Bu gün Ayasofya açıldıktan sonra ortaya konulan tavırla, durumla alakalı yazacağım. Başta belirtmeliyim ki bu açılışta muhalefetin desteğinin de katkısı vardır. Her zamanki ateist zihniyet gibi karşı çıkılmamıştır. İki yıl evvel bir Azerbaycanlı Türk Politeknik Üniversitesin’den profesör olan dostumu önce Sultanahmet, sonra da Ayasofya’yı gezdirdim. Sultanahmet’ten çıkıp Ayasofya’ya giderken “Ahmet ile Sofya’nın aşkı diye buna derler” demişti. Özbeklerden de gezdirdim ama onlar bu kadar kültürlü insanlar değildi. Şimdi okuyorum ki basında “Sofya adı bir Müslüman adı ile değiştirilsin” saçmalamaları çıkıyor. Sofya Müslüman olmuş zaten. Adı Arap adı olanların çoğundan daha düzgün.
Ayasofya meydan muharebesi filan verilmedi. Kendim ettim kendim buldum misali biz kapattık biz açtık. Ne içeridekilerin ne de dışarıdakilerin ileri gitmeye haddini aşmaya gerek olmadığını hatırlatalım. Daha önce Ayasofya bir irşad merkezi, bir terbiye yurdu, bir alimler meydanı, bir ilim merkezi, bir dünya Müslümanlarının buluşma yeri olması gerektiğini yazmıştım. Şimdiden başladı “imamı kimden olmalıymış”. Bu birilerinin ön alma gayretidir. Diyaneti teslim edip sonra kaçmak zorunda kalan “mele” zihniyetine asla teslim edilmemelidir. Başka cemaatlerin tasallutuna da bırakılmamalıdır. Bu caminin imamı Türk, Müezzini Türk olmalıdır. Ezanı da Kuran’ı da Türk üslubuyla okunmalıdır. Kabe’nin imamını getirip Sultanahmet’de namaz kıldırmak başarı değil bir büyük hadise asla değil. Tam tersi Sultanahmet’in imamına Kabe’de namaz kıldırıp ezan okutabiliyor musunuz işte hadise olan başarı olan budur. Yine oradan birilerini getirip Ayasofya’da namaz kıldırmasını sağlamak da bir değerli iş olmayacaktır.
Ayasofya her inanca açık olacaktır. Doğrusu budur. Zaten diğer camilerimize de serbestçe ziyaretler yapılmaktadır. Peru’nun dünyaca meşhur şairi Naruda, Hindistan’a büyükelçi olarak atanır. Bir müddet sonra bir Budist tapınağını ziyarete gider. Muson yağmurlarının mevsimidir. İçeride Budist rahipler ayin zamanını beklemektedirler. Dışarıda da müthiş bir muson yağmuru ve dışarıda bekleyen insanların sırılsıklam oluşu. . Rahip ıslanan halkı içeriye almak için hiçbir hareket göstermezler. Kendileri ıslanmamaktadır. Sonra güneş çıkar insanlar biraz rahatlarlar. Kapı da zamanı gelince açılır. Bir başka zaman bir camiye gider. Kapıları açıktır. Hiç kimse “niye geldin, Müslüman mısınız” diye sormaz. Bir direğin dibine oturur. Gölgelenir. Bir görevli gelir “bir isteğiniz, bir işiniz var mı” der. Naruda ise” hayır bir işim ve isteğim yok sadece ziyarete geldim” der. Cami görevlisi “tamam istediğin gibi dinlen “der gider. Naruda Paris’e tayini çıkınca bunları hatıraları arasında yazar. ”İşte İslam inancı böylesine insan fıtratına uygun makul bir dindir” diye yazar. Elbette Ayasofya da her isteyene, her ziyaretçiye açık olacaktır. Kimsenin kurtarılmış bölgesi olmasına müsaade edilmemelidir. Ayasofya kendin huzura erdin başkalarını da gölgende huzura erdireceğinden herkes emindir. Yeter ki insanlar akıllı ve idrak sahibi olsun.