Genelde ATXEM İçtimaı Teşkilatı Yönetim toplantısı yemek ikramıyla başlıyor ve tüm konular yemek masası etrafında tartışılır ve ıtırlı, kekik çayı ve çeşit-çeşit reçel tatlılarıyla ikrama devam ediliyor. Yönetim Kurulu üyesi ve ATXEM’in kurucularından, tanınmış iş adamı, mesleği Cerrah olan Doç. Dr. Akif Kerimov ATXEM’in dünya devletleri ile ilişkilerinden söz etti. “Biz Amerika’nın Nü--York sokaklarında dünya Türkleriyle birlikte Azerbaycan bayraklarını kaldırdığımızda karşı sokakta Ermeni gençleri de bayrak açmak istediler. Fakat polis onları sokaktan uzaklaştırdı ve bayrak açmalarına izin vermedi. Çünkü biz yerli Belediyelerden resmi izin alarak yürüyüş yapıyorduk… Azerbaycan bayrakları sokaklarda dalgalanırdı, içimizde kurur ve sevinç hisleri yaşıyorduk. ATXEM olarak İsviçre, Hollanda, Almanya, Fransa, Macaristan, Romanya ve diğer ülkelerde de Hocalı soykırımı ve Garabağ’ın işgali hakkında bildiriler dağıtıyoruz. Başkan İlham İsmayılov ve ekibimiz her yıl bu ülkelerde oluyoruz ve Ermeni teröristlerin yaptıkları vahşeti anlatıyoruz…”
BAYRAĞIMIZ AMERİKA SOKAKLARINI SÜSLEMİŞ OLDU
Tanınmış İş adamı İlham İsmayılov devam ediyor: “Bu yıl Romanya’ya davetliyiz. Orada Turan Kurultayı yapılıyor ve biz Yönetim olarak orada olacağız. Yine Azerbaycan Bayraklarını salona asacağız. Ayrıca Hocalı soykırımı ile bağlı sergide gerçekleri yansıtan resimler asacağız, konuşmalarda soykırım hakkında detaylı tarihi belgeler üzerine konuşacağız ve tarihi belgeseli de Kurultay iştikakçılarına izleteceğiz. Bunu her defasında döne-döne yapıyoruz. Kurultaydan sonra Paneller organize edeceğiz ve orada tüm ekibimiz yükselen Azerbaycan gerçeklerini anlatacaklar. Ekibimizde Matbuat Şurası Başkanı, Milletvekili Eflatun Amaşov ve Cumhurbaşkanlığı sektör müdürü Dr. Gafar Aliyev de de konuşma yapacaklar”.
Karşımda Eflatun Amaşov oturuyordu. Adaşımın yüzünde nurani gülüşler eksik olmuyor. Biz onunla kenardaki masaya oturuyoruz ve onun neler söyleyeceğini dinlemeye dalıyorum: “Hocam, İlham Bey etraflı söyledi. Fakat ben şunu ifade etmeliyim ki, son yıllarda Cumhurbaşkanımız, Sayın İlham Aliyev bütün konuşmalarında Garabağ’ın işgali ve Hocalı soykırımı hakkında dünya basınına açıklamalarda bulunuyor. Gerçek şu ki, dünya devletleri Meclislerinde Hocalı Soykırımı hakkında kararlar alınıyor ve dünya devletleri Ermeni Vandalizm’ini her fırsatta kınıyordur. Garabağ’ın ve yedi reyonlarımızın işgali ve orada soydaşlarımıza olmazın zulmünü vermiş ermeni teröristleri bunun cezasını mutlaka alacaklar. Biz topraklarımızdan vaz geçmeyeceğiz, çünkü adalet bizim lehimizedir. Ayrıca işgal ettikleri bölgelerde evler ve tarihi abideler dağıtılmış, tahrik edilmiştir. Vahşi teröristler heykellere ağır silahlarla saldırmış, yazar, şair, sanat adamların heykelleri bile tanınmaz olmuştur. Hitlerin Nazileri heykellere ihtiramla, saygıyla yanaşmış, almış vatanlarına kaçırmışlar. Hocalı’da hamile kadınların karınlarını yarmışlar, minik yavrunun kafalarını kesmiş, top olarak futbol oynamışlar. Bu olayları kendi gözleriyle izleyen Ermeni yazar Zori Balayan kitabına bile yazmıştır.
