Gelmedi gelmedi, kafamıza atılmış gibi geldi kış. Güngörmüşler bilir Ankara ayazını. Eskisi kadar olmasa da çevre barajlarla ılımanlaşan iklimine karşın ayazından taviz vermiyor Ankara. Üşümekten öte, binlerce iğne ucu ısırıyor değdiği yeri. Bu zorlu iklimdir Ankaralı’nın kişiliğini çetinleştiren.
Kut alan Türk kağanlarının yazılmamış ilk iki kuralıdır: Kimse aç kalmayacak, kimse açıkta kalmayacak.
Şeyh Edebali dört sözcükte özetlemiştir devletin özünü: İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.
Değilse mahalleli sahip çıkardı, evsizine, kimsesizine, delisine.
‘Altta kalanın canı çıksın’ görüşlü vahşi kapitalizm, unutturmak üzereydi bu meziyetlerimizi. Sanki direkten dönüyoruz, hafızamız özünü hatırlamaya uğraşıyor. Hatırlatanlar oluyor, tam da kaybetmemişiz bazı meziyetlerimizi çok şükür.
İKİ ÖRNEK UYGULAMA
Ankara ayazında parklarda, kuytu köşelerde, AŞTİ’de, Gar’da, kirpi gibi kıvrılıp geceyi geçirmeye çalışanlar vardı. 2010 yılında Ankara Valisi Alaaddin Yüksel, iki uygulama başlattı. Biri Kimsesizler Oteli, diğeri Onkoloji Hastanesi Misafirhanesi.
Kış ayazı başlayınca sokakta kalan evsiz ve kimsesizler toplanıyor, karnı doyuruluyor, yıkanıyor, tıraş ediliyor, sağlık sorunu varsa muayene ediliyor, kıyafet veriliyor, sıcak otel odasında barındırılıyordu. Varsa yakınları bulunuyor, elinden gelene iş bulunuyordu. Otelde kalma süresi yoktu.
Olanağı olmayıp Onkoloji Hastanesi bahçesinde ya da arabası içinde geceleyenler için de hemen hastane yakınında bir otel, misafirhane olarak kiralandı. Ücretsiz misafir edildiler hastaları taburcu olana kadar.
Her iki uygulama için Ankara Büyükşehir Belediyesi de devreye girdi, iki koldan kimsesizlerin kimsesi oldular. Vicdanımıza saplı soğuk bir kamayı çekip aldılar sanki, biz de yattığımız yeri beğendik.
İNSANLIĞIMIZ İKİ TELEFON NUMARASI KADAR YAKIN
O günden beri bu uygulama devam ediyor Ankara’da. Örnek alan başka iller oldu sonra. Daha sonra Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı devreye girdi, her yıl valiliklere bu görevi hatırlatan genelgesini yayınlıyor ve destek oluyor.
Bu uygulamadan sokakta kalan evsiz ve kimsesizlerin haberi olmayabilir. Vatandaşlık görevi olarak bizler, 183 ve 153 numaralı telefonlara ihbarda bulunarak kış ayazında yüreğimizi sıcak tutabiliriz. Devlet de devletliğini yapmış olur.
Kalabalık bir şehrin ortasında çaresiz kalan ya da donarak ölen bir insan, daha nasıl örseleyebilir insanlığımızı? Duyarsızlığın soğuttuğu yürek, insanlığına geri dönebilir mi?
Sahip çıkalım, insanlığı yaşatalım. ‘Altta kalanın canı çıksıncılar’ın zehrine panzehir budur.