Gelişmiş ve güvenlik içinde yaşayan ülkeleri anlatan bir deyim var: “Sabahın köründe kapınız çalınırsa, emin olabilirsiniz ki gelen sütçüdür.”
Peki, biz sabahın köründe kapımız çalındığında ya da herhangi bir saatte kapımız çalındığında evimize gelenlerden ya da yolda yolakta, caddede sokakta yürürken yanımıza gelenlerden emin miyiz?
Trafikte araba kullanırken emin miyiz?
Fabrikada çalışırken güvende miyiz?
Büromuzda, ofisimizde, işyerinde çalışırken güvende miyiz?
Herhangi bir yerde tatil yaparken emin miyiz?
Kısaca, “Asayiş berkemal mi?” diye soruyorum.
Bir ülkede “peynir ekmek yer gibi cinayet işleniyorsa, şiddet dalga dalga yayılmış ise, trafikte ve sokakta gerginlik had safhada ise” kimse güvende değildir.
Yazımın başlığında geçen soruyu tekrarlıyorum.
“Asayiş berkemal mi?”
Meşhur bir deyim.
Emniyet yetkili ve görevlilerini kendi aralarında kullandığı bir tabir bu.
Yani bir yerde her şeyin yolunda gittiğini gösteren bir söz bu.
Sırf emniyet birimlerinde değil her yerde kullanılabilecek bir deyim bu.
“Asayiş berkemal mi?”
Yani her şey yolunda mı?
Başka ülkelerde haftada, ayda, yılda seyrek bir şekilde yaşanan vakalar bir ülkede her gün yaşanıyorsa o ülkede işler yolunda değildir.
Gerçekten vaka, kavga, bela ve sorunlar bitmiyor bu ülkede.
Gerginlik had safhada. Şiddet dalga dalga.
Bu ahvalde hiç “asayiş berkemal olabilir mi?”
Maalesef, “asayiş berkemal değil.”
Gerçi bu sorun, yalnızca bugünün sorunu değil.
Bu ülkede belki bu vaziyet, 10, 20, 30 sene öncesine ya da daha da eski tarihlere dayanan bir sorundur.
Bir ülkede “faili meçhul vakalar” ne kadar fazlaysa “asayiş o kadar berkemal değildir.”
Faili meçhul cinayetler bu ülkede bundan 30-40 yıl önce maalesef yaygın idi.
Asayiş sorunu her daim gündemde olabilir. Geçmişte de gündemdeydi.
Ancak bu sorun, yani asayiş sorunu gittikçe derinleşiyor.
Tabii şunu söylemiyorum. “Asayiş sıfır.” Elbette bunu söylemiyorum. Devletimizin "Güvenlik Yetkilileri ve Emniyet Görevlileri" asayiş noktasında tedbir alıyorlar ve anında olaylara müdahale ediyorlar. Bunda sorun yok. “Yanlış yapanın yanına kâr kalır” da demiyorum. Emniyet yetkilileri ve güvenlik görevlilerimiz sorun çıkartanları, şiddet ile hareket edenleri ve olaya karışanları başarılı şekilde yakalayıp adalete teslim ediyor. Bunda da sorun yok.
Ancak sorun şurada var: Toplumun içinde belki azdır, belki çoktur “gergin, şiddete meyilli ve bela tipler” elini kolunu sallayarak gezebiliyor.
Bunu önlemek şart.
Asayiş bu açıdan berkemal değil.
Adamın dosyalar dolusu suç kaydı var. Dışarıda geziyorsa orada sorun var.
Adam cinayet hükümlüsü ve cinayet işlemeye meyilli, onun izinli ya da firari dışarıda olmasına neden olunmuşsa orada sorun var.
Bir de şunu belirtmek istiyorum “asayişin berkemal olup olmadığı” yalnız emniyet yetkililerine yüklenebilecek bir mesele de değildir. Asayiş berkemal değil ise, Adalet, Milli Eğitim, Aile Bakanlıkları, Diyanet İşleri Başkanlığı hasılı birçok kurum ve kuruluş yetkilisi de bundan sorumludur.
Okulda çocuklarımız iyi bir vatandaş olacak şekilde yetiştiriliyor mu? Adalet görevini tam yapıyor mu? Kanunlarımız caydırıcı mı? Aile Bakanlığı olarak yoksullara gereken ailevi destek, maddi ve manevi yardım yapılıyor mu? Diyanet manevi önderliği özelikle şiddet eğilimi içinde olanlara sağlıyor mu? Bu şekilde sorular uzar gider.
Bir de aileler ve toplum da “asayiş berkemal mi” noktasında sorumludur. Bir ülkede asayiş berkemal değilse aileler ve toplum fertleri de bundan sorumludur.
Tabii tüm bunlarla birlikte “asayiş berkemal mi” noktasında en büyük sorumlu elbette İçişleri Bakanlığı ve emniyet yetkilileri bu hususta sorumludur.
Bu yazıyı yazmamın nedeni elbette genel olarak gözlemlediklerimdir. Dün bir gariban kişi katledildi. Onun üzerine bu yazıyı kaleme aldım.
Bu yazıyı kaleme almadan önce sosyal medyada şunu paylaştım:
“Bir Hak Aşığını, bir Hakikat Neferini" susturdular.
Korkusuzca Hakkı ve hakikati haykıran Diyarbakırlı Ramazan Hoca’nın bıçaklanarak şehid edildiğini öğrendim.
Acımız, sızımız yüreğimizi yakıyor.
Ne istediniz bir mazlumdan ey zalimler!
Allah belanızı versin.”
Evet, durum şudur:
Diyarbakır Ulu Cami avlusunda halka tebliğ görevini korkusuzca yerine getiren ve cesur konuşmalarıyla bilinen Ramazan Böçkün dün öğle saatlerinde İstanbul Cerrahpaşa'da çalıştırdığı çay ocağında bıçaklı saldırıya uğradı. Sağlık görevlilerince hastaneye kaldırılan Ramazan Böçkün, müdahalelere rağmen kurtarılamadı.
Evet, durum bu.
Birileri rahatça cinayet işleyebiliyorsa bir ülkede, birileri bir ülkede kolaylıkla şiddet içinde hareket edebiliyorsa, birileri suç kayıtları çok olduğu halde serbestçe dolaşıyorsa ve engel olunmuyorsa o ülkede asayiş berkemal değildir.
Allah yâr ve yardımcımız olsun. Amin.
Ramazan Hocamıza Yüce Rabbim'den rahmet ve mağfiret diliyorum.