Erol Parlak’ın biyografisinin yelpazesi geniş ve renklidir. Devlet Konservatuarlarında en fazla iki-üç yıl çalışmış, sonra istifa etmiştir. Bana göre aralıksız yeni avazlar, yeni nefes ve taze şarkı üretmek, nefesin yeni bulgularının keşfi, yeni tarzı, bağlamasıyla içtenlikle yaşayan sanatkâr ruhu ile Konservatuarın bazı bürokrasi kuralları zaman-zaman uymuyor, diye düşünüyorum. Ayrıca Avrupa ve dünya sahnelerinde bağlamanın ecazkar sesiyle Türk Halk Müziğinin tebliği ve terennümü zaman ister. Bunun için provalarda devamlı parmakların teller üzerinde dolaşımı, gezişi, yeni havalarla buluşu sanatkâr tahayyülünü, tüm aklını alıp götürüyor müziğin o gizli, ulaşamaz sihirli dünyasına. Bunları sadece sanatı yaratan, üreten, sanatıyla yaratıcılık, üretme ve yaratma aşkıyla yaşayan ender insanlar yaşıyorlar. İşte Erol Parlak da bana göre böyle yaratanlar, yaşatanlar arasında kendini bulmuştur; onun için bağlama telleri üzerinde parmakların dokunuşu, dolaşımı - sanki yeni-yeni pencerelerin açılması gibidir. O bu pencerelerin her açılışında kendini mutlu his ediyor ve her yeni pencerenin açılışı yeni bir avazın, yeni bir doğuşun aşkıyla sanki alışıp yanıyor ve sonuçta taze bir şarkının, ifanın yaratılışı gerçekleşiyor. Bana göre Parlak’ın en mutlu anı bu olmuştur. Bu yok ise istifa ediyor, çekiliyor ilmin derinliklerine, araştırmalara hız veriyor.
TÜRK HALK MUSİKİSİNİ TANITAN KAHRAMAN
Doksanlı yıllardan Erol Parlak Avrupa ve dünyanın çeşitli ülkelerinde turnelere katılır. Hayatta en çok sevdiği bağlamasıyla sahnelerden sahnelere koşuyor. Zaman bularak ya Özel Üniversitelerde, Devlet Konservatuarlarında Bağlamanın ilahi sırlarını anlatıyor, çalarak coşuyor, duraklamalarda yeniden Türk Halk Müziğinin derin katlarını açıklıyor, öğrencilerin sorularını yanıtlıyor. Seminerlerden Konferanslara, atölye çalışmalarından Kongrelere katılıyor. Bu arada makaleler yazıyor, bildirileri basılıyor ve konuşmalara da zaman buluyor. Böyle yoğun koşturmalar, turneler, atölye çalışmaları Konservatuardaki bazı bürokrasi kurallarına uymaya bilir. O bunun farkındadır, fakat sanatkâr azmi, yaratılış ruhu, yazmak ve aralıksız çalışmak tarzı bir ayrıcalıktır; bunu her müzisyen yapamaz, bu Tanrıdan bendeye verilmiş ilahi ayrıcalıktır. İşte Erol Parlak’ın yaşamı, yazıp yaratması, üretmesi ve onu başkalarıyla kıyasladığımızda – Parlak, Tanrının yeryüzüne göndermiş olduğu yeteneklerden biri sayılır; Bağlama ustasıdır. Sesiyle, kendine öz avazıyla Türk Halk Müziğini en parlak tebligatlısı ve üreticisidir.
Öğrencileriyle oluşturduğu “Erol Parlak Bağlama Beşliği” ile yurt dışında pek çok konserler veriyor. Bağlama çalanlar arasında Cumhurbaşkanı Baş Danışmanı, Sayın İbrahim Kalın da sanatçı sıfatıyla iştirak etmiştir. Bütün bu konserler daha sonra “Eşik” adıyla albüm olarak basılmıştır. Bu muhteşem beşlik TV ve radyoda seri konser programları gerçekleştirmiştir. Bu beşliğin ifası dalga-dalga yayılıyor ve 2008 yılında Essen Filarmoni salonunda ifalarıyla seyircileri adeta büyülüyor.
