Asrın felaketi ve insanlık sınavımız

İsmail Akgün

6 Şubat 2023 sabahı asrın en acı telefon haberiyle uyandık. Yarım yamalak çeken ve tam anlaşılamayan telefon sesiyle yakınlarımız, çok büyük deprem oldu diye feryat ediyordu. Sonradan öğreniyoruz. Depremin merkezi Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesiymiş.

Telefon trafiği, haber ve internet aramalarıyla Adıyaman, Kahramanmaraş, Hatay, Malatya, Gaziantep, Osmaniye, Adana, Şanlıurfa, Kilis ve Elazığ’da 7.7 şiddetinde deprem olduğuna dair bilgiyi teyit ediyoruz ve yıkılıyoruz. Televizyonlar ise az etkilenen, Gaziantep, Diyarbakır ve Şanlıurfa’yı gösteriyorlardı. İkinci ve üçüncü günden itibaren depremin en yıkıcı olduğu Hatay, Adıyaman ve Kahramanmaraş’ı da nihayet kısmen göstermeye başladılar!.. Haberler, üstün körü ve adeta bir şey yokmuş izlenimi veriyordu. Oysa Adıyaman’dakilerle birebir görüştüklerimiz, Adıyaman’ın yok olduğunu anlatıyordu. Buna rağmen kamu ve özel haber kanallarında yeterince yer almaması sadece içimizi acıtmıyor, yardım ekiplerinin oraya geç gitmesine neden olduysa!...

Bize gelen bilgilere göre Adıyaman yok olmuş, kurtarma ekipleri ve yardımın yeterince gitmediği bilgisi ulaşıyordu. Sosyal medya hesaplarımız ile telefon trafiğindeki feryat-figanlarımız kısmen sonuç verdi ve ikinci günden itibaren az da olsa yardımların gitmeye başladığını öğrendik. Gidenlerin “biz Adıyaman’ın bu denli yıkıldığını bilmiyorduk” cümleleri onlar için makul ve haklı iken bizler içinse; içe düşen kor bir ateşti. Çünkü sözüm ona dijital çağda idik ve iletişim teknolojileri çok ileriydi!…

Hemen toparlanıp Hamamönü’nde bulunan Adıyamanlılar Vakfına, birlikte neler yapabiliriz diye gittik. Acı acı çalan telefonlarımızdaki yardım edin feryatları karşısındaki çaresizliğimiz ile yıkılıyorduk. Gün ağlama günü değil deyip direncimizi arttırıyorduk. Bulabildiğimiz bilgileri tanıdığımız ilgili ve yetkililere ulaştırıyor, bir yandan da organize olup bulabildiğimiz yardımları hızla bölgeye sevk ediyorduk. 

Dünyanın pek çok yerinden ve Türkiye'mizin her noktasından-her ferdine, bir seferberlik halinde dualar ediliyor ve herkes elinden gelen yardımı yapmak için koşuşuyordu. Kimi evini-malikânesini-malını-mülkünü, kimisi parasını, kimi canını, kimi aracını hiç tanımadığı insanları kurtarmak, kollamak, barındırmak, ısıtmak ve doyurmak için hasılı herkes elinden geldiğince çabalıyordu. Çünkü bir uzvu yanan insan misali dert hepimizindir. Şükürler olsun; bu yücelik, güzellik ve dayanışma sözlerle anlatılamayacak büyüklükte ve adeta destanlar yazılıyor. Bu millet, ne büyük nimet…

Ülkemizden ve dünyanın pek çok yerinden gelen kurtarma ekipleri bir can daha kurtarma telaşında idiler. Malatya’da bir kedinin sahiplerini kurtarmak için miyavlayarak yer göstermesi ile 3 canın kurtulmasına vesilesi hepimiz için mutluluk kaynağıydı.  Adıyaman, Kahramanmaraş ve Hatay'da ise adeta mucizevi bir şekilde canlar göçük altından çıkarılıyor ve herkes bir anlık üzüntülerini unutup mutluluk gözyaşları döküyordu.

Afet çok büyük. Ardı ardına üç büyük ve binlerce artçı deprem. Ortalık mahşer alanı. Şehirler yerle bir olmuş. İnsanlar ve eşyalar etrafa savrulmuş, kimisi de tonlarca göçük altında duruyor. Kiminde yardım çığlıkları, kiminde ölüm sessizliği. Herkes yakınlarını ararken ve canını kurtarma telaşında iken az sayıda insan görünümlü mahlûk, depremden sonra yağma yapıyor bilgisi bizi bir kez daha yıkıyor! En büyük ders ölüm bile bazen yetmiyor! Açlık ve ısınma için makul derecede alınanlar dışındaki her eşya kul hakkıdır ve zehir olur. Biriktirilen tüm malların enkaz altında kaldığı bir manzaraya rağmen başkasının malını çalmak ve üstelik lüks araçlarla… Yarabbi bu mahşeri andıran günde bile yapılan bu durumlar içimizi parçalıyor ve bundan utanç duyuyoruz. Depremzede olduğunu öğrenince dolandırmaktan utanan dolandırıcıların bile ahlakı varken acıdan kaçan depremzede ve yardım ekiplerine yol kenarı tesislerinde uygulanan fahiş fiyatlar, ev kiralarını fırsatçı bir şekilde arttıranlar, acılı insanları aşağılayanlar, dolandıranlar.... Allah'ım bunlar insan olamaz!...