NAZİLER BÖYLE VAHŞETİ YAPMADILAR
Dünya basını da bu olayı yerinde izlemişler ve dünyaya yaymışlar. Bu ne biçim Türk düşmanlığıdır, anlamak çok zor. Bu kan yerde kalmaz. Er ya geç soydaşlarımız ezeli topraklarına döneceklerdir, bunu böyle anlamalılar. Çünkü düşman taraf, çağımızın en büyük soykırımını yapmıştır. Bir gecede Hocalı İlçesi dünya haritasından silinmiş ve 713 ihtiyar, çocuk, yaşlı nineler yok edilmişler. Hayvanlar, koyun kuzular, köpekler de kurşuna dizilmiştir. Allah bu zulmü yerde koymaz, bunu yapanlar Tanrının gazabından kurtulamazlar. Silahsız, sivil insanların suçu neydi? Onlar toprakla uğraşıyor, hayvan besliyorlardı. Tek suçları Azerbaycan Türkü olmasıdır. Bu kan yerde kalmaz, bunu yapanlar ölmeyi hak ediyorlar… Bütün bunları ATXEM Yönetimi olarak dünyaya tanıtmaya devam ediyoruz. Bunları anlatırken Azerbaycan’ın dünyadaki yükselen nüfuzunu, bir dünya devleti gibi elde ettiği ekonomik başarılarını da anlatacağız. Biliyorsunuz ki, devletimiz ekonomi alanda yüksek başarılar elde etmiştir. Ülkemizde üretilen gıda mahsulleri dünyaya ihraç ediliyor. Yeni sanayiler inşa edilmiştir ki ister inşaat, ister teknoloji ve diğer alanlarda büyük ilerlemeler vardır. Ülkemizde üretilen mallar dünya pazarlarında beğeni topluyor. Dünyaya her şeyi ihraç ediyoruz. Azerbaycan bir dünya devleti olmuştur ve başarılarımız hakkında dünya basınında makaleler yayılıyor. Fransa’nın, İtalya’nın ve Amerika’nın nüfuzlu gazete ve dergilerinde Azerbaycan hakkında seri makaleler yazılıyor. Bütün bunlar şunu gösteriyor ki, yakın gelecekte topraklarından kovulmuş soydaşlarımız kendi dede-baba topraklarına mutlaka dönecekler. Cumhurbaşkanımız, Sayın İlham Aliyev, dünya basını önünde bu sözleri defalarca tekrar etmiştir: “Biz olayı barış yoluyla, dünyada mevcut hukuk normları çerçevesinde sonuçlanmasının taraftarıyız. Fakat başka alternatifler de vardır…” diyor. Zafer gününün yaklaştığını hepimiz his ediyoruz. Belki de sizinle sonraki buluşmamız Hankendi’nde olacaktır. Yahut ta Hocalı’da buluşacağız. Allah koysa bunu da göreceğiz yakınlarda…”
DİKKAT! AZERBAYCAN DİLİMİZ BOZULUYOR
ATXEM Yönetimi toplantılarında güzel bir anane ise şiir dinlemek olmuştur. Tanınmış şair Ogtay Rza her defasında önceden tasarlanmaksızın sineden şiir söylemeye başlar. Konu Hocalı ise hemen söz almadan şiire başlar. Zalim, vahşi, gaddar insanlara nefret ruhunu; sevgi, sayı ve hoşgörüyü göklere yüceltiyor ve dünyaya haykırıyor: “Yeter bu zulüm, yeter bu vahşilik, İnsan gibi yaşamak güzel değil mi?” der. Ogtay Rza - aşk, sevgi, dostluk ve kardeşlik ruhunda şiir söylemeyi çok sever.
