SELAMİ MUTLU
Türkiye de ki siyasi mücadele öncelikli olarak ideolojik-demokratik-hukuksal ve sınıfsal mücadele olmaktan çıkmış, uygarlık mücadelesine dönüşmüştür. Düşüncelerini ifade eden yazarların medya yayın organlarının yüreklice sürdürdükleri hukuk-demokrasi-basın özgürlüğü gibi aydınlanma yolunda verdikleri kavganın önünü kesmek onları mafya yöntemleri ile dövmek susturmaya kalkmak yasak koymak tehdit etmek, demokrasiye ülkenin aydınlanmasına inancı olan insanların yapacağı iş değildir.
Kendini suçlu gören suça bulaşmış, geçmişi karanlık işlerin odağı haline gelmiş insanların korktukları için başvurdukları bir yöntemdir. Tek silahı kalemi olan doğruları ülke yararına göstermeye çalışan yazarları susturmaya-dövmeye kalkmak, medyaya hukuksuz yargı baskısı uygulamak hapse atmak hangi kanat ve düşünceden olursa olsun tehdit etmek korkaklıktır Vandallıktır.
Geçmiş demokrasi tarihimizde nice yazarlarımız dövüldü-öldürüldü. Tarihin akışını demokrasinin gelişimini uygar düşüncenin varacağı hedef değiştirilebildi mi? Hayır. Yaşanan süreç sonrası yine de demokrasi demeye istemeye başladık. Ancak yüreğinde, beyninde özgür düşünceden hukuktan-demokrasiden nasibini alamamış olan korkaklar ve gruplar, ayıplarını kavgayla-öldürmeyle örtmeye çalışıyorlar.
Söylenen fikre karşı sözü olmayanın, sözü yetmeyenin başvuracağı nokta kavgadır. Silahtır. Sözü ve fikri olan kişiler fikirleriyle konuşurlar yumruklarıyla değil!.. Hangi grup ve siyasi düşünceden olursa olsun, bugün hakim olan sınıfların yada siyasi muktedirlerin koltukları altına sığınanların yarın o grup ve siyasi korumayı bulamadıklarında düşecekleri pişmanlık denizinde boğulmalarını görebiliriz. Mağduriyet yaşayan yine onlar olacaklardır.
Şiddeti-tehdidi siyaset yapma yolu olarak benimsemiş olanların geç kalmadan bu ucuz kahramanlık –fedailik girdabından çıkmalarını diliyoruz. İşi fikir üretmek gerçekleri dile getirmek karanlığa ışık tutarak aydınlatmak ve bunu kamuoyuna duyurmak olan yazarlara ve gazetecilere yapılan tehdit ve şiddetin aslında Türk milletine uygulanan bir tehdit olduğunu düşünüyoruz.
Biz gazeteciler olarak doğruları seslendirmeye korkmadan ve yılmadan o yolda yürümeye devam edeceğiz. Bu yolda önce yüce Türk milletinin sağduyusuna adaletine-demokrasiye olan inancımızla yüreğimizde ki vatan ve insan sevgisine güveniyoruz.
Ülkemizde hüküm süren şiddet dili gerek siyasi arenada gerekse günlük yaşamda almış başını gidiyor. Kimseye yan gözle bakmaya gelmiyor. Yolda-metroda herhangi bir kuyrukta çatışma ve kavga o kadar yakınınızda ki kimsenin bir ötekine tahammülü yok.
Böyle gergin toplumların havasını almak siyasetçilere-toplumda sözü kabul gören insanlara düşer. Kullanacakları dil uzlaştırıcı-birleştirici umut ve mutluluk verici olmalıdır. Ayrıştıran ve ötekileştiren siyasi muktedirler topluma ancak şiddet yüklerler. Her ağzını açtığında birilerine hakaret eden karşısındakini düşman ilan eden militanlarına parti üyelerine hedef gösteren gazete ve televizyonlarında olmadık hakaretleri yağdıranların, hangi siyasi düşünce ve gruptan olursa olsun buna bir son vermelerinin hem kendileri yararına hem de ülke yararına olacağı görülmelidir.
Ülkemizde tırmanan şiddeti durdurmak için yüreklerinde cüzdan ötesi vicdanları ile hareket ederek ülkesi ve insanı için şiddet diline ve yaratılan ortamına bir son vermeleri gerekir. Kavga ve şiddet sözü yetmeyenlerin korkakların Vandalların işidir. Ne şiddet nede öfke dili farklı fikir ve düşünce sahibi olan kişileri yıldırmaz. Bu gün düşüncesini açıkça ifade ettiği için hapse atılmış 145 gazeteci vardır. Tüm dünyada basına getirilen yasaklamalar arasında ilk sıralardayız.
Ülkede şiddet dili ekenlerin siyasi taşeronlarını-fedailerini yüreklendirmemeleri gerekir. Kendi siyasi ikballeri uğruna bu ortamı körükleyenlerin ülkesine ihanet içinde olduklarını hatırlatmak isteriz. Bu tırmanışın sonunda kaybeden ülke olur, siyasi şiddet sahipleri olur ve ona taşeronluk edenler olur. Ancak yaptıkları Adaletsiz-Hukuksuz ve yolsuzlukların gün yüzüne çıkmasını engellemek isteyenler, halkın bilgi edinmesini engellemek isteyenler basına yasak getirerek, gazetecileri tutuklama yolunu seçerler.
Hiçbir zulüm yapanın yanına kâr kalmaz. Siyasi muktedirlerin şiddet içeren dili basını hedef göstermek değil, ülke sorunlarına çözüm üretmek olmalıdır. Ancak her türlü yasaklamaya rağmen basın susmaz ve susturulamaz. Basını susturulmuş toplumlarda ilerleme ve gelişme kaydedilmez. Bunun adına da demokrasi denmez. Her türlü olumsuzluğa rağmen basının özgürlük gününü kutluyorum hapisteki gazetecilere sabır diliyorum.