“EROL PARLAK BAĞLAMA BEŞLİĞİ” UĞURLARI
Yoğun Konser çalışmaları yürürken Eğitim alanındaki faaliyetini de Parlak unutmuyor. 2002-2006 yıllarında YTÜ Sanat Tasarım Fakültesinde Öğretim Görevlisi olarak ders veriyor. Parlak’a göre gerçek sanatkâr pratik çalışmaları ile ilmi faaliyetini paralel yürütmelidir: “Teoriyi bilmeden sadece pratiği yürütmek yetersiz kalıyor, diyor Parlak, - nazari bilimler pratik çalışmalarla vahdet teşkil etmelidir. Her iki alan paralel yürürken, hakiki sanat eseri daha mükemmel, daha muhteşem ve cilalanmış elmasa benzer”. Çok da doğru söylüyor. Nazariye ile pratik çalışmalar- yükselen binanın sağlam ve güvenilir temele dayalı olması gibidir.
Pratik olarak Erol Parlak artık Avrupa ve dünya ülkelerinde tanınan Bağlama ustası, yetişkin sanat adamı ve ifacı olarak tanınan isim olmuştur. Yeniden eğitim aldığı İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarına Yrd. Doçent olarak atanır. Bu seferinde ayrılmadı doğma okulundan, 2008 yılında Doçent, 2014 yılında Profesör unvanını alıyor. Çalıştığı Üniversite bünyesinde pek çok Uluslararası Projeler gerçekleştiriyor. Bunlardan “İTÜ Bağlama Günleri”, “Nida Tüfwkçi I. Uluslararası Bağlama Sempozyumu” tasarladı ve bilhassa gerçekleştirdi. İTÜ ve King College işbirliği kapsamında Prof. Dr. Martin Stokes ile birlikte İngiltere’de yaşayan Türkler arasında “Anadolu Geleneksel Müzik Kültürü ve Saz/Bağlama” konulu bir alan araştırması yaptı, konserler vermiştir.
Fakat on yedi yıl Garip Bülbül – Neşet Ertaş’la sırt-sırta çalışması hayatının en kıymetli ve mutlu yılları sayılır. “Garip Bülbül - Neşet Ertaş çalışmamız “inter disiplinler” bir çalışma olması nedeniyle on altı yıl sürmüştür – diyor Parlak. “Neşet usta ile ömrünün son on yedi yılında sıkça yan-yana yürüdük; birlikte çalıştık, turnelere çıktık.
Sağdan: Türk Müziğinin duayeni- Neşet Ertaş ve Prof. Dr. Erol Parlak
NEŞET ERTAŞ VE EROL PARLAK BİRLİKTELİĞİ
Onunla olan günlerimde çok mutluydum. Özellikle son iki yılda hemen-hemen her gün bir aradaydık. Yaşamının son kademelerinde yaptığım bu çalışmadan (“Garip Bülbül Neşet Ertaş” iki Ciltlik kitabı – E. N.) başka muradı yoktu. İyi ki vefatından önce kendisine her iki kitabı takdim ettim. Yüzündeki sevinci ve mutluluğu görmeğe değerdi. İyi ki Neşet Ertaş gibi deha sanat adamı vardı ve ben de onun sanat ve yaşamını yazmışım. Onun mutluluğa nasıl eriştiğini görmek bana da nasip oldu. Ona vefalı dost, küçük kardeşi ve meslektaşı olmak büyük kurur ve onur veriyor bana. Onun yanında bulunmak, aynı sahneyi paylaşmak, sıcak nefesini duymak bana nasip olduğu için Tanrıya her gün dua ediyorum. Sanatçı gibi onun huzurunda okumak bana nasip olmuştur, ilahi, diyor Parlak ve sevincinden gözleri parlıyor. “Ebediyete kavuştuktan sonra zar-zor kendime dönüyorum, diye bilirim”.
Tanrı aslinde iki Bülbülü yan-yana getirmiştir. Parlak her ne kadar mütevazı olsa da ülke dâhilinde ve pek çok ülkelerde Türk Halk Musikisini tanıtan ender sanat adamlarından sayılır. Bu şerefli hizmetlerinden dolayıdır ki Cumhurbaşkanı, Sayın Tayyip Erdoğan’ın elinden “Kültür Sanat Büyük Ödülü’nü (2016) almıştır. Başka Ödüller de almıştır: “T.C. Kültür Bakanlığı “Neşet Ertaş Altın Bağlama Ödülü” (2013), Türkiye Radyo Televizyon Kurumu “Türk Halk Müziği Derleme Ödülü” (1989), Milli Eğitim Vakfı “Türk Halk Müziğine Hizmet Ödülü” (1999), Truva Kültür Sanat Derneği “Yılın Sanatçısı Ödülü” (2004), Türk Müziği Konsey ve Dernekleri “Türk Halk Müziğine Hizmet Ödülü” (2005), Uluslararası Motif Halk Oyunları Eğitim ve Öğretim Vakfı “Türk Halk Müziğine Hizmet Ödülü” (2006), Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi “Türk Halk Müziği Hizmet Ödülü” (2008) ve daha nice ödüller almıştır.
