Pazara giden babama çocukça ve gücü dışında siparişler verdiğimde ebem (babaannem) rahmetli Gara Havva;
- Oğlum babanın işi başından aşkın, evin bir sürü sorunları var, hele onları bir halletsin,
*SENİNKİ DE ASILMAYANA GİDENE TARAK ISMARLAMAK* derdi.
Geçen hafta gündem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Amerika gezisiydi. Yandaş basın Muktedir sanki Amerika’nın fethine gidiyormuş gibi, gene meseleyi yönünden ve özünden saptırarak “Muktedirden” bir “Amerika Fatihi” çıkarmaya çalıştı…Aslında ziyaretin nedeni, ülkeyle Türkiye’yle ilgili düşmanca gelişmelerin irdelenmesinden çok;
Donald Trump’ın (ABD) ve dünya da sözü geçen devletlerin mesela bir İngiltere’nin, bir Fransa’nın, bir Rusya’nın bir Almanya’nın elinde bulunan ve “Muktedir”e ait olduğu söylenen içeriği malum dosyaların dünya kamuoyuna ifşasını yani açıklanmasını önlemeye yönelikti…
Nedir Türkiye’nin sorunları, nedir Türkiye’nin başını ağrıtan, açmazsız bırakan, dünya kamuoyunda yalnız bırakan sorunlar.
PKK TERÖR ÖRGÜTÜ:
PKK terör örgütünün eylemleri tamamen dış destekli olup Türkiye’yi zayıf düşürüp bölmeye yöneliktir. ABD ve batı ülkeleri her ne kadar bu örgütü “Terör örgütü” olarak listelerine almış olsalar da, açık ya da gizli olarak desteklerini sürdürmektedirler. PKK terör örgütünün her Avrupa ülkesinde hatta Rusya’da bürosu bulunmaktadır. Yakın geçmişte yaşadığımız “Kürt açılımı” seneryosu, ABD’nin baskısıyla bu hükümete yaptırılmıştır. Türkiye’nin bu terör örgütünü muhatap alması için hükümete baskı yapılmakta liderleriyle açık ya da gizli görüşmeler yapılması telkin edilmekte hatta ve hatta görüşmeler için zorlanmaktadır.
ERMENİ İSTEMLERİ:
Ermenilerin özür talepleri, toprak talepleri, tazminat talepleri devam etmekte, ABD’de komisyondan geçmekte, bu konuda da hükümetin sesi cılız çıkmakta hatta içerden de toplumun yavaş yavaş alışması için, (özür dilenmesi) kendini bilmezlerce telkinler yapılmaktadır. Her yıl “Sözde Ermeni Soykırım” günü olan 14 Nisan tarihi Demokles’in Kılıcı gibi devletin başında sallanmakta, bu konuyla ilgili gerekli çalışmalar yeterince yapılmayıp o güne kadar “Kafa kuma gömülmektedir”
FETO HAİNİ VE İADESİ:
Fetö haininin iadesi konusu her hafta yeni gündemler yaratarak topluma unutturulmuştur. Aradan sanki yüzyıllar geçmiş gibi yeni yeni gündemlerin altında kalan bu olay neredeyse hafızalardan silinmek üzeredir… ABD görüşmelerinde gündeme dahi alınmamaktadır. Alınmamıştır…
KIBRIS SORUNU:
1974 yılında vahşetini “KIBRIS BARIŞ HAREKETİ” ile sonlandırılıp devletini bile kurduğumuz “KUZEY KIBRIS TÜRK DEVLETİ”nin varlığı tartışmaya açılmakta, taviz konusu olmaktadır.
KITA SAHANLIĞI SORUNU:
İlk defa doğru bir karar alınarak, Libya ile “Deniz Sınırlarının Tayini” anlaşması yapılmış, Yunan ve Rum hükümetleri zorda bırakılmıştır. Ancak bu meselenin çözülüp, olayın kapandığı anlamına gelmez, zira bizimle anlaşma imzalayan Libya Trablus Bölümü Devletinin akıbetinin ne olacağı henüz belli değildir. Ayrıca, Yunan kesimi kendi tezinin desteği için Avrupa Birliğinden destek arayışını sürdürmektedir…
YUNAN DEVLETİNCE İŞGAL EDİLEN ADALAR, KAYALIKLAR:
Bu konuda konunun uzmanlarınca defalarca yazılar yazılıp muhalefetçe de defalarca Meclise getirilmiş olmasına rağmen, hükümet kanadından ya hiç ses çıkmamakta, ya da ilgisiz yanıtlarla geçiştirilmektedir.
