Babanız yaşıyorsa, hala çocuksunuz demektir!!!
İnsan babası ölünce büyüyor çünkü çocukluğunu, neşeni kaç yıllık şımarıklığını toprağa gömersin. Gerçi ben o çocukluğumu yaşamamıştım babam ile.
Babasız büyünülürmü hiç? Büyümedik işte.
Öyle yarım kaldık.
Yıllarca görüşmedik.
Oda aramadı.
Sonra mı?
Sonra gömdük ne varsa içimize.
Anlaşılmasın diye bir de çiçek ektik üzerine.
Altı mezar, üstü bağ bahçe.
Bu yaşıma kadar arkadaşlarımın babalarıyla olan ilişkilerine hep imrendim.
Keşke benimde böyle bir “Babam” olsa diye.
Babalık sadece iki heceden oluşan bir kavram değil.
Benim en büyük yaramdır babam.
Aynen canı gönülden sarıldığını hatırlamam çünkü bazı babalar yaradır çocuklarına.
Babam bugüne kadar ne bir fiske vurmuş ne de sevdiğini böyle açık açık dile getirmiştir. Onun bütün duyguları kalbinde gizliydi.
Hastaneden önce saçları dökülmüştü. Sakalları beyazlaşmıştı, yüzünde derin çizgiler oluşmuş, duygusal bakışları ortaya çıkmıştı. Babam yaşlanmıştı ama hastane süreci ve sonrası gözümün önünden hiç gitmez.
Artık evde oturuyoruz sohbet ediyoruz, dertleşiyoruz odamın en güzel yerinde bana bakıyor resimden.
Bende çocukken onun kulağına fısıldayamadıklarımı sessizce söylüyorum kimse duymasın diye.
Şansınız varken sık sık sevdiğinizi söyleyin benim hiç söyleme fırsatım olmadı ama şimdi duyduğunu bildiğim için her gün söylüyorum “seni seviyorum kalbimdesin güzel adam”.
Televizyonda eski bir türkü çalar, annenin ya da, babanın türküsüdür.
"Ah Yalan Dünya" der içlenirsin, uzaklara dalarsın.
Gölgesi bile güç verir, kıymet bilin.
İnsan sürekli duyduğu kullandığı bildiği bir kelimeye yabancı olur mu hiç?
Babam…
Hiç yanınızdan ayrılmayacak gibidir, sırtınızı güvenle yaslarsınız, bazen hayatınıza ettiği müdahalelere kızarsınız. Ama bu hayattan gittiği zaman yaşadığınız sorunların ne kadar anlamsız olduğunu ve ona öf bile demenin vicdanı ağırlığını ömür boyu taşırsınız.
Bugüne kadar aldığım en kötü haber babamın ölüm haberini aldığım andı.
Yaşarken ölmek bu olsa gerekmiş.
Sırtını dayadığın duvar çökmüş gibi oluyor.
Kaybettiğiniz andan itibaren hayata karşı güveniniz azalıyor. Hep bir tedirginlik, hep bir çekimserlik, hep bir ürperti.
Sormuşlar şaire, “Bu hayattaki en büyük yokluk nedir. Şair acı bir tebessümle cevaplamış.
Varlığına alıştığınız Bir insanın yokluğudur…”
Babam tedavi süresi tam bitmemesine rağmen doktor eve götürün dedi.
Dışardan takip edeceğiz tetkikleri diyerek taburcu etti.
Eve geldi bir hafta durduktan sonra doğduğum toprağıma gitmek istiyorum dedi.
Bende bunun sağlığı açısından çok tehlikeli olacağını Ankara'da kalması gerektiğini anlatmaya çalışsam da babam ile iletişim sorunu yaşadık.
Her gün evde kimliğimi ver ben gideceğim dedi.
Bende kimliksiz sokağa bile çıkmadığı için hiç bir şekilde taviz vermedim.
Ama en son bir gün sabah ezanına yakın vakitte beni evde zorla tutuyorlar diye oturduğumuz binada yüksek sesle bağırarak gitmek istediğini ifade etti.
Oturduğumuz binada artık insanlar bizi yanlış anladığını düşünerek “Babam”ın kimliğini teslim ettim.
Keşke kim ne düşünürse düşünsün kimliğini vermemeliydim.
Sabah erken saatlerinde babam bizden ayrılarak Isparta Sütçüler Kasabasına doğru yola çıktı ama çok iyi değildi.
Nasıl gitti nasıl oraya vardı nasıl evde 2 hafta daha yalnız yaşadı bilmiyorum.
Antalya Akdeniz Üniversitesi’nde evde yalnız vefat ettiği için otopsi yapıldı.
Otopsi yapılırken savcının soruları bir tarafta acım ve hüznüm bir tarafta aklıma geldikçe delirmemek elde değil.
Hayatın ne kadar acımasız olduğunu masadan bir tabak eksildiğinde anlar insan. Hayat çok kısa ve bu kısa zamanda sevdiklerinize çokça sevgi tüketin. Sarılın, uyuyun, değer verin, zaman ayırın. Kıymet bilin… Topraklarını öpmeden…
Her gördüğünüzde son kez görecekmiş gibi sarılın ve bol bol sohbet edin, üzerinden 5 yıl geçti rahmetli babamı kaybedeli, şu an tek dilek hakkın var deseler, babamla 1 gün boyunca konuşabilmek ve sarılmak isterdim.
Baba sevgisi başkadır. O olmadan bir çok duygunun farkına varamıyorsun hep bir yanın eksik oluyor. Rabbim, yüreği baba hasreti çekenlere sabır.
Babaları yanında olanlara da bu nimet için şükür etmeyi nasip etsin.
Babanız yanınızda ise öpün ellerini ve yanaklarını, uzakta ise arayın, gönlünü alın, eğer benim babam gibi vefat etmişse, bir Fatiha gönderelim.