Aşk!

Sami Gökçe

Üzerine kitapların yazıldığı, filmlerin çekildiği, tabloların yapıldığı, savaşların çıkarıldığı bir duygudur aşk. Bazen celladına aşık olur insan bazen de vuslata ereceğine…

Hani şairin;

“Dokun yüreğime yaram uslansın

Sızlamasın, yetti, kabuk bağlasın

Ya öldürsün beni ya mutluluğa bir kapı açsın

Yoruldu gönlüm ıslanmaktan” dörtlüğünde olduğu gibi.

Sokrates aşkı tanımlarken “Arzu olmadan aşk diye bir şeyi olamayacağına cehalet ile aşk arasında hoş bir oyun olduğunu ve aşık olan herkesin felsefe yapacağını her felsefe yapanın da aşık” olacağını söylemiş.

Max Scheler “Aşk… Aşk bir harakettir” derken Freud, aşkı özünde şehvet olarak yorumluyor. Simone de Beauvoir, “Kadınların bağımsız bir hayat sürmelerinin yerine çocuk büyütmek ya da evi idare etme gibi görevlerinin ön planda olduğunu, ve zamanla da bu durumun büyük hüsran yaratacağını ifade ediyor. Özerkliğin aşk kadar değerli olduğunu söylüyor. Bazen ‘aşkın gözü kördür’ denir. Aslında aşk kör etmez, görünür kılar” diyor.

Soralım sonu sevgiye dayanmayan aşk gerçekten aşk mıdır?

Aşk sevgi, anlayış, saygı, destek üzerine kurulmadığı takdirde sizce aşk mıdır?

Napolyon Josephine ilk görüşte aşık olur, onunla tanıştıklarında eşini kaybetmiş, iki çocuk sahibi bir kadın olan Josephine, Napolyon’u müthiş etkiler. Uzun bir mücadeleden sonra sevdiği kadınla evlenmeyi de başarır. İmparatoriçe ilan eder ama Josephine, Napolyon'a istediği erkek evlat veremez. Napolyon içi kan ağlayarak da olsa 13 yılın ardından onu terk etmek zorunda kalır. Sonrasında başkasıyla evlenip istediği varise sahip olsa bile ölüm döşeğinde hala Josephine'in adını sayıkladığı söylenir.

Bizde de yok mu benzer aşk söylenceleri…

Ferhat ile Şirin, Leyla ile Mecnun…

Dostlarım buraya kadar belki sizin de yaşadığınız; iki insanın birbirine duyduğu gerçek aşkı anlattım.

Bir de celladına aşık olmak var.

Bilim insanlarının “Stockholm sendromu” dediği, rehin alınma, cinsel taciz veya şiddete uğrama gibi psikolojik ve duygusal baskıya maruz kalınmasında ortaya çıkan, rehin alan kişi ile empati ve duygusal bağ kurulması ile sonuçlanan psikolojik esaret.

Kaygı ve hayatta kalma endişesinin getirdiği bir çeşit savunma mekanizması.

Kurtarılma umudunu kaybeden bireyler kendilerine psikolojik ve duygusal şiddet uygulayana muhtaç olduklarını düşünürler, tam da bu yaklaşıma dayanarak halk arasında bu sendroma celladına aşık olmak da denir.

Bu ekonomik kriz ve derin yoksulluğa rağmen eğer birileri halâ iktidarsa bu millet celladına aşık değil de nedir?

Gerçek aşıkların vuslata ermesi dileğiyle!

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.