Aslımıza dönelim 

Bahattin Demiray

Sıhhat, afiyet, zenginlik, asalet, makam, güzellik gibi nimetlere sahip olmak ve bunları yaratılış gayesine, ayet hadise göre kullanmak iman gereğidir. Bu sıhhat, afiyet, zenginlik, asalet, makam, güzellik gibi hasletler maksat dışında nefis in istekleri ve şeytanın vesvesesiyle amacı dışında kullanılırsa imtihan kaybı olur. Bunlar bir bıçak gibi, faydalı İyi iş de yapılabilir, öldürme yaralama darp gibi kötü iş de yapabilir. İnsana verilen bu nimet çok olunca şımarıp, kibire, ucuba, Dünya sevgisine düşürebilir. Ahreti de o nispette zorlaşır. Rabbimizin verdiği vücut organları ile akıl, kalp ve Müslüman olarak göndermesi sonucu, iman nimetini beyhude boş anlamsız bir şekilde harcamaya hakkımız yoktur.
Günümüz teknolojik rahatlığın bilimsel icatların getirdiği kolaylığa rağmen, şikayetçi, mutsuz isyan ve israf eden, malayani, boş ve faydasız işler ile kötü alışkanlıklar peşinde koşan, israfla olan, insanı sunulan onca kolaylığa ve imkanlara rağmen doyumsuzluk ve bencillik, hastalığına yakalanmış durumdadır.
Mutsuzuz çünkü ‘ne kadar imkan o kadar mutluluk’ fikrine saplanmış bulunuyoruz. Bu saplantıdan kurtulamadığımız sürece de gerçek mutluluğa ve huzura ulaşamıyoruz.
Oysa her ne şart altında olursa olsun Allah’tan gelene, O’nun takdirine razı olabilsek dünya ve ahiret mutluluğumuz yolunda çok büyük adımlar atmış olacağız.
Allah’ın kulundan razı olması; haram ve şüphelileri yememesi, O’nun inanç, ayet-hadis, amel, söz, fiil ve davranışlarına göre, sevap vermesi, onu affedip cennet ve nimetleriyle mükâfatlandırması demektir.
Kulun Allah’tan razı olması ise, Allah’ın emir ve yasaklarını, helal ve haramlarını, kaza ve kaderine razı, nefsin istekleriyle şeytanı düşman bilmesi, O’ndan gelen her şeyi, O’nun kendisi hakkında takdir ettiği her şeyi güzel ve hoş karşılamasıdır.
Kavmi, Musa aleyhisselama, (Allah Teâlâ’dan öğren, neden razı ise, onu yapalım) dedi. Vahiy geldi. Allahü Teâlâ buyurdu ki: (Onlar benden razı olurlarsa, ben de onlardan razı olurum) buyurdu. Yani başına gelen belalara katlanmak, ona buna şikayet etmemek, Allah’tan gelen her şeye razı olmaktır. (Kaza ve kaderime rıza gösterirseniz, sizden razı olurum. Benim rızam, sizin rızanıza bağlıdır. Benden razı olursanız, sizden razı olurum.)
Musa aleyhisselam, (Ya Rabbi en çok buğzettiğin kimdir?) diye sual etti. Allahü teâlâ, (Bir kul, benden hayırlısını isteyip ben de ona hakkındaki hükmü gönderince ona rıza göstermeyendir) buyurdu. Allahü teâlânın takdirine razı olmalıdır!
Peygamber Efendimiz bir hadisi şeriflerinde ise şöyle buyuruyor:
“Allah teâlâ buyuruyor ki, benim kaza ve kaderime razı olandan razı olurum. Razı olmayandan razı olmam ve ona gazap ederim.”
kalbini Allah’tan gelen her şeye razı olacak kıvama gelirse Allah Teala da gönle tam bir itmi’nan, huzur ve sükûnet bahşeder. Gönülde ne varsa onu alır yerine muhabbetullahı -Allah sevgisini- koyar. Ama rızadan nasibi olmayanların kalbi bunun tam aksi ile doldurulur.
Yani, rıza kalpte olanı muhabbetullah ile değiştirir. Memnuniyetsizlik, kadere razı olmama ise Allah’ın yerine gönle O’nun dışında ne varsa onu koyar.
