Çanakkale’yi özellikle de Gelibolu Yarımadasını gezerken, insan toprağa basmaya utanıyor. Topuğun toprağa temas ettiği yerden şüheda fışkırıyor hissi yaşamak sarsıcı. Boğazdan gökyüzüne, ağaçlardan şehitliklere ne yana baksa yutkunuyor insan…
Hiçbir söz ve olayın ayağı havada değildir! Her şeyin bir dünü, bugünü, yarını vardır. Çanakkale savaşlarının ve kazanılan zaferlerin de öyle…
Şu gerçeği hatırlayıp devam edelim: Çanakkale’de yaşanan deniz ve kara savaşlarını Türk komutanlar idare etseydi bunca insan can vermeden işgal durdurulabilirdi. Bunu, Mustafa Kemal’in Alman general Liman von Sanders’ın öngörülerinin aksi yöndeki tahmini ve uygulamalarıyla elde ettiği başarılarda görmek mümkün.
ATATÜRK’ÜN MUCİZE KURTARIŞLARI
İstanbul Aydın Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Naim Babüroğlu, Hürriyet’ten İpek Özbey’e verdiği röportajda (18 Mart 2019), “Mustafa Kemal, Çanakkale Muharebeleri’nde dört kez Osmanlı’nın başkenti İstanbul’u, padişahı ve payitahtı kurtarmıştır.” der.
Şöyle:
“Birinci kurtarışı; 25 Nisan 1915’te Arıburnu’na çıkan düşmana 57 ve 27’inci Alaylarla yaptığı saldırıdır. Bu saldırıda, savaş tarihine geçen şu emri verir: “Ben size taarruz değil, ölmeyi emrediyorum.” İkinci kurtarışı; Anafartalar Grup Komutanı olarak, saldırı yapan İngiliz Kolordusu ile İngiliz General Birdwood’un komuta ettiği ANZAC Kolordusu’na, 9 Ağustos 1915’te yaptığı taarruzdur. Üçüncü kurtarışı; 10 Ağustos 1915 günüdür.”
Babüroğlu, dördüncü kurtarışı, “21 Ağustos 1915’te, İkinci Anafartalar Muharebesi’nde düşmana yaptığı taarruz” olarak belirtir.
TRUVA’NIN İNTİKAMINI ALAN ATATÜRK
Bilindiği gibi, Büyük Taarruz’da Yunan ordusunu Dumlupınar’da mağlup eden Mustafa Kemal, “Truva’nın öcünü aldık” demişti.
Babüroğlu’na göre de Atatürk, “10 Ağustos 1915’te sabah saat 4.30’da başlattığı hücum, aynı zamanda Truva’nın intikamını alır.”
Atatürk 34 yaşında olmasına rağmen, ‘ölmeyi’ emretmesiyle savaş tarihine geçen söz ve başarının sahibi olur.
Gazeteci arkadaşımızın, “İntikam mı? 3 bin yıl önceki savaşın 1915’le ne ilgisi olabilir?” sorusu, bir başka ayrıntıyı daha çıkarıyor gün yüzüne. Çünkü; “Truva Savaşı’nda Batı’dan gelip saldıran Akalılar vardı; Çanakkale’de yine batıdan ve denizden gelen İngiliz ve Fransızlar var. Truva’da Aka kuvvetlerinin komutanı Agamemnon vardı; Çanakkale’de Akdeniz Kuvvetleri Komutanı İngiliz General Hamilton var. Truva’da Aka ordusunun komutanı Agamemnon’du; Çanakkale’de İngiliz donanmasının savaş gemilerinden birinin adı yine Agamemnon. Atatürk İlyada Destanı’nı okumuştu. Truva’dan 3 bin yıl sonra, 1915’te Çanakkale’ye saldıran İtilaf kuvvetlerini Mustafa Kemal durdurdu. Büyük Taarruz’da Yunan ordusunu Dumlupınar’da mağlup eden Mustafa Kemal Paşa, “Truva’nın öcünü aldık” demişti. Fakat savaş tarihi açısından bakıldığında, Mustafa Kemal Truva’nın intikamını Çanakkale’de ve Conkbayırı muharebesiyle alır.”
Hiçbir şey tesadüf değildir ya; mutlaka bir dünü, bugünü, yarını vardır ya; “Agamemnon” böylesine tarihi bir ayrıntı olarak göründü Çanakkale’de…
ATATÜRK, CEPHEDE BİLE KİTAP OKURDU
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün büyüklüğünü, benzersizliğini gösteren özelliklerinden biri de cephede bile kitap okuyor olmasıdır. Okuduğum günlüklerinde buna şahit oldum. Günlüklerinde belirttiği gibi, kitapları Fransızcasından okuyacak kadar da yabancı dil hakimiyeti vardır.
Çanakkale’de Anadolu’yu işgale gelen emperyalistlerin komutanları Türk destanlarını okumamıştı ama Atatürk, savaşılan topraklarda yaşanan Troya cengini Homeros’un İlyada’sından okumuştu.
Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Kültür Sanat Muhabirleri Derneği’nin organize ettiği buluşma vesilesiyle Çanakkale’yi gezerken gördüğümüz, bakıma alınmış ‘Truva Atı’ ve Brad Pitt’in başrolünü oynadığı ‘Troya’ filminde kullanılan at, bir dekor olarak duruyor ama Homeros, kitaplarıyla bir şeyler söyleyecek kadar yakındı Atatürk’e ve bizlere…