Ben her zaman olumlu ve iyi uygulamaları öne çıkarmanın doğru bir yöntem olduğuna inandım. Olumsuz örnekleri sadece ibretlik olsun diye yer verdim. Nice güzellikleri gölgede bıraksın istemiyorum. Çünkü muhteşem güzelliklere bizzat şahit oluyorum, duyuyorum ve okuyorum. Kumbarasında biriktirdiği harçlığını gönderen çocuklar, bizler tır’ı yüklerken görüp yakın marketten 4 koli su ve evi için aldığı 3 ekmek ile destek olan muhteşem Anadolu kadını, tırlarını ücretsiz veren babayiğitler, giyim, battaniye, çadır, odun, kömür, yatak, envai çeşit gıda paketlerini uçsuz bucaksız tır konvoylarıyla depremzedelere ulaştırmaya çalışan nice fedakar insanlarımız iyi ki varsınız.

Ankara ve yurdun her köşesinde yurt, misafirhane gibi devletin ve belediyelerin tüm imkanlarıyla birlikte, her kademedeki kamu ve özel sektör çalışanı ile eşleri ve çocukları, özellikle asgari ücretli, emekli ve işsiz nice insan yardım seferberliğinde. Otellerini, boşta duran evlerini, site yönetim ve kapıcı dairelerini, hobi bahçesi evlerini, köy evlerini açıp buyur ediyorlar. Kendileri girecekmiş gibi de titizler. Badana-boyasını yapıyor ve eşyalarını da temin ettikten sonra hep birlikte evi döşüyorlar. Gelen ilk aileye, “buyur 3 ay, 6 ay, bir yıl ücretsiz oturun” diyorlar. Yeme-içme, giyinme sorunları da ihmal edilmiyor. Evlerine alamadıklarını depremzedelere ikram ediyorlar. Moral için çaylar-kekler, börekler yapılıp sohbet eşliğinde ikram edilirken de “ne ihtiyacınız varsa Allah aşına söyleyin emi” diyorlar. Ne büyük cömertlik. Şükürler olsun Allah’ım. Bu güzel insanların merhamet duygularını yok etmek isteyenler ile birbirine düşürenleri de bildiğin gibi yap Allah’ım…

Oğlum, arkadaşları, UMKE, asker, polis, STK’lar gibi binlerce insan görevli veya gönüllü, akın akın can kurtarmak ve kurtulan canlara sahip çıkmak, merhametleriyle kışın sert ayazından ve üşüyen yürekleri ısıtmak, üzüntüden unuttukları yemek yemeyi Anadolu’dan gönderilen merhamet kokan yiyecekleri ikram etmek ve acılarını hafifletmeye çalışmak için gittiler. İyi ki gittiler. İyi ki varlar. İyi ki varız, biriz, beraberiz. Bitti dendiği yerden “çay koyun yeniden başlıyoruz” diye haykırıp, düştüğümüz yerden ayağa kalkarak hep birlikte dirileceğiz ve yaşatacağız şehirlerimizi inşallah.

Adıyaman, Hatay, Kahramanmaraş başta olmak üzere birçok yerde yakını, dostu, komşusu, arkadaşı, köylüsü, tanıdığı vefat etmeyen hemen hiç kimse yoktur. Binlerce yıkık bina, ölü ve yaralı bulunmaktadır. 200 den fazla akrabam ile binlerce tanıdığım vefat etti. Vefat eden tüm canlar akrabam, üşüyen ve açıkta kalan her can, canımdan bir parça. Çünkü insan olmak bunu gerektirir. Bir çocuğun eline diken batsa insanlık üzülmeliydi, işte üzülüyor, ağlıyor ve yardıma koşuyor…

Kaos ortamında kriz yönetmek gerçek beceri ister. Malzeme gönderirken bile muhatap bulamıyorduk. Zira 15-20 tır malzemeyi yardımseverler sayesinde Ankara'dan Adıyaman'a iki tane Adıyamanlılar Vakfı birleşerek organize ettik ve gönderdik. Bu nedenle yakından biliyoruz. Bazı kurumların acziyetlerini farklı yoldan kapatma çalışmaları bizzat oradakiler ve yardıma gidenler tarafından hafızalara kayıt edilmiş acı bir gerçektir. Hepsi için geçerli ama nolur bari “stratejik kurumlar” için liyakat ve ehliyet çerçevesinde yeniden (reorganizasyon) yapılanalım. Bunu yazarken bile temkinli yazıyorum. Çünkü eleştiriyi kaldıramıyoruz. Bu nedenle eleştiriye kapalı olanlar kanaatimce yeni acıların sorumluları olacaklardır!...