Hala 1918 yılında, Nuri Paşanın Başkanlığında Osmanlı Ordusu, kardeş Azerbaycan topraklarına - Ermeni çeteleri, asi düşmandan kurtarmak için gelmiştir. Nuri Paşa önce Gence’de Ermeni silahlı Taşnak çetelerini meydana topladı ve şöyle demiştir:
-Sizleri öldürmek istemiyoruz. İleri bir adım atmış olsanız tümünüzü yok edeceğiz. Şimdi hemen silahlarınızı teslim edin ve Kardeş Azerbaycan topraklarından çekilin gidin… Gitmeseniz hepinizi öldüreceyiz! – Korkak ve asi Ermeni çeteleri hemen silahları teslim etmişler. Çünkü Osmanlı Ordusunun dünyadaki gücünü iyi biliyorlardı. Hemen de çekilip toz olmuşlar…
Bakü’de ciddi çatışmalar yaşanmıştır ve Ermeniler silahlarıyla Güneye, İran topraklarına doğru çekilmeye başlamışlar ve yok olmuşlar… Fakat yol boyunca önlerine çıkan kadın, yaşlı, coçukları, hatta iri baş hayvanları bile acımasızca, vahşice öldürmüşler…Ağır çatışmalar sonucunda Salyan, Neftçala, Masallı, Lenkeran ve Astara’da, İl ve köylerde, kasabalarda pek çok insanlar, hatta aileler vahşi Ermeni çeteleri tarafından topyekun öldürülmüşler… Pek çok aileler sakat kalmışlar… Aslen Sarap ve Erdebil kökenli babaannem, İncibeyim Hanım, o kanlı günleri biz torunlara şöyle anlatıyordu:
“Salyan’daki aile dostlarımız alil-acele evimize atlı çapar gönderdiler. Baban Mirzayı (Doktor Mirza Mutallimi) uyardılar: “Evleri boşaldın, vahşi Ermeni çeteleri suçu olmayan insanları öldürüyorlar…” Kapımızda ve topraklarımızı, geniş bahçelerimizi koruyan 200-den fazla çalışan işçilerin tümü hemen silahlandılar ve yaşadığımız mülklerimizi çembere aldılar. Mirze (Babam) bizleri, tüm aile bireylerini, evde çalışanları, Erçivan Çayı’nın Dağa yakın koynundaki ağaclıklarla kapalı Kürelere (Kepriç bişirilen Küreler yeraltındaydı ve üzerisi yeşil ağaçlarla örtülüydü) götürdü. Mülklerimizin damında, bahçemizdeki çiçeklerin arasında da silahlı adamlar yerleştirildı… Ayrıca, devamlı zincirde bağlı altı vahşi köpeklerimiz vardı. Yabancı biri bahçemize girdiğinde anında adamı param-parça yapıyordu. Daha önceleri pek çok hırsızları köpeklerin sayesinde böylece yakalayıp devlete teslim etmişdik. Evet, güvenli yerde saklanmışdık ve silah seslerini aralıksız duyuyorduk… Astara’ya uzanan anayolda pek çok Ermeni silahlıların çesetleri duruyordu ve Çakallar, sahipsiz guduz köpekler, haftalarda bu asi düşmanın leşleriyle beslendiler. Canlarını kurtaran Ermeni çeteleri İran topraklarına sığındılar…”
Bu Ermeniler gerçekten de vahşi, acımasız, vandal ve nankörler… Sovyetler zamanında, en son 1988 yılına dek – Azerbaycan tarafı Ermenistan’a- elektrik ve gazı bedavaya vermiştir. Parasını bile istemedik… İşte size Azerbaycan Türkleri’nin iyi komşuluk örneği… Ama Ermeniler ne yaptılar, dersiniz???