SURİYE SORUNU:
Suriye BOP projesi uyarınca parçalanmış, milyonlarca insan yerini yurdunu terk ederek dünyaya dağılmış, bu dağılımdan en büyük pay bize düşürülmüştür. Ekonomik zararını şimdi gördüğümüz bu olayın sosyal boyutu da dağdan yuvarlanan bir çığ gibi, her şeyi ezip geçecek görünümündedir… Sonun ne olacağını ne hükümet ne Suriyeliler ne biz Türkler bilmekteyiz…
NATO OLAYI:
Bu konuda benim bir şey yazmama gerek yok. Olayı Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, “YALNIZ BIRAKILDIK” diye zaten özetledi. Polonya’nın üyeliğini veto bile edemeden imzaladık. Hayırlı olsun…
KREDİ SORUNU:
Borcun borçla kapatılması ilerde nasıl ki kişisel intiharları getiriyorsa, devletlerin de İFLAS”ını getirdiği tarihin sayfalarında mevcuttur. Borç buldum diye sevinmek “MÜFLİS tüccarlara benzediğimizi gösterir. Ayrıca bu konuda TÜRKİYE CUMHURİYETİ ilk defa bir densiz tarafından tehdit edilerek aşağılanmış, olay sadece sineye çekilmiştir.
AVRUPA BİRLİĞİNE ÜYELİK SORUNU:
Yıllardır Avrupa’da yaşayan biri olarak bunun mümkün olmadığını, bu durumda hiçbir zaman da mümkün olmayacağını söyleyebilirim.
Lozan anlaşmasına muhalefet eden Amerika ülkemize yönelik düşmanca tutumunu o günden bu güne artırarak sürdürmüştür. Bilhassa ikinci paylaşım savaşı sonunda dünya liderliğini ele geçirip Avrupaya da ilhak ettikten sonra, Menderes döneminde başlatılan Amerika hayranlığımıza, sadık Nato müttefikliğimize ve her türlü ikili anlaşmalarımıza rağmen bilhassa bu hükümet döneminde, verdiğimiz karşılıksız tavizler; “Nişanlıya götürülen fındık fıstık” değerinde algılanıp bizi ABD’nin gözünde bir üçüncü dünya ülkesi olmaktan kurtaramadığı gibi, Amerika’nın adeta düşman ilan ettiği ülkemiz ve ilişkilerin boyutlarını da bu günkü seviyeye taşımış oldu…
Devletler günü birlik politikalarla, ahbap çavuş ilişkileri samimiyetiyle yönetilmezler. Büyük devletlerin genlerinde yüzlerce binlerce yılın devlet olma, ayakta kalma, çevresini etkileme, sözünü tutma, sözünü tutturma, siyasal sosyal ekonomik birikimi, gerektiğinde yaptırım gücü kullanma caydırıcılığı ve kararlılığı vardır. Bu kararlılık devletin çeşitli organları aracılığı ile hissettirilir, gerektiğinde fiiliyata döndürülerek sonuçlandırılır. Bilhassa bizim ülkemiz Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölgede güçlü devlet olma, Milli olma, büyük milli ordulara sahip olma ihtiyacı doğurur. Sıradan gerekçelerle dağıtılan bir orduya, karşı bile olsan gün gelir ihtiyacın olur. Teröristbaşının paketlenmesinde, Kıbrıs Barış Harekatı sırasında, haşhaş ekimiyle ilgili baskılar döneminde olduğu gibi.
Yıkım, kan göz yaşı, ölüm projesi olup, Türkiye de dahil içinde bulunduğumuz bölgede bir çok ülkenin
Sınırlarının değiştirilip, Kürt Devleti adında olsa da 2. İsrail devletinin temellerinin atılma projesi olan BOP projesinin eş başkanlığı ile övünülerek ulusal politikalar yürütülemez. Çünkü BOP projesi, ülkenin bütünlüğüne, ülkenin birliğine karşı oluşturulmuş bir projedir. Hem bu projenin başkanı olunup, hem de PKK, PYD, YPG vb. ABD ve batı destekli terör örgütleriyle mücadele edilmez, ediyormuş gibi olmak ise sadece iç kamuoyunun gazını alıp, kendi seçmenine mesaj göndermenin dışına çıkamaz.
Türkiye tarihinde ilk defa daha dünün devleti, geçmişi binlerce yıla dayanan Türkiye Cumhuriyetinin Başkanına gönderdiği hakaret dolu mektubun metnini bizler Avrupa’da günlerce öncesinden okuduk. Gidilmemesi, buradan aynı sertlikte cevap verilmesi gerekirdi. Gidildi, hakaretler sineye çekildi, nedeni dahi sorulamadı…
PKK, PYD, YPG konusunun hiç gündeme gelmediğini, ABD’li yetkililere seyrettirildiği söylenen kasetin ABD’de bulunan Diyanetin binasında kendi kendimize seyrettiğimiz süresinin de sadece 4 dakika 50 saniye olduğu, gene gazetelere düştü…
Tüm bunların böyle olacağı zaten bilinirken, büyük ve olmayacak muktedirin gücünü aşan beklentilere girip, büyük siparişlerde bulunmak, rahmetli Ebem (Babaannem) Gara Havva’nın dediği gibi;
“ASILMAYANA GİDENE TARAK ISMARLAMAK”tan öte gitmedi.
Saygılarımla.