Prof. Dr. Erol Parlak, ayrıca 8 solo, 3 enstrümantal, 9 karma olmak üzere 20 albüm çalışması yaptı. TRT Müzik Kanalında “Usta İzler” adlı 39 bölüm halinde yayınlanan bir kültür-sanat programı yapmıştır. Bitti mi derseniz? Yok elbette.
Pek çok kitaplar yazmıştır: “Türkiye’de El İle (tezenesiz) Bağlama Çalma Geleneği ve Çalış Teknikleri” adlı kitabı (T.C. Kültür Bakanlığı, yayınları 2000); “Şelpe Tekniği Metodu 1” adlı kitabı (Ekin Yayınları 2001); “Şelpe Tekniği Metodu 2” adlı kitabı (Aktüel Yayınları 2005); “Erol Parlak Bağlama Okulu-Parmak Tekniği (Şelpe) İçin Sistematik Kılavuz” adlı kitabı (Acoustic Music Books, Almanya, 2010) ve sonunda “Garip Bülbül Neşet Ertaş” adlı kitabı (Demos Yayınları, 2013) tarafından yayımlandı.
BAĞLAMA USTASI REKTÖR ATANDI
Ozanlık geleneği ve Türk Halk Şiiri doğrultusunda “Pervâne” mahlası ile çok sayıda şiir ve türkü üretmiştir. Bir kısmını sosyal medya aracılığı ile paylaştığı bu eserler çeşitli sanatçıların albümlerinde yer alıyor.
2017 yılı Haziran ayında Ankara’da kurulan “Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin kurulmasına öncülük yaptı. 16 Ekim tarihinde bu üniversiteye rektör olarak atandı.
Prof. Dr. Erol Parlak, çalışmalarında hep Anadolu'nun kültürel zenginliğini vurgulamış, insanı esas alan ve kültürel çeşitlilikleri ifade etmeye yönelik bir tutum sergilemiştir. Anadolu ruhunu ve kültür zenginliğini yorulmadan, usanmadan dünyaya aktarmaya devam etmektedir.
İstesek de istemesek de Erol Parlak olamayız. Fakat her birimiz bir Türk Sanat Musikisinin yaygın isimlerini onun kadar öğrenelim, onun kadar içtenlikle, sıcak nefesimizle sanat ve yaşamlarını kitap haline getirelim, diyorum. Konservatuar odalarında, yumuşak kanepelerde oturmak yerine, Anadolu illerimizin uçlarına dek inelim, sanatkârlarımızın üslup özelliklerini, halkın dilinde ezber olmuş şarkıları, derlemeleri toplayalım, sahne sanatını araştıralım ve göreceğiz ki nice mini Neşet Ertaşlar, nice Erol Parlaklar vardır. Türk Halk Musikimizi yaşatmışlar, tebliğ ve terennüm etmeye hala da devam etmekteler. Onların zengin sanat irsini, üslup ve ifa tarzlarını öğrenmek ve yaşatmak azmi biz bilim adamlarının şerefli görevi sayılmalıdır. Nasıl yapacağınıza ışık tutacak yol haritası ise – Prof. Dr. Erol Parlak’ın “Garip Bülbül Neşet Ertaş. Hayatı-Sanatı-Eserleri”, iki Ciltlik Fundamentals kıymetli eserini göstere biliriz. Bu kitaplar her birimizin kütüphanemizin bezeyi olmalıdır.
Hadi, hobi meydan – hepimiz Anadolu’ya gidelim, ilçe-ilçe uç köyleri dolaşalım, Türk Halk Musikisi hazinemize sahip olalım. Tıpkı sevgili Erol Parlak’ın yaptığı gibi, dolaşalım, araştıralım, öğrenelim, diyorum.
Ne mutlu ki Türk Müziğinin duayeni Neşet Ertaş ustamız vardır ve ne mutlu ki Bağlama ustası ve ses sanatçısı, kıymetli araştırmacı-yazar, Prof. Dr. Erol Parlak vardır.
Ne Mutlu Türküm Diyene!
SON.