Gecede zaman-zaman musiki, şan ustaları da toplantıya renk katarlar. Başka konular da konuşuldu. Örneğin, Azerbaycan’daki TV programlarında dilimizin berbat hala salanlar kınandı. Özellikle eğlence programlarıyla tanınan “Speys”, “İTV” ve diğer kanallarda ucuz müğenniler sokak ağzıyla konuşuyorlar, dilimizi tahrif ediyor, argolarla dinleyicileri rencide ediyorlar, denildi. “Gelir” yerine-“geliftiyyy”, mene bak” yerine-“maaa baaak” (binlerce örnekler vardır), kısaca her kelimede dilimize uymayan şiveler, ağızlar kullanılır ve Azerbaycan dilinin grameri ve telaffuz tarzı acayipçe çiğnenir ve dilimiz böylece bozulmaya, taravetini, güzelliğini yitirmeye başlıyor. Yakın geçmişte Cumhurbaşkanı, Sayın İlham Aliyev’in talimatıyla “Azerbaycan Dilinin Korunması” ile bağlı büyük Komisyon kurulmuş ve karar imzalamıştır. Bu Komisyon üyeleri nereye bakıyorlar acaba? TV’lerde dilimize darbe vurulur. Eğlence programları gerçekten bir sokak ve mahallelerde gördüğümüz, etiğe uymayan ve davranış bozukluğu ortamına benziyor. Genelde iyi şan sesi olmayan ve ya sesi var olan, fakat ahlak ve terbiye dışı davranış biçimiyle gençlerimizin terbiye ve ahlakını bozan, etkileyen kanalları denetleyen kişiler var mıdır? Bu toy tebligatı namına organize edilen eğlenceli (aslında bozucu, manen lüzumsuz) programları kimler ve ne amaçla yapıyorlar? Bu kişiler gerçek Azerbaycanlılar mı, yoksa vatan hainiler? Bu ucuz ve “mahalli şivelerle süslenmiş” programlar kimler içindir? Bu programlar toplumu da dejenere ediyor ve ahlaki yönden de zararlıdır. Maksatlıdır ve toplumu sosyal yönden de kötü etkiliyor.
MUĞAMLARIMIZ MİLLİ SERVETİMİZDİR
C. Memmedkuluzade’nin ve M. F. Ahundov’un piyeslerini okumuşuzdur. Her iki komedinin kahramanlarının çoğu nedense İran’dan gelmişlerdir. Bu günlerde, aslen İranlı, fakat duyduğum kadarı Almanya’dan Azerbaycan’a gelmiş Feramez Garimgudi (soyadı yanlış ola bilir) tez-tez Az.TV ekranlarında boy gösteriyor. Zengin olduğunu söylüyorlar, fakat iş yapmak, yatırım yapmak yerine şarkı söylüyor. Kendisini Ankara’dan izledim. Ses olarak şık değil, her reyonda bu gibi sesler çoktur. Söylesin, şarkısını, fakat şarkı söylerken, Azerbaycan muğamında alıştığımız “zengüleyi” değil, İran “zenğüle’sini söyledi. İşte buna itirazım vardır. Onun İran ağzıyla “zenğüle” söylemesini kınıyorum. Neden Azerbaycan şarkısını söylerken İran nefesini, İran zengülesini söylüyor bu adam? İran musikisinin kendine öz ifa tarzı, kuralı (boğazı da denir) vardır. Aynı nefesi Azerbaycan şarkısında söyleyemezsin, Bey efendi? Neden Azerbaycan şarkısını söylerken İran nefesini tebliğ ediyor bu şahıs ve bu adama kim ve neden izin veriyor? Devletin önemli Kurumu olan Besteciler İttifakının gözü nerededir? Aynı İranlı Feramez Bey bir seferinde Haydar Aliyev Sarayında “Spiker” olarak sahnedeydi.
Sahne uzmanı olarak dünyanın çeşitli ülkelerinde görev yaptım, Moskova Bolşoy Operasında rejisör çalıştım, şunu söylemeliyim. Spikerlik yapan aktörün sahnede temiz Konuşma Dili Tecrübesi olması şarttır. Edebi yönden de onları Tiyatro Üniversitesinde eğitiyorlar. Temiz Azerbaycan dilinde konuşmalıdır. Feramez Bey temiz Azerbaycan dilinde konuşamıyor, bu bir. İkincisi, her defasında “Xob” farsça kelime kullanması hiç af edilemez. Sahne Pazar yeri değildir ve sorumlu kişilerin, devletimizin bu olaya el atması lazımdır.
Azerbaycan sahnesinde, muteber Sarayda “xob” söylemesi yabancı dilin tebliği demektir ki bu durum vahim olduğu kadar düşündürücüdür. Spiker de olamazsınız, çünkü bu ayrı bir sanat türüdür. Temiz Azerbaycan’ca konuşamıyorsunuz, bu kadar net diyorum. Bunu yapmayın!