ERMENİLER HOCALI’DA SOYKIRIM YAPTILAR…
Garabağ’da, özellikle Hocalı’da 1988-1992 yıllarında uzun yıllar komşuları olan Azerbaycan Türklerine vahçice soykırım yaptılar… Yaşlı, Hasta, Çocuk, hamile kadınlara olmazın işgencelerini verdiler… Karınlarını yarıp, minicik çocukların başlarını kestiler ve bu minicik yavruların kesik başlarıyla futbol oynadılar… Aileleri ise topyekun öldürdüler, evlerdeki bütün eşyaları, geyimleri, halıları çalıp götürdüler Ermenistan’a… Dünya basını Hocalı’dakı soykırımı geniş yazdılar ve dünya insanlarına anlattılar… Bir Fransız yazarı şöyle yazıyordu:
“Ben Alman nasistlerin dünya insanlarına yaptıkları soykırımı belgelerde okudum, cezaevlerindeki resimlerde gördüm. Elcezair’de Fransızların yaptıkları soykırımı ise belgelerde ve resimlerde gördüm… Fakat, Ermenilerin Hocalı’daki acımasızca yaptıkları insan dışı vahşilikleri ve soykırımı kimsenin görmesini arzu etmem… Bu vahşiliği bir insanın yaptığına kimse şahit olmasın, diyorum…”
Bu Hayları Hindistan topraklarından bir zaman neden kovmuşlar, biliyor musunuz? Belki de pek çokları bilmiyordur. Bir daha anlatayım. Ermeniler hırsızlar, acımasızlar, ikiyüzlüler iyiliği kesinlikle anlayamazlar. Daha önemlisi - nankörler …Bu nedenle Hindistan’dan kovulmuşlar…
Rusya’nın dünya şairleri Aleksandr Puşkin ve Vladimiz Mayakovski çok güzel yazmışlar: “Sen ikiyüzlüsün, sen hainsin, sen hırsızsın – çünkü sen Ermenisin!”
“TEK MİLLET, İKİ DEVLET”-HAYDAR ALİYEV!
Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerinin azad ettikleri yedi ilde-köy ve kasabalarda, İlçelerde tek bir sağlam bina göremezsiniz. Yakmışlar, dağıtmışlar. Bütün İlçelerdeki, bölğelerdeki evleri topyekun dağıtmışlar: Evlerdeki tüm kapıları, pencereleri, arşapları toplayıp Ermenistan’a taşımışlar. Hatta otuz yıl meyvelerini topladıkları ağaçları bile kesmişler, çiçekli bahçeleri yakmışlar ve harabeye çevirmişler. Bunu yapanlar insan olamazlar…
Vandallar, vahşiler, asiler, insan olamazlar… Şuşa kentinde binaları az yakmışlar, çünkü orada düşman askerleri yaşamışlar…
Şimdi Şuşa, Dünya Kültür Kenti ilan olunmuşdur. Ben Şuşaya iki defa gitmişimdir. Çevresindeki muazzam tabiat insanı büyüluyor adeta. Cıdır düzü, Dağlar, yeşillikler bir Cennettir… Şuşa - Garabağ Bölgesinin dövünen kalbi sayılıyor. Doğal tabiatıyla, muazzam güzelliğiyle, insanı büyülüyor, hayran bırakıyor…
Evet, kardeş Türkiye’nin bizzat yardımlarıyla, manevi ve silahlı gücü sayesinde, Şanlı Ordumuz, Muzaffer Silahlı Kuvvetlerimizin Baş Komutanı, Sayın, İlham Aliyev’in olaganüstü birikimi, gayretlerı sayesinde ezeli topraklarımız vandal düşmanın işgalinden ebediyen azad edilmişdir. Ulu Önder, Haydar Aliyev’in ruhu şad olsun ki, İlham gibi cesur, deneyimli evladını zamanında kendi yerine oturttu!!! Bu tarihi zaferde Ulu Önder, Haydar Aliyev’in büyük zahmeti, emeği olduğunu unutamayız.
