Önce davetsiz misafir korona Türkiye’ye misafir oldu…
Sevdim gitmem diyor.
Üç ayların başı Recep...
Şaban geldi...
On bir ayın sultanı Ramazan hanelere konuk oldu.
Müslümanların evlerine misafir oldu.
Sofralar bereket geldi, rahmet geldi, huzur geldi, mutluluk geldi.
Mutfaklar onunla şenlendi.
Misafir adı üzerinde yolcu ediyoruz.
Fakat Koronanın gitmeye niyeti yok gibi.
Tüm tedbirlere rağmen kapalıyız.
Virüslü bir bayram geçecek gibi duruyor.
Korona tedbirli bir ramazan ayının sonlarına geldik.
Camiler bu sene teravi namazsız.
Cemaat evde hapis...
Sayılı günler değil mi o da geçti.
Ben Müslümanlardanım diyenler bir ay boyunca huzur ayını yaşadı.
Artık Bayram Arifesine girdik, şunun şurasında ne kaldı.
Sayılı günler bitti hayırlısıyla bayram geldi.
Bayram gelmiş neyimize; tam da bu dönemimize cuk diye oturan ve en iyi şekilde açıklayan cümledir.
Korona bayramı da aldı elimizde.
Bayramlar; sevinç duygularıdır.
İnsanların; dost, arkadaş, akraba ve komşuların birbirine kavuştuğu özlem giderdiği zamanlardır.
Bu dönemde, tüm dünyayı vuran virüs sebebiyle ve bunların getirdiği zihinsel, ekonomik, sosyal umutsuzluk had safhada...
İşsizlik, yoksulluk, çoğalıyor.
İşyerlerinin genel çoğunluğu kapalı.
Bu sebeple zorunlu olarak ya da çaresizlik içinde mutsuz ve umutsuz insanlarımız az değildir.
Bayram gelmiş neyimize...
Bayram diyoruz…
Ama gel gör ki, bayramı yaşayacak halimiz.
Var mı?
Yok...
Çünkü dört bir yanımız, koronadan inliyor.
Gözyaşı var.
Acı var…
Yas var...
Ölümler var...
Evinden, çıkamayıp oturanlar var…
Bayram boyu tüm illerde sokağa çıkma yasağı var.
İnsanlar Annesinin, babasının elini dahi öpmeye, bayramlaşmaya gidemeyecek.
İnsanlar korku ve endişe içerisinde, beklerken.
Bu hal-i vaziyet içerisinde…
Bayram nasıl kutlanacak...
Duygular nasıl ifade edilecek…
Hangi mesajlarla, günün anlam ve önemi anlatılacak bilemiyorum…
Ama bildiğim şudur ki…
Bir çok kişinin ağzından şu sözcük çıkar; bayram gelmiş neyimize!...