Nevruz Bayramı, ta kadim zamanlardan asırları aşarak günümüze dek gelmiş bütün Türk menşeli Türk halkların hakiki milli Bayramı sayılıyor. Öten yazılarımda Nevruzun yaratılışı hakkında geniş yazmışım. Nevruz Bayramının yaratılışı Sümer tarihinden daha öncelere dek uzanıyor. Kısaca şunu ifade edeyim: Nevruz – toprağın uyanışıdır; üç Çarşambayı bünyesinde barındırıyor – Su Çarşambası, Toprak Çarşambası ve Güneş Çarşambası. Yani-Su toprağı yumuşak yapıyor ve toprak canlanıyor; Güneş toprağı ısıtıyor ve ekilecek fidanlar için adeta toprağı uyandırıyor ve toprak artık ekime hazır duruma gelmiştir. Ve insanlar yaşamlarını ileriye sürdürmeleri namına iki elleriyle toprağa sarılırlar.
TÜM İLLERİMİZDE NEVRUZ, BAYRAM GİBİ YÂD EDİLİYOR
Azerbaycan’da her şehirde, her reyonda, ilçelerde ve köylerde, kırsal alanlardaki hanelerde bile halkımız yıllardır Nevruz’u Bayram ediyor. Çocukken iyi hatırlıyorum; annem seve-seve evin odalarını baştanbaşa temizliyordu ve evdeki uşaklar ise odaları boyuyordu. Bayram günlerinde her ailede çeşit-çeşit milli yemekler ve en lezzetli her türlü tatlı çeşitleri pişiriliyor. Yuvarlak tepside ise Nevruz’un amblemi–kırmızı bantla çevrelenmiş yemyeşil Semeni duracaktır elbette… Babam Nevruz Bayramında bütün kardeşlerime ve bana yeni elbiseler alıyordu. Son Çarşamba akşamı babam bahçemizde yedi ocak yakardı ve bütün aile bireyleri ocak üzerinden atlanırdık. Ateşten atlamaların amacı eski yılın kötülüklerinden ve hastalıklarından sıyrılmaktı. Yeni yıla sağlıklı şekilde girmek gerekiyordu. Eski Türklerden kalmış beş bin yıllık ananelerden biridir – Nevruz! Ertesi sabah erken köyümüzdeki çaya gider, serin suda yıkanır, Tanrıya dua ederdik. Çay olmayan köylerde büyük tasa su döker, dualarını yaparlar… “Yüce Tanrım her eve bereket gelsin, bolluk olsun, hastalıkları sular alıp götürsün… Ülkemize barış getir Tanrım, bütün insanlar barış ve sevgi dolu yaşasınlar…”
Sovyet yıllarında resmi Bayram devlet tarafından yasaklanmış olsa bile, tüm evlerin bahçelerinde ocak yakılıyordu: yedi ateş üzerinden atlardık ve şöyle derdik: bütün hastalıklar eski yıllarda kalsın, dertlerimiz olması, ilahi, derdik; bütün evlerde en leziz yemekler pişiriliyordu.
Martın 21de komşular, akrabalar yeni giysiler giyer, bir-birlerinin evlerine gider, bayramlaşmalar böylece gün boyunca devam ederdi. Bütün küskünler mutlaka barışacaklardı, adet böyleydi. Son çarşamba akşamı babam çiftesini alır, bahçedeki ateşin yanında sıraya giriyorduk; önce babam, sonra bizler tetiği çekiyorduk. Bütün köyde sanki savaş vardı…
DEVLETİMİZ, NEVRUZ’U RESMİ BAYRAM EDİYOR
1964 yılında tanınmış bilim ve devlet adamı Prof. Dr. Şihali Gurbanov Politbüro üyelerini ikna ede bildivei o yıldan başlayarak her yıl devletimiz Nevruz Bayramını resmi Halk Bayramı olarak yâd ediyor. Ama Nevruz Bayramının beşeri ehemmiyetini, insanlar arasında barışı, sevgiyi pekiştirdiğini dünyaya tanıtan Ulu Önder Haydar Aliyev’in Bağımsızlığımıza kavuştuğu yıllardan başlıyor. Evet, bu bir gerçektir. Azerbaycan devletinin yaratıcısı Haydar Aliyev, Azerbaycan’ı dünya devleti yaptı, devlet Başkanlarını Azerbaycan’a davet etti. Azerbaycan’ı ilk tanıyan devlet elbette ki kardeş Türkiye Cumhuriyeti olmuştur. Ulu Önderin ruhu şad olsun, şimdi Bağımsız Azerbaycan devletinin dümeni güvenli ellerdedir.
Aliyevçilik siyasi kursunun fedakâr devamcısı, Cumhurbaşkanı, Sayın İlham Aliyev Azerbaycan’ı dünya devletleri seviyesine cesaretle götürmeye devam ediyor. Haydar Aliyev Fondu‘ nün Başkanı, Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı, UNESCO ve İSESKO’nun İyi Niyet Elçisi, Sayın Mehriban Hanım Aliyeva ise milli örf adetlerimizi; müzik, şan, dans, resim, halı ve heykel sanatlarını, edebiyatı, özellikle kadim Muğam (makam) sanatımızı liyakatle tebliğ ve teşvik ediyor. Dünya insanları Az. TV-de devam eden Genç Muğam İfaçıları Konkuru’nu zevkle, keyifle izliyordur. Hürmetli Mehriban Hanım cesurca, kahramanca sanat ve kültürümüzün çiçeklenmesi namına Kültür Bakanlığımız vasıtasıyla bütün imkân ve olanakları adeta seferber etmiştir. Günlerdir Az. TV kanalıyla tüm dünya halklarına Nevruz Bayramının tarihi geçmişinden, ta Şamanlardan başlayarak günümüze dek tarihi gelişiyle bağlı renkli programlar izlenir. Azerbaycan devleti bu günlerde çiçeklerle süslenmiş adeta bir düğün havasında Nevruzu Bayramını kutluyordur.