Tekrar ediyorum – Türkler, tarih boyunca hep topraklarını yitirmişler, yitirmişler... Ama ilk defa Azerbaycan Türkleri ezeli ve tarihi topraklarımızı geri ala bilmiştir. Bu zaferimizi kutlamalıyız. Evet, yeyip-içmekle değil elbette! Yazarak Şanlı zaferimizi dünya halklarına anlatmalı ve anlatmalıyız. Her fırsatta, her imkandan yararlanarak Şanlı Ordumuzun bu tarıhı Zaferini dünya insanlarına anlatmamız, anlatmamız, anlatmamız lazım…
TÜRKLER, TARİH BOYUNCA CESUR VE KAHRAMANLIK SERGİLEMİŞLER…
Fakat önemli bir noktayı vurgulamam lazım. Evet, Türkler, tarih boyunca pek çok zaferlere imza atmış, zafarlerden-zaferlere koşmuş kahraman bir millettir. Kahraman halk gibi dünya tarihinde özel yeri vardır. Fakat ne yazıktır ki, tarih boyunca topraklarını da zaman-zaman kayp etmiştir…Bu da bir gerçektir. Bunu da iyi biliyoruz ki, tarih boyunca Azerbaycan toprakları da - Rusya başta olmakla, özellikle İngilizlerin ve diğer Batı Devletleri tarafından parçalanmıştır. Güney ve Kuzey olmakla ezeli topraklarımız ikiye ayrılmıştır. Güney topraklarımız İran devletine peşkeş edilmiş, Kuzey ise Rusya’nın esaretine bırakılmıştır. Şunu da özellikle vurgulamak isterim ki, vatan topraklarımızın miskal-miskal parçalanarak üzerinde Ermenistan gibi vandal, sadist, hain bir devletin kurulması – vatanımıza karşı en büyük düşmançılık, hainlik, işgalçılık gibi nitelemeliyiz. Bunu yapanların başında elbette ki, Rusya gibi işgalcı ve sömürücü bir devlet duruyor. Ve Rusya her fırsatta Azerbaycan’ı parçalamaya, topraklarına sahip olmaya gayret ediyordur. Son yılların siyası otoritesi de değişmeye yüz tutuyor ve Rusya’nın bu garetci, tutucu davranışını Türkiye hiç de beğenmiyor. Burada Türkiye Cumhurbaşkanı, Sayın Tayyip Erdoğan’ın büyük emeği olduğunu vurgulamam gerekiyor.
Bizzat Sayın, T. Erdoğan ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı, Sayın, İlham Aliyev’in, iki kardeşin tek yumruk olarak birleşmesi, “Tek Millet, İki Devlet” şüarı altında dünyaya beyanları, neredese Rusya’nın Azerbaycan’a olan ikili davranmasına da darbe vurmuştur. Putin’le - Sayın, Erdoğan’ın son buluşmasında bunu hiss etmek mümkündür. Sayın, Erdoğan’ın Putin’e hitaben – kardeşim İlham Aliyev, söylemesi hiç de sebepsiz değildir. Bir nevi Putin’e:
SAYIN, ERDOĞAN’IN PUTİN’E PARMAK İŞARETİ…
-Bak ha, ey, sen, Putin, kardeşim İlham Aliyev tek değildir, tüm gücümle kardeşimin arkasındayım, bundan böyle sen de dikkatli ol… - söylemesini şöyle anlamalıyız: “Sen Putun’sin, ben de Erdoğan’ım! Biz ve Sayın, Aliyev - iki kardeşiz ve tek yumruk olarak karşındayız. Bir zaman Rusya tekbaşına Azerbaycan topraklarını istediği gibi kesmiş ve kukla Ermenistan devletinin ezeli Türk topraklarında kurmuştur… Bundan böyle Azerbaycan tek değildir ve hiç kimse Azerbaycan’ın ezeli, tarihi topraklarına dokunamaz… Ayrıca dünya devletleri de güzel biliyorlar ki, Ermenistan kukla devleti, Azerbaycan’ın ezeli topraklarında kurulmuştur.
