka gıda üretiminde kendi kendine yeter duruma gelmeliyiz.

 Tarımsal üretimdeki sorunlarımız yanında gıda işleme, tedarik ve dağıtım sistemimiz de sorunlu. Üretici ve tüketici kooperatiflerimiz yetersiz ve güçsüz. Pazar büyük oranda zincir marketler ve yüksek karlılık politikası ile hareket eden aracılara kalmış. Çözüm; gıda sektöründe de piyasayı tümüyle özel sektörün insafına bırakmak yerine müdahaleci kamucu politikalara geçmek, gıda tedarik zincirini kısaltarak üretici ve tüketici kooperatifleri yoluyla gıda piyasalarını düzenlemek. Avrupa Birliği ülkeleri bu sorunu kooperatiflerle çözmüş. Tarımsal ürünlerin neredeyse yüzde 100’ünü kooperatifler tüketicilere pazarlıyorlar. Türkiye’de bu oran sadece %3 ile 4 arasında kalıyor.

Tarım ürünleri üretimi ve piyasa düzenlemelerini devlete ait kurum ve kuruluşların düzenlemesi gerekmektedir. Ülkemizde gıda ve tarım ürünleri piyasalarını yakından izlemek amacıyla Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi, 9 Aralık 2014 tarihinde kurulmuştur.  Söz konusu komitenin bu güne kadar hangi kararları aldığını ve uygulamaya aktarılmasını sağladığını bilmiyoruz. Daha etkin kararlar alarak uygulamaya konulmasını sağlamasını ve yaptığı çalışmalar konusunda kamuoyunu daha fazla bilgilendirmesini bekliyoruz.

 III. Tarım Orman Şurası 18-21 Kasım 2019 tarihinde yapılmıştı. Bu kapsamında 4 ayda tarımın sorunları ve çözüm önerileri ile ilgili 50 bin fikir oluşturulan çalışma gruplarına iletilmişti.  2 bin kişiden oluşan 21 çalışma grubunun 4 aylık mesaisi sonrası 21 Kasım 2019'da alınan Şura kararları kamuoyuna duyurulmuştu. Tarım ve Orman Bakanımız Sayın Dr. Bekir Pakdemirli 2020 yılında tamamlanacak eylemlerden ilkini ''Tohumdan Sofraya Dijital Değer Zincirinin Kurulması'' olarak açıklamıştı. Bu eylem planı 2020 yılında tamamlanıp, tohumdan sofraya tüm aşamaların izlenebileceği sistemin kurulması ile arz-talep dengesi, gıda güvenirliliği sağlanacaktı, üretim planlaması yapılarak, üretici korunacak, tüketici kollanacaktı. Üreticinin geliri artarken, tüketici de uygun fiyata kaliteli beslenebilecekti. Bu sistem çerçevesinde tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgeleri kurulacaktı. Fakat 2020 yılında tamamlanacağı söylenen eylem planı 2021 yılına girmemize rağmen uygulamaya aktarılamadı. Aktarılabilmiş olsaydı biz gıda arzı ve yüksek fiyatları bu gün konuşuyor olmazdık. Büyük masraflar yapılarak çok sayıda insanla görkemli toplantılar yapmak maalesef tarımın problemlerini çözmüyor. Bu konuda Tarım ve Orman Bakanlığı neler yapıldığı konusunda bilgilendirme yaparsa, bende bu sütunlardan size duyurmak isterim.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.