Osmanlının parçalandığı ve Batı ülkelerine paylaştığı ülkenin durumu ile Azerbaycan’ın 1993 yılına dek olan güvenliği arasında cüzi fark vardı. Ulu Önder Atatürk yazıyordu:
“Ülkede rahatlık ve güvenlik olduğunu, ulusal isteklerin yüzde yüz haklı olduğunu resmi bir bildiri ile açıklayarak ulusun genel birliğine hükümetin de katıldığını gösteriniz.”
“Düşmüş olan hükümetin haince davranışlarına alet olmuş bulunan birtakım büyük memurlar vardır. Onları mahkemelere veriniz. Ulusal eyleme engel olan eski valileri devlet hizmetinde kullanmayınız. Ulusal eyleme hizmet ettikleri için görevinden çıkarılanları eski görevlerine veriniz.”
“Basını yabancı sansürden kurtarınız.”
“Savaş sırasında suç işleyenlerin cezalandırılmasını temin edin… Devletin içine düştüğü felaketi görmekten aciz olan zavallılar, ciddi önlemleri göremezler.”
Bu satırları okuduğumuz zaman Ulu Atatürk’ün sanki Azerbaycan’daki olayları 1991–1993 yıllarında kendi gözleriyle gördüğüne, takip ederek yazdığını düşünüyorsun. Üzerinden yüz yıl geçse de ulusumuza gösterdiği bu çıkış kapısı Atatürk devrimi ve ilkeleri ile Haydar Aliyev devriminin bir bütün olduğunu anlamak hiç de zor değildir.
ALİYEV-ATATÜRK DEVRİMLERİNİ ÖRNEK ALMIŞTIR
Büyük Mustafa Kemal Atatürk’ün Bağımsızlık Savaşı verdiği yıllarda halk o kadar da eğitimli, uygar ve aydın değildi. İç Anadolu insanı dâhilen saf, temiz, namuslu olduğu kadar da vatanına, toprağına bağlı zahmet insanıydı. Toprak halkın geçim kaynağıydı, ekiyor, biçiyor, hayvanlarını barındırıyordu. Toprağını elinden almış olsan, Anadolu halkının hayatı sönecekti, yaşamları duracaktı. Vatan toprak Anadolu insanının onuru ve kururuydu. Ulu Önder Atatürk’ün bağımsızlık çağrısı iç Anadolu’da halkın birliğini, şerefle vatanı korumak ideasını daha da kuvvetlendirmiş oldu.
Hükmü budur Allah’ın:
Bir halkı, bir milleti,
Yok olmak belasından
Hıfz etmek istiyorsa,
O halkı hılaş için
Kalbi Allaha bağlı
Kurtarıcı gönderir.
Ama Haydar Aliyev’in Azerbaycan’a ikinci dönüşü XXI yy. modern çağına denk geliyordu. Yani Azerbaycan’da Eğitim, Okuma, Yazma oranı yüzün üzerindeydi. Rus teknolojisi kantar olsa bile yine de gelişmiş, bayağı dünya standartları seviyesine yakın durumdaydı.
Bu iki Türk kahramanlarının amacının aynı olduğundan dolayı Haydar Aliyev iktidara ikinci gelişinde Atatürk ilke ve devrimlerine sıkıca sarıldığını görüyoruz. Atatürk devriminde, Osmanlı zamanında sosyal, ekonomik, kültürel ve hukukî uygar alt yapı yoktu. Azerbaycan’daki 1991–1993 yıllarındaki durum bir nevi Atatürk dönemini hatırlatır bizlere. Kültür ve eğitim acıdan Azerbaycan yükseliş yıllarında yürüyordu, ama sosyal ve ekonomik yönden ülkeyi felç haline getirmişlerdi. Seviyeden yoksun adamlar Bakanlıklarda, önemli görevlerde istedikleri rezaleti yapıyor, hiç umurunda değildi. Yüksek makamlara uzman kadrolar değil, eğitimsiz, alanında tecrübesi olmayan, makamdaki alanıyla hiçbir ilgisi olmayan zayıf beyin takımı iktidardaydı. Her şey ters yönde hareket ediyordu, sanki.
ZAMANIN SAATİ DE SAĞDAN SOLA HAREKET EDİYORDU…
Hayatımda böyle olacağını hayal bile edemezdim. Sovyet sistemi resmen çöktü, zaman da, saatler de, bu “Bey” sıfatını kendilerine yakıştırmış Halk Cephesi “Liderleri” de tarihin ileriye gidişatının rotasını istedikleri gibi değişiyorlardı… Tepeden geriye iniş hızlanırdı. Halk ne yapacağına karar veremiyordu. Bizler ne yapacağımızı bilmiyorduk?
Tıpkı Atatürk’ün yaptığı gibi Haydar Aliyev’in de ilk hamlesi Azerbaycan’da sosyal, ekonomik, kültür ve özellikle hukukun üstünlüğünü sağlamak oldu. Bunlar olmadan çağdaş uygarlığa yönelmek mümkün olamazdı. Atın dizginini bırakmış olsan insanı uçuruma götürecektir.
Her birinin gözlerinin rengi aynı,
Her birinin ömrünün ahengi aynı,
Babaların adı aynı, ikisi de Alirza,
Hüner gerek bu hikmeti, sırrı yaza.