Birkaç soru karşımıza çıkıyor; bu adam kimdir? Neden Farsçayı Azerbaycan’da tebliğ ediyor? Bu adam neden Azerbaycan’a gelmiştir ve amacı nedir? Ve saire ve ilahır! Yanında oturan meslektaşım, yazar İlgar Fehmi de Fars şairi Hafiz’in, yanındaki şarkşünas bilim adamı Nurettin efendi de Fars şiirlerini söylemiş oldular. Bu nedir? Fars gecesi midir? Çok ayıp ve iğrenç buldum. Azerbaycan halkı dünyaya Nizami Gencevi, Muhammed Fuzuli, İmameddin Nesimi, Şah İsmayıl Hatai ve daha nice-nice klasik şairler vermiştir. Peki, siz utanmadan-etmeden halkımız önünde klasik şairlerimizin değil de, neden Fars şiirlerini tebliğ ediyorsunuz???
Sizlere deha şairimiz Samet Vurgun’un diliyle cevab vereceğim. “Vagif” dramında, İran Şahı gaddar Gacar, şair Vagif’e “Gerek Fars dilinde yazsın sanatkar” emr eder. Vagif sakince şöyle cevap veriyor: “Farsın öz kudretli şairleri var, Ne çoktur onlarda büyük sanatkâr… Azeri yurdunun oğluyum ben de, Az-az uydururum yeri gelende…” Sizleri kınıyorum, yazıklar olsun sizlere!
Feramez Bey, Azerbaycan’da çeşitli halkların evlatları sevgi, barış ve huzur içinde yaşıyorlar. Siz Fars ola bilirsiniz, Azerbaycan’da da yaşaya bilirsiniz. Halkımız sevgi doludur, samimidir ve cesurdur. Fakat yaşadığın Azerbaycan‘da halkımızın milli kültürüne, örf adetlerine saygı duymalısınız. Hala-hala musiki sanatını ise sevmelisiniz. Sizin o Fars nefesinize bizim muğamatımızda, “zengülelerimizde” yer yoktur ve bunu yapamazsınız. Deha Üzeyir Hacıbeyov yazmış olduğu “Azerbaycan Halk Musikisinin Esasları” kitabında bunları ifade etmiştir.
SANAT–ÜSTÜN YETENEK, BAŞARI VE NAMUS İŞİDİR
Para ile ev, toprak, mülk ala bilirsiniz. Milli muğam sanatımıza ise zarar veremezsiniz, bunun bedelini halkımız size ödeyecektir. Ne amaçla yaptığınızı iyi biliyorsunuz. Bunları gidin Tahran TV’de seve-seve yapınız. Fars nefesi ile Azerbaycan muğamlarındaki nefes farklıdır. Hindistan, Pakistan nefesi de Farstan ayrıdır. Ha, Tacikistan, Afkanistan TV’de de yapa bilirsiniz, ağız hemen-hemen aynıdır. Ama Azerbaycan’da yapamazsınız. Hala bir de fars tarzında şarkılar yazıyor, parayla sanatçıları, müzisyenleri kiralıyorsunuz, duyduğum kadarı. Öyle ise amacınız nedir, anlatır mısınız? Yukarıda söyledim, Fars ola bilirsiniz, saygım vardır, ama milli muğamlarımızı kirletmeyin, vatanımızda yaşaya bilirsiniz, ülkemizde her milletin evladı yaşaya bilir, her milletin evladına kapımız açıktır. Bir şartla milli muğam sanatımıza sataşamazsınız, muğamlarımızı kirletemezsiniz. Bunu yapmayın. Haydar Aliyev Fondu, şahsen Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı, İSESCO ve JUNESCO’nun İyi Niyet Elçisi, Sayın Mehriban Hanım Aliyeva şahsen milli muğamlarımıza sahip çıkıyor ve Devlet seviyesinde Juri kurmuş, genç yeteneklere sahip çıkıyor. Siz ise muğamlarımıza Fars nefesi ile zarar veriyorsunuz.
Besteciler İttifakının gözü nerededir? Bu Kurum görevini yapmıyor galiba? Keşki Gara Garayev, Tofik Guliyev, Fikret Amirov, Niyazi, Cihangir Cihangirov, Ramiz Mustafayev ve b. sağ olmuş olsalardı. Böyle bir rezalet hiç yaşanmazdı. Sağduyulu sanat adamlarımızı, dil uzmanlarımızı, sanat camiamızı, halkımızı bu konuya davet ediyorum. Gazetedeki köşem sizin emrinizdedir. Dilek ve arzularınızı ifade etmenizi temenni ederim.
Bekliyorum cevaplarınızı…