Balçığı duvara vur tutarsa da hoş tutmasa da hoş, denemez!

Selami Mutlu

Bir takım yalanların ve bahanelerin arkasına sığınarak sözde propaganda yapmak toplumun yanlış tavır almasını tetikler. Yasal olmayan yollara başvurmasına tepki göstermesine de neden olur. Beğenelim ya da beğenmeyelim bir sanat kurumunun yakılmasına, daha birçok yasal olmayan olayların yaşanmasına kadar sebep teşkil eder. Bir meczubun ortaya çıkarak daha 1400 yıl önce yaşamış peygamberimizin hadisinde bu gün için söz konusu olan referandumda evet denmesi gerektiğini söyleyecek kadar saçmalayabilir. Bunların tamamı güzel dinimizin siyasallaşmasının dine referans yapılmasının yanlışa varan sonuçlarıdır.

Halkın karşısına çıkarak darbeler hep demokratik parlamenter sistemlerde yapıldı deniyor. Doğrudur. Az gelişmiş ilerleme ve demokrasi mücadelesi veren ülkelerde darbelerin ana nedeni iktisadi ve siyasi savrulmaların, dışa bağımlı olmanın yönetememenin olumsuz sonuçları neden teşkil etmektedir.1960 darbesinin geliş öncesinde yaşanan siyasi ortam ve kaos beraberinde 24 Ocak 1958 ekonomik istikrar tedbirlerini getirmişti. O günkü siyasi ve İktisadi savrulmaların sonucu bu darbeyle yaşanmadı mı? 1980 darbesi de bunun benzeridir. Yine yaşanan kaos ortamında yaratılan sağ-sol kavgası iktisadi ve siyasi savrulmalar sonucu 24 ocak 1978 de alınan ekonomik tedbirlerin sonucu yaşanmadı mı? Her ne hikmetse 13 Eylül sabahı bütün olumsuzluklar bıçak gibi dış dünyanın da payı olduğu dillendirilerek kesilmedi mi?

Temelinde iktisadi ve siyasi yanlışların olduğu ve yönetemeyenlerin yarattığı bir sonucu demokratik parlamenter sisteme yüklemek, milli iradeyi şeklen var ederek tek adama bağlamak yönetemeyenlerin bahane yaratmasından başka bir şey değildir. Türkiye’nin geleneksel yapısı milli iradeye dayalı demokratik parlamenter sistemdir. Onun yasal kurumları ve kuruluşlarıdır. Uluslararası hukuk kurallarına bağlılığıdır. Şimdi kalkıp ben Anayasa değişikliği yapıyorum bu bizim olmazsa olmazımızdır dersen, gelecekte endişe ile karşılanan denetimsiz-frensiz yasa dışa kapalı bir toplum yaratmakla kalmaz, demokratik kurum ve kuruluşları da zaafa uğratır. Hukuksal yaşamı, insan hak ve özgürlüklerini, bilimsel gelişmeyi, ekonomiyi de-üretimi de, turizmi de ayaklar altına alır.

Yönetim olarak gelir artırıcı yatırımlara dönüşen varlıklar yaratamazsan, üretimi ve Milli geliri artıramazsan az gelişmiş demokratik parlamenter sistemlerde darbeye zemin yaratmış olursunuz. Dileğimiz darbelerin olmadığı ancak demokratik ve hukuk ortamlarının yaratıldığı insan hak ve özgürlüklerinin sağlandığı bir yaşamın sağlanması yönündedir. Böyle bir yaşamı sağlamak ve geliştirmek yönetimlerin işidir. Meydanlarda ekonomik ve siyasi savurmalarla olmaz. Yönetim kendi başarısızlıklarına hedef olarak yasaları ve demokratik parlamenter sistemleri göstermemelidir. En fazla darbelerin yaşandığı sistemler yine tek adam yönetiminde olan sistemlerde yaşanıyor.

Devletin ve milletimizin malı olan milii varlıklarımızı yönetemeyince ipotek altına koyacaksın 517 milyar dolara varan cari açığın olacak, 425 milyar dolara varan borç ödeyeceksin, zaten tüm Milli gelirin 700 milyar dolar. Sonra kalkıp demokratik parlamenter sistemle olmuyor diyeceksin. Gelir artırıcı varlıklar yaratabiliyorsan, üretip pazarlayabiliyorsan, işsizliği azaltıp ihracatı turizmi geliştirebiliyorsan, tasarruflar yatırıma yönelir ekonomide ki dibe vuruşta engellenmiş olur. Meydanlarda siyasi savurmalarla gerçeklerin üstü örtülürcesine yalan yanlış propagandalarla yönetmeye kalkarsan sonuç bu günkü gibi olur.

Şimdiye kadar yaşanan seçimler boyunca görülmemiş oranda yalana ve yanlışa dayalı abartılı konular dolaşıyor ortalıkta. Popülist kararlar had safhada. Kamu bankaları seçim için yüklü borçlanmalar yapıyor. Teşvikler veriliyor, vergi affı getiriliyor. Yetmedi affında affı yapılıyor. Mali istikrar ve disiplin zora sokuluyor. İşsizlik fonu gibi fon ayrımları amacının dışında kullanıma yönlendiriliyor. Şimdi doğru oturup doğru konuşalım.  Kabahat içinde yaşadığımız sistemde mi, yoksa onu böyle savruk ve vurdumduymaz uygulayan, yönetemeyince suçu demokratik parlamenter sisteme atanda mı?

Küresel ekonomik gelişmelere bağlı olarak adım atılmalı, mali disiplin ve mali istikrar sağlanarak var olan savrulmalardan vazgeçilmelidir. Yönetemeyince başarısızlığa kapılarak gelecekte var olacak kaygılarla mevcut sistemi günah keçisi yapmak ülkeyi de yönetimleri de çıkmaza sokar. Dünya da yapılan demokrasi endekslerinde, insani gelişmişlik endeksine göre 141 ülke arasında en iyi durumda ki 10 ülkeden sekizinde demokratik parlamenter sistem var. Başkanlık sistemiyle yönetilen ilk 10’na giren sadece bir tek ülke var.

Güçler ayrılığı prensiplerinin işler durumda olmadığı, milli iradenin tek kişinin yönetimine bırakıldığı, TBMM’nin şeklen var olduğu bir sistemin adı diktatörlük olur. Hangi sistemi getirirseniz getirin kuvvetler ayrılığının prensiplerine kurum ve kuruluşların bağımsızlığına demokratik varlığın işlerliğine dayanmıyor, denge-denetim-fren mekanizmalarının kurulmadığı ve işlerliğinin sağlanmadığı toplumlarda kalkınmada olmaz. Tutturduk bir Başkanlık sistemi diye ha bire sallıyoruz. Her şeyden önce Başkanlık Sistemi beraberinde özellikle Türkiye gibi ırk ve mezhep temelli ülkelerde, hedef olarak bölgesel meclislere ve eyalet sistemlerine sahip olurlar. Bu da bizde ki üniter yapının bozulmasına yol açar. Okyanus ötesi emperyalist güçlerin kirli amaçlarına yönelik dayatmaları ülke bütünlüğüne zarar verir.

Ülke bütünlüğüne yönelecek konulara sadece siyasi pencereden bakılmamalı, gelecekte oluşabilecek kişisel kaygılarla atılacak adımların ülke bütünlüğüne vereceği zarar düşünülmelidir. Varsa bugün yaşadığımız sistemde oluşmuş sorunlar giderilerek yol alınmalıdır. Yönetemeyince var olan sistemi hedef göstermek devlet adamı olmanın varlığıyla bağdaşmaz.