AZERBAYCAN KADINLARI NEDEN GELİYOR?

Sefer Aşır Eraslan

Azerbaycan basınında bir kadın yazar,”Sovyet zamanında Azerbaycan kadınları Türkmenistan’a götürülüp orada evlendiriliyordu. Evlendirmek üzere götürülüp adeta satılıyordu.Şimdi de otobüsler dolusu Azerbaycan kadını Türkiye’ye gidiyor orada evleniyorlar. Neden kendi yurdunda kalıp evlenmiyorlar” diyor. Kadının arzusu doğru. Niyeti doğru. Bu kadınlar dün başka maksatlarla götürülüp Türkmenistan’da evlendirilip orada kalmaktayken bu gün bu kadar kalabalık kadının kendi yurdunda aradığını bulamayıp kafileler halinde gitmelerine üzülüyor.

Hemen belirtmeliyim ki biz de üzülüyoruz. O otobüsler dolusu kadının ne işi var acaba Türkiye’de? Onları bekleyen birisinin olup/olmadığı az çok belli. Evlenmelere gelince:

Yabancı bir yere gittiğinizde bir sempozyum, bir konferans, bir davet, bir düğün-dernek gibi bir işle alakalı giderseniz karşılarlar. Gideceğiniz kalacağınız varacağınız yer ile muhatap olacağınız insanlar bellidir. Bunun dışındaki gidişlerde hep sokaktaki ne olduğu ne yaptığı belli olmayan adamlarla karşılaşırsınız. Çünkü ancak onlar bulunur oralarda. Belli bir işi bir temsil ettiği yer varsa bu kalitede insanların muhatabı da o oranda olur. Bunların evliliği de aynı oranda münasip olur. Böylesi toplam oranına göre azdır.

O otobüs dolusu kadınların karşılaştıkları insanlar da kendileri gibi sokak insanıdır. Tencere yuvarlanıp kapağını bulmuş “derler ya işte öyle. Bunları davet eden de yoktur karşılayan da. Lakin bunların evliliği de zaten uzun sürmez.  Gazeteci hanımın hayret etmesi merak etmesi ayrıca kendilerinin tabiri ile”maraklı” bir şey. Çünkü bu insanların gerek Bakü’den gerek başka şehir sokaklarından bir kurtuluş vesilesi olarak görüp gittikleri yer de onları kurtuluşa erdirecek insanlarla karşılaşmayacaklar daha da perişan olacaklardır. Üzülüyoruz elbette. İçerisinde iyisine rast gelip kurtulanları olsa da genel perişandır.

Bakü’de komşum olan ana ile kızı yaşardı. Bir gün annesi yok oldu. Bir hafta sonra fark edip kızından sordum,”Iğdır’da fabrika varmış üç arkadaş oraya gittiler” dedi. 2007 yılında Iğdır belediye başkanını bir vesile ile ziyaret ettim. Kendisi ile konuşurken bir avukat geldi. İki defa kapatılıp rica ile bir daha olmayacağı garantisi ile açılan bir otelin yine fuhuştan kapatılması sebebiyle otel sahibi göndermiş. Yine rica edecek. Ama başkan adam gibi adamdan öte bir yiğit. Avukat konuyu dile getirirken sözünü kesti ve ”bir azıcık şerefin varsa gider mahkemede savunursun” dedi. Avukat kalkıp gitti ses edemeden. Demek Iğdır fabrikası buymuş.

Bir dersimde şu maniyi okumuştum. Azerbaycan manisi ama ben bizim diyerek gençleri tahrik ettim. Birincide en öndeki genç”hoca yanlış söylüyor o bizim “diyecek ama hocanın yanlışını çıkarmamak saygısıyla elini indirdi. İkinci tahrikimde yine kaldırdı. ”Kalk söyle oğlum” dedim.

-Hocam o bizim manimiz .dedi.

-Demek bizimle sizin aramızda hiç fark yok.dedim. Mani şu.

A benim bahtı yarim

Başımın tahtı yarim

Yüzünde göz izi var

Sana kim bahtı yarim

Bu manideki sevdiğinin hanımın sokağa çıkmasına dahi razı olmayan adam. Birisi bakar diye kıskanan adam bu gün sevdiği karısı yüzünde göz ile  değil diş izi ile dönse de hiç fark etmiyor. (Bu ifade Timurtaş Hocaya ait) Ne dersin dedim. Genç haklısınız hocam. Mesele bu.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.