Her gün onun sağlığıyla ilgileniyordum. Besteciler İttifakı Başkanı, Prof. Firengiz Alizade’den bir ricada bulundum; Babek bir zamanlar Besteciler İttifakı İdare Heyeti Üyesi olmuş, kıymetli sanat ve bilim insanıydı. Onun için Prezident maaşı talebinde bulunsun, diye ricada bulundum. Firengiz Hanım, elimden geleni yapacağım, dedi. Çünkü ameliyattan sonra her gün Hastaneye gidiyor, Kemoterapi alıyordu. Aylık maaşı taksilere, doktor muayenesine yetmiyordu...
Önce Türkiye’de, çalıştığı Gaziantep Üniversitesi Hastanesinde Babek muayene olundu, sonuç kötüydü –Kanser teşhisi konuldu ve ameliyat, dediler. “Dayı (Babek bana Dayı diye müracaat ediyordu-E.N.) ben burada ameliyat olmayacağım. Bakü’ye gidiyorum”, dedi. “Sen nasıl istersin kardeşim, dedim, istersin gel Ankara’ya, bizim Gazi Hastanesinde gerekeni yapalım”. “Yok, sağ ol, ben Bakü’ye gidiyorum, orada ameliyat olunacağım”. Hemen uçtum Bakü’ye, kıymetli dostum, El Aksakalı, “Respublika” Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni, Prof. Dr. Teymur Ahmedov’a şahsen gittim, durumu anlattım kendisine. Babek’i seven, ona değer verenlerin başında ilk Teymur muallim geliyor. “Ben ne gerekiyorsa yapacağım, Sağlık Bakanıyla da konuşurum, hiç endişe etme, Babek Altın gibi kıymetli bilim insanıdır, dedi. Aksakal sağ olsun, hemen telefona sarıldı Onkoloji Merkezi Başkanını aradı… İşte gerçek el Aksakalı, hakiki insan sarrafı, sanat ve bilim insanlarının gerçek dostu… Böylece Babek başarılı ameliyat olundu, fakat… Çok-çok önceden ameliyat olacakmış, geç kalınmış, ameliyat başarılı olsa bile geç kalındığı anlaşıldı.
İHLAL Mİ, İLGİSİZLİK Mİ?
… İşte yine doktor ihlali, zamanında müdahale olsaydı keşki… Gaziantep Hastanesindeki doktorların zamanında müdahale etmemeleri sonucunda geç kalındığı anlaşılır. Böyle durumlarda doktorlar hastayı dinlememeliler, diye düşünüyorum. Çünkü Kanser ciddi ve ölümcül hastalıktır, ameliyat olacaksın denilmeli ve derhal hastaya müdahale olunmalıydı. Ama nafile, çok yazıklar olsun. Burada her kim suçluysa cezasını almalıdır, diye düşünüyorum. Geç kalınmıştır deniliyor ve pırlanta gibi uygar bir bilim insanımıza yazık oldu. Bu nasıl bir dikkatsizlik, nasıl bir ihlal? Dünya bilim adamı, Prof. Dr. Babek Kurbanov artık aramızda yoktur. Şimdi onu ilk muayene eden doktor her kim ise, vicdanı sızlamıyor mu? Kanser olan bir ulvi, parlak zekâ insanına neden dikkatsizlik yapılmıştır? Ben aziz dostumu, kardeşimi kayb ettim, koy başka Babek’ler ölmesinler diyor ve devletime müracaatta bulunuyorum. Kanser vakası hastalara özel dikkat edilmelidir, bu zalim hastalık insanlarımızı alıp götürüyor. Yıllardır Erzurum ve Gaziantep Üniversitesinde Öğretim Üyesi olarak şerefiyle görev yapan dünyaca ünlü bilim ve sanat adamı, Prof. Dr. Babek Kurbanov’un sağlık durumuyla ciddi ilgilenmedikleri anlaşılır. Ben Bakü’de doktorlarla konuştum, Babek hala sağ iken bana şöyle dedi: “Anla azizim, benimle pekiyi ilgilenen olmadı Gaziantep Hastanesinde, hatta öleceksen, diyenler oldu bana. Ben şöyle düşündüm de, öleceksem, vatanımda öleyim, dedim ve Bakü’ye geldim.” Ben şunu kesin biliyorum ki, eğer hasta ölmek üzereyken bile, hastaya “öleceksin” lafı denilmez ve söylenemez. Bunu, Hipokrat Yemini etmiş tüm doktorlar güzel biliyorlar. Bizim ailemizde cerrah, nevropotolog, psikiyatr doktorlar vardır ve eşim de doktordur, onlar da aynısını ifade ediyorlar.