Büyük Önderimiz, Haydar Aliyev bir zaman Sovyet POLİTBÜRO’sunda üye iken menfur Gorbaçov’a karşı direnmiştir. Çünkü yaramaz ve Türk düşmanı - Gorbaçov, Kremlin’de, Politbüro’nun toplantısında Garabağ topraklarının Ermenistan’a verilmesini gündeme getirdiğinde, Haydar Aliyev, Gorbaçov’a karşı durmuş:
-Bunu yapamazsınız, çünkü Garabağ ezeli Azerbaycan toprağıdır- demiştitr... Politbüro toplantısında soğuk rüzgar esmeye başladı. Haydar Aliyev bütün siyasi gücünü, cesaret ve hünerini sergiledi ve toplantıda karar alınamadı… Sonra sırayla Politbüro Üyeleri – başta Gromıko ve diğerleri, Ulu Önderimiz, Haydar Aliyev’imn Moskova’daki evinde ziyarette bulundular ve kendisini ikna etmeye kalktılar. Büyük Önder, Haydar Aliyev – güclü Devlet Adamı ve ender akla, derin birimkime ve yüksek siyasi mantığa malik şahsiyet olmuştur. POLİTBÜRO’dan hiş bir Üye, onu ikna etmeye gücü yetmedi… Böylece Garabağ’ın Ermenistan’a bağlanması konusu da gündemden düşmüş oldu... İşte size Haydar Aliyev’in yüksek akla, siyasi tecrübeye montaliteye malik olmasının zaferi… Aksi halde bu son POLİTBÜRO toplantısında karar alınmış olsaydı – İrevan, Zengezur gibi Garabağ toprakları da Politbüro’nun tek almış olduğu kararıyla Ermenistan’a peşkeş edilecekti… Ve Şanlı Ordumuzun 44 günlük Şerefli Zaferi ise – Cumhurbaşkanımız, Sayın, İlham Aliyev’in büyük cesaret ve hüner sergileyerek baba vasiyyetini şerefle, liyakatla, kahramanlıkla yerine yetirdiğinin sonucudur. Aynı zamanda, eski Sovyet POLİTBÜROSU’na bir daha hatırlattı ki – Garabağ – Azerbaycandır ve nokta!
İki kardeş-Türkiye ve Azerbaycan Devletlerinin Cumhurbaşkanları: Sayın, Tayyip Erdoğan ve Sayın, İlham Aliyev tüm dünyaya beyan ettiler ki, Türkiye ve Azerbaycan-TEK MİLLET, FAKAT İKİ DEVLETTİR! Böylece dünya devletlerine de bir uyarı niteliği taşıyordur!
Azerbaycan ve Türliye bir babanın ve bir annenin iki evladılar. Sayın, Erdoğan ve Sayın, Putin’in İstanbul buluşmasında bir detayı hatırlamak isterim. Sayın, Erdoğan, gülerek, nezaket sergileyerek elinin parmağını Putin’e gösteriyor ve sonra da kardeşim, Sayın, İlham Aliyev… ekliyor. Sanki, Putin’e – Sayın, Putin, bundan böyle dikkatli ol, biz bir annenin iki evladıyız… diyor. Ve 44 günlük Şanlı Zaferimiz de bu parmak işaretin –zafere doğru gidilen yolun sonucu gibi algılana bilir. Çünkü, Türkiye’den gelmiş F-16-lar, Gence’de hazır bekliyordu ve her an göklere kalka bilecekti… Amma zafer zaten bizim tarafımızda olduğundan F-16-lara ihtiyaç kalmadı.
Buradan bir daha - Türkiye Genel Kurmay Başkanına, Silahlı Kuvvetlerine, Mehmetciklere ve başta, sevimli Cumhurbaşkanı, Sayın, Recep T. Erdoğan’a bin-bin teşekkürler diliyorum. Tanrı sizleri korusun, diyorum. Savaşın galibi, Cumhurbaşkanım, Sayın, İlham Aliyev’e, ailem ve kendi adımdam minnettarım. Bu zafer sevimli halkımın ve tüm dünya Türklerinin de zaferi sayılıyor!
Tanrı Dünyadaki tüm Türkleri ve Büyük Atatürk’ün Şah eseri sayılan, “Türkiye Cumhuriyeti”ni korusun.
Yaşasın Türkiye - Azerbaycan kardeşliği!