Beşik gibi sallanan binalar, yanan canlar ve ölümün acı yüzü. Kim isterdi ki deprem olsun. Kimse istemezdi elbet. Ancak bilinçsizce yapılan binaların ve de rant uğruna iş yerini genişletmek için kolonların kesilmesi önümüze çıkan tabloyu daha da karanlık ve içinden çıkılmaz korkunç bir hale getiriyor. Zaten kolonlar çürük, duvarlar çatlak, inşaatta birde deniz kumu kullanmışsa o zaman daha da vahim. Yapım hataları üstüne eklenirse iş tamamen çığırdan çıkıyor, elbet. Biraz düşününce normalde o binaların ayakta durması bile mucizeymiş, diyor insan.
Daha iki ay öncesinde o binalara uyarı yapılmış. Televizyonda yaşlı bir amca anlatırken şahit oldum. Apartmanın birisinin yöneticisi apartman sakinlerini toplamış apartmanlarının çürük olduğunu belediyenin uyardığını anlatmış. Bizim evlerimiz sağlam diyen bazı ev sahipleri karşı çıkmış. Sonuçta apartmanı kimse boşaltmamış. Adamın anlattığına göre o itiraz eden o ev sahipleri göçük altında can vermişler. Keşke yöneticiyi dinleselermiş bunlar başlarına gelmezdi.
Depreme ait ne varsa elbette bir soruşturma kapsamında araştırılacaktır. Sorumlular ortaya çıkacak cezaları verilecek ama ne yaparsanız yapın onca can yerine gelmiyor ki. Çekilen acılara merhem olur mu hiç. Ayda bebeğin annesini yerine geri getirmiyor ki! Ve daha nicelerini…
Deprem sonrasında inceden inceye herkes kendine düşen görevi hakkıyla yaptı. Hepsinden Allah razı olsun. Verilen çadırlar, gıdalar, battaniyeler sağlık hizmetler yapıldı. Ancak gıdaları alıp marketinde satmak için alan ucube yaratıklarda vardı. Çünkü onlar insan olamaz. Belki de ucube yaratıklar bile bu kadarını yapmazdı.
Depremden 65 saat sonra Elif bebek kurtarıldı. O yine de şanslıydı ailesine kavuştu. Ayda bebek 91 saat sonra kurtarıldı ama maalesef annesini kaybetmişti. Ayda bebeğin babası Uğur Gezgin televizyonda anlatırken gördüm ama araştırıp internette bulduğum görüntülerde bakın ne diyor. ‘‘Çimento kullanılmamış. Tuttuğun zaman elinde patlıyor.’’ Uğur Gezgin binalardaki ihmale isyan etti. ‘‘Benim her zaman deprem korkum var. Yani altımızdan fay hattı geçiyor. Bende isterdim daha lüks yerlerde binanın kayalık olduğu yerlerde yaşayım. Herkesin imkânı bu kadar, yani!’’
Bir deprem daha geçti ülkemizden. Daha ne kadarını yaşayacağız bilinmez. Aynı yerde olmasına rağmen birçok bina da yıkılmadı. Usulüne uygun yapılanlar yıkılmadı tabi ki. Çok hasar alan yerlerde var elbet. Ancak bundan sonra ne olur böyle acılar yaşamayalım. Daha önceden tespit edilen oturulması sakıncalı binaların hepsi yıkılsın. Riskli alan olmayan yerlere zemini sağlam olan yerlere usulüne uygun binaların yenileri yapılsın. İnsanlara bu riskli binaları yapan müteahhitler yeni binaların bedellerini karşılasınlar. Devletimizde destek olsun. Öncelikle evleri yıkılanlara ve depremde hasar görenlere evleri verilsin sonrasında da ülkemizdeki riskli binaların hepsi yok edilirken oturanlara yeni evler verilip insanlar mağdur edilmesin. Binaların yenisi yapılır ama giden canlar geri gelmiyor. Elif gibi, Ayda gibi mucizelere keşke gerek kalmasaydı. Evleri sağlam olup keşke herkes evinde otursaydı da sadece ya nasıl sallandık Allah’tan evimiz sağlamdı da kimseye bir şey olmadı demek varken şimdi giden canlara feryat figan ağlıyoruz.
Bundan sonra tedbirimiz en üst seviyede alalım da işimiz mucizelere kalmasın. Değil mi ya! Sonuçta suç altından kaftan olsa kimse giymiyor. Ölen öldüğüyle kalıyor. Bizler bir müddet sonra unutacağız ama Ayda bebeğin annesini kim geri verebilecek maalesef o hayatının kalan kısmını tedbirsizlik ve ihmaller zinciri yüzünden annesiz yaşacak. Bu gibi sebeplerden dolayı kimse annesiz babasız kalmasın.
Ölenlere Allah’tan rahmet kalanlara sabır diliyorum. Mekânları cennet olsun. Sebep olanlara da ne deyim. Allah’ımıza havale ediyorum.