Devlet strüktürünün dümeni bir nevi atın dizginine benzer. Devletçiliğin temel kurallarını mükemmel bilen büyük mütefekkir siyasetçi Haydar Aliyev, Atatürk’ün tezlerini kendi mantık süzgecinden geçirmiş, yüksek deha kudreti sayesinde çağdaki insanların hayal kudretlerinin de ilerisinde, modern dünyanın gerçeklerine ulaşabilmiştir.
Aliyev iyi biliyor ve anlıyordu ki, Atatürkçülüğü anlamak için, önce Atatürk’ü derinden araştırmak, çeşitli yönleriyle incelemek gerekir. Onun Türk ulusuna kazandırdığı değerler ve yenilikler bakımından giriştiği icraatın ve eylemlerinin temelinde bir fikir sisteminin yattığını Aliyev iyi anlıyor, idrak ediyordu. Zaman-zaman sezilmişse de bu sistem bir bütün olarak tüm yapısı ile ciddi olarak araştırılıp incelenmiştir.
Atatürk ilkelerini, eylemlerini derinden bilen Haydar Aliyev kendi felsefesini her uygulama aşamasında parça-parça açıklamış oldu. Azerbaycan’ın Atatürk’ü olarak kurduğu Bağımsız Azerbaycan Devletinin ve ortaya koyduğu felsefenin tek teoricisi ve kuramcısı olmuştur.
Atatürkçülüğün de, Aliyevçiliğin de en kısa anlamı “Çağdaşlaşma”, yani çağcıl olmak demektir. Yani, çağa yetişmeye çalışarak çağın üzerine çıkma mücadelesi vermek, uygarlığın üzerine çıkmaktır.
Aliyev, Azerbaycan’ı daha da ileriye götürmenin yollarını arıyordu, çünkü Azerbaycan’da eğitim, sanat, edebiyat üst düzeyde olduğundan dev Projeler üzerinde fikir yürütmenin tam zamanı gelmiş, hızla hareket etmek gerekiyordu. Azerbaycan’da eğitim üst düzeydeydi. Atatürk ise eğitimsiz toplumun bir an evvel yükselmesini arzu ediyordu. Çünkü Osmanlı İmparatorluğu ulusunu Avrupa ve Dünya bilim ve eğitim düzeyine yükselte bilmemiş, sadece savaş etmiştir.
BÜYÜK ATATÜRK’ÜN YÜKÜ DAHA AĞIR OLMUŞTUR
Bu nedenle de Atatürk’ün üzerine tonlarca ağır yük vardı, binlerce problemlerin çözümü karşıda duruyordu. Bu kutuptan baktığında, gerçekten de Atatürk’ün yükü çok ağır olmuştur.
Aliyev bu bakımdan şanslıydı, çünkü Sovyet döneminde Eğitim alanındaki görevlerini bitirmiş, Azerbaycan’ı en üst Eğitim düzeyine sokmuştu. Onun için yeni dönem başlıyordu: Azerbaycan devletini bağımsız, laik ve hukuk devleti olarak Dünyaya tanıtmak, dev devletlerin itibarını kazanmak, onları Azerbaycan’a yatırımlar için davet etmek, dünya siyasetinin en iyi bilicisi olarak kendi ismini onlara garanti gibi önermek oldu. Bunu da olağanüstü yeteneği sayesinde fevkalade başarmıştır. Pek çok Devlet Başkanları onun ismini garanti olarak kabul ettiler, onunla işbirliği yapmaları için onu severek sıraya dizildiler.
Aliyev’in siyasetinin mayasında Atatürkçülük, Atatürk’ün Türk Ulusuna kabul ettirdiği devrimlerinin ruhu, mantığı, manası vardır.
Atatürk uygarlığın yüzlerce yıl gerisinde kalmış bir Ulusu bütün tutucu güçlerin, eskimiş düşüncelerin gagasından adeta kopararak çağdaş Bilimin zirvesine doğru götürmüştür.
Atatürk diyor ki: “Gözlerimizi kapayıp tek başımıza yaşadığımızı farz edemeyiz. Memleketimizi bir çember içine alıp cihan ile ilgisiz yaşayamayız… Bilakis gelişmiş, uygar bir millet olarak uygarlık alanının üzerinde yaşayacağız.”
(Söylev ve Demeçler, C. II, S. 44.)
Azerbaycan tarihinin en zor, fırtınalı anında halkın talebi ile iktidara gelen Haydar Aliyev’de ülkede sosyal, ekonomik, kültür ve hukuk hamlelerinin yanında güvenliğe dikkati derhal artırdı. İnsanlarımız rahat nefes aldılar, gece vakti istediğin saatte, korku bilmeden şehirde dolaşmağa başladılar...
Bakü’de görev yapan özellikle yabancı Diplomatlar, İş adamları bunu derhal his ettiler. İkinci hamlesi dünyanın dev devletlerinin dikkatini Bakü’ye çekmek, işbirliği yaratmağı umuyordu. Bunları yapmakla Azerbaycan’ı dünyaya tanıda bilmenin yollarını arıyordu…
Devamı vardır…
(4 Nisan 2023 tarihli Anadolu Gazetesi'nden alınmıştır.)