Son Çarşamba sabahı Sayın ilham Aliyev ve Hanımı Saygıdeğer Mehriban Hanım Aliyeva, tüm yerli ve yabancı devlet adamları ile birlikte Deniz kenarı Parktaydılar. Dünya halkları bu muhteşem izdihamı sevinç ve ferah içinde izliyorlar. Azerbaycan Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Haydar Aliyev Fondu’nun teşebbüsüyle tüm reyon ve ilçeler kendi meyve ve mahsullerini, elma, armut, ayvadan tutmuş, fıstık, ceviz, fındık ve çeşit-çeşit meyveler, milli yemekler, tatlıları masalara yerleştirmişler. Sanki toy bayramdır, milli giyimlerle süslenmiş gençler, kızlar, anneler, dedeler, bütün halk Bulvarda yürümekteler. Önde Cumhurbaşkanımız ve Hanımı, mezelerden tadıyor, çiçeklere bürünmüşlerdi. Dünyanın bütün nimetleri önünde devlet Başkanları da bu nimetlerden tadıyordu. Milli idmancılarımız, halk dansları eşliğinde izdihamı izlerken kurur hissi yaşadım. Bu arada bütün reyonlardaki Bayram şenliklerini izlerken insan gurur ve ferah hisleri yaşıyor. Bakü’de toy Bayram havası esiyor. Fevvareler, temiz ve etrafı çiçekli yollar, her köşede, her sokakta, caddelerde Bayram sürfeleri açılmış, yeni elbiseler giymiş soydaşlarımız sevinerek sokak-sokak dolaşıyorlar. Türkün beş bin yıllık Bayramı Nevruz Azerbaycan’ın bütün evlerine, mutfaklarına, bahçelerine ferah ve sevinç duygularını serpmiştir adeta. Demirden dağı deldiler, hürriyetlerine kavuştular ve o günü, “Özgürlük ve Bahar Bayramı” olarak kutlamaya, yâd etmeye başladılar. Türk Dünyası’nda Nevruz beş bin yıldır Bayram olarak kutlanır. Bu gün bazı cahil kafalı gençlerimiz vardır ki, Nevruz’un geçmiş tarihini, kadim Türk tarihini bilmiyorlar ve öğrenmek de istemiyorlar…
NEVRUZ-DÜNYA TÜRKLERİNİN RESMİ BAYRAMIDIR
1996 yılında Türkiye üzerinden İran’a, ikinci defa Erdebil’e, Sarab ve Tebriz şehrine, akrabalarımla buluşmaya gittiğimde, onların da Nevruz Bayramını büyük Bayram olarak ta milattan öncelerden günümüze dek Bayram ettiklerine şahit oldum. İçimde kurur, sevinç ve onur hisleri başkaldırdı. Demek ki, Nevruz Türkler için - Göktürklerin Ergenekon’dan demirden olan dağı eriterek çıktıklarını; böylece baharın gelişini, tabiatın uyanışını temsil ediyor.
2010 yılında TÜRKSOY Genel Sekreteri, Sayın Kaseinov, “Nevruz Bayramı” senaryosunu benim yazmamı istedi. Yazdım ve Nevruzun dört Çarşambasını dans, bale, şan, müzik ve aktörlerin anlatımlarıyla, ilave görüntülerle “Nevruz Şöleni” temsilini sergiledim. Bütün Türk devletlerinden davet olunan 160 sanatçının iştirakiyle; ayrıca Devlet Tiyatrosu’ndan iki aktör ile Orta Çağ’larda geniş yayılan Karagöz ve Hacıvert’in (Keçel ve Kosa) diyalogunda, Fransız dilinde Nevruz’un geleneksel Oyununu anlatımlarıyla, danslı-eğlenceli Tiyatro oyunu Paris’te, UNESCO’nun sahnesinde, büyük kalabalık karşısında sergiledik. Bu nefis oyunu daha sonra Martın 30-da ve Strasburg’da da gösterdik. Beş bine yakın Avrupalılar sanatçıları ayakta uzun-uzun alkışladılar.
UNESCO’nun Genel Sekreteri sahnede şöyle dedi: “Ben daha önceleri Nevruz’un din Bayramı olduğunu biliyordum. Fakat bu nefis temsili izlerken ilk defa anladım ki Nevruz Barış, Sevgi ve Hoşgörü Bayramıdır. Rejisörün hazırladığı bu tiyatro ağırlıklı Nevruz temsili tüm Parislileri hayran etmiş oldu”.
İşte bu felsefi amacı Azerbaycan’daki Nevruz Bayramı şenliklerinde öten yıl ekranlarda gördüm ve kalbim ferahla, sevinçle doldu.
Devletimiz Nevruz Bayramı şenliklerini bu amaç ufkunda Bayram etti, böylece Dünyaya Barışın ve Hoşgörünün öncüsü olduğunu bir daha göstermiş oldu. Çok gururlandım.
Dünya Azerbaycanlıları da böyle çağdaş vatanları olduğundan kurur ve kıvanç hissi yaşıyorlar.
Yaşasın Azerbaycan!
Yaşasın Azerbaycan-Türkiye kardeşliği!