Rıza, imanın en üst makamlarından hatta imanın ta kendisi olan şükrü de beraberinde getirir. Şükreden kul nimetlerin en hasına nail olmuş demektir. Allah’ın emir ve yasaklarına, helal ve haramlarına, kaza ve kaderine razı olmayan O’na şükredebilir mi?
İnsan arzusunun sonu yoktur. Her istediğine kavuşmak ister. Her istenilene kavuşmak, muhakkak insana mutluluk getirmez. Onun için hakkımızda hayırlı olanı istemek gerekir.
Zenginlik çok iyi olmasına rağmen bazıları ile, Karun’un sahabe olan Salebe’nin felaketine sebep olmuştur.
Yalan yeminle veya haram kazançla, (haram kazanç tarlasından ürün alacağı yerde başkasının sınır tarlasından bir cm tarlasına katmak, bir işyerinde veya Devletin işinde çalışırken işini gereği gibi yapmamak) hak etmediği halde, haksız yollardan, meşru olmayan maksatlarla para kazanmak, (Eroin, içki, satışı, şans, oyunları oynatıcılığı ve kazancı, kumar, v.b.) onlardan yararlanma, servetler yığma, ve Bu kazancını da Allah yolundan insanları engelleme ve sanki para ile her şeyin çaresi bulunabilirmiş veya para uğruna her şeyi yapmak mubahmış, hak ve hukuk rüşvetle alınıp, değişebilir, günahlar affolunabilirmiş de haram helâl demeden para kazanmak, hazineler yığmak gerekiyormuş gibi bir duygu ve düşüncenin halk arasında yaygınlaşmasına sebep oluyorsa, insanları böylece hak yolundan saptırıyorlar, kazandıkları kazancı faiz, döviz veya tefecilikle verme veya biriktirme yapıp darda kalana vermiyorlarsa insanları baştan çıkarıyorlarsa. Zekat ve öşürü de verenlerle alay ediyorlarsa, onlar ki, parayı dolara euroya çevirirler altını ve gümüşü sımsıkı saklar, ihtiyaçların önceliklerine göre sarf edilmesi gerekirken çarçur eder, ya da tedavülden çekerek, gömerek veya herhangi bir yerde gizleyerek, bankada yığar ve sımsıkı saklar, tutarlar parayı hiçbir işe yaramaz hale getirilir, tatil ve kendi egoları için kullanırlarsa, Bu dinimizin ön gördüğü kazanç ve davranış tipi değildir. Bu tür davranış içinde olanlar, ebedi cehennem ile amelleri boşa gider veya kalpleri mühürlenir ayetlerini tekrar düşünmeleri gerekir. Böyle kazanç sonucunda, çok zeki olan bir kimse zekasının sonucu ahreti ziyan olabilir.
Verilen her bir şeyi, yaratılış gayesine uygun kullanmak gerekir. Mesela harama bakan kimse, gözünün şükrünü yerine getirmediği gibi, üstelik günah da işlemiş olur. Güzel sohbet edenin maksadı, dinleyicilerin teveccühünü kazanmak ise dilini hayra değil, şerre kullanmış, kendini dili ile felakete sürüklemiş olur. Her uzvu hayra kullanmak büyük saadet olur. Hazret-i Ebu Bekir, boş bir şey konuşmamak için mübarek ağzına taş koymuştur. Onun için(Ya hayır konuş, ya da sus) buyrulmuştur. 
Bu ay sonuna kadar vergi barışı yayınlanmış, olup, her ne vergi borcumuz varsa onların maliyeyle yapılandırmasına özen gösterip, veren olmamız gerekir.
Bu Devletin emekli maaşından, sağlığından, yolundan, suyundan, okulundan, doğalgazından v.b. imkanlarından yararlanıp da vergi vermemek, ahrete kul hakkı olur. Vatan sevgisi imandandır. Hadisini de anlamamış oluruz. Yapılandırma yapmayıp, daha sonra tespitlerde de ağır cezai hükümlerle karşılaşıldığında da şikayet etmeye hakkımız yoktur. 
Yüce Allah’ın rızası da amellerimizde ki ihlas ile ayet hadise bakışımızdaki, inançtaki samimiyetimize dürüstlüğümüze bakar. Kaderde ne ise o olur, etme merak, Nefsine uyma, hakkın emrine bak, altından ağacın olsa, zümrütten yaprak,  akıbet gözünü doyurur, bir avuç toprak. Selam ve duayla…
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.