Şimdi Gaziantep Hastanesindeki doktor her kim ise, lütfen istifa vermeli ve çekip köyüne gitmelidir, diyorum ve bu konuyu kapatmayacağım. Ve bunu söyleyen doktor her kim ise doktor değildir, haram olsun ona devletin altı yıllık eğitimi ve uzmanlık aldığı da haram olsun, diyorum. Bana göre doktor, son anına dek hastanın hastalığı ile savaşmalıdır ve son nefesine dek mücadele etmesi lazımdır, bu kadar net. Buradan Sağlık Bakanına da sesleniyorum, bu vakanın peşini bırakmasın, lütfen. Başka Babek’ler ölmesin. Zaten son aylarda TV kanallarından izliyoruz; doktorların hatalı davranışları ve ilgisizlikleri sonucunda çocuklarımız, gencecik kız ve evlatlarımız ölüyorlar. Lütfen insanlarımız, evlatlarımız ölmesin, diyor ve Prof. Babek Kurbanov’u Gaziantep Üniversitesi Hastanesinde muayene eden o Onkoloji uzman doktor her kim ise açığa alınmalıdır ve hakkında ciddi işlem yapılmalıdır. Hastaya “öleceksin” demiş o cellat kim ise cezalandırılmalıdır, bu kadar.
Sonuç, 40 dek kitapların yazarı, binin üzerinde dünya dergilerinde basılmış ilmi-nazari makalelerin yazarı – Prof. Dr. Babek Gurbanov, doktorların ilgisizliği ve dikkatsizliği sayesinde artık aramızda yaşamıyor… Çok, ama çok-çok yazık oldu, aziz kardeşim, dünya insanı, Tanrının mukaddes ve ulvi evladı artık aramızda yoktur… İçim yanıyor, bu acıyı unutamıyorum. En son şiirini sizlere takdim ediyorum (Azerbaycan Türkçesinde).
EFLATUNA-ŞİİR
Nədən zaman məkan
Ayırdı bizi?
Nədən uzaq saldı
Hər ikimizi?
Ununtma əziz dost
Sən bunu bil ki,
Xəstəlik, həm zaman
Həm də məkandı.
Məkanda gəzməyə
O vermir imkan.
Zaman onun üçün
Olur bir zindan.
Yəqin anlayırsan,
Mən nə çəkirəm.
Bu halda dost- tanış
Mən aramıram.
Qoy onlar arasın
Məni, xəstəni.
Axı, sadiq idim
Onlara hər vaxt!
Xəstə belə olsam,
Yazıb pozuram.
Xalqa, millətimə
Sadiq qalıram.
Bu yolda can qoyan
İnsanları da,
Hər zaman ürəkdən
Qucaqlayıram.
Sən də bilirəm ki,
Bu yol yolçuşu.
Yazırsan, pozursan,
Heç dayanmadan.
Tarixdən, sənətdən
Mənəviyyatdan.
Bizə bir ruh verən
Gözəl səhnədən...
Yazdığın hər şeyi
Oxyuram, bil.
Keşkə sən də məni
Oxuya biləydin.
O zaman inan ki,
Hər ikimiz də
Daha da bilgili,
Adil olardıq.
Bilirəm anlarsan,
Nədən susuram.
Nədən suallara
Vermirəm cavab?
İnan əziz dostum.
Halım pərişan
Zamanla, məkanla
Mən boğuşuram
Dostun Babək. Bakı. 24. 09. 2018.
...Tanrının cennet bahçesine bir çınar uçtu. Ruhu şad olsun. Allah rahmet etsin...SON.
Prof. Dr. Babek Gurbanov ve Prof. Dr. Eflatun Neimetzade Ankara Ulus Meydanı 2006.