Beka sorunu mu? Zekâ sorunu mu?

Selami Mutlu

Beka sorunu sadece bir devletin toprak bütünlüğünün ve Anayasal düzeninin, bağımsızlığının dışarıdan gelen tehditlerle karşı karşıya kalmasıyla oluşmaz! Onun öncesinde güdülen yanlış politikalarda bunun zeminini hazırlar. O ülkenin eğitiminin, milli savunmasının, sanayi ve tarımının siyasi iktidarının dış güçlerin güdümüne girmesiyle de yaşanabilir. Seçim öncesi ortaya atılan beka sorunu, seçim yatırımı değilse bile, böyle bir problemin varlığı toplumda yaratılan kutuplaşmayı, yaşanan olumsuzlukları kaldırmakla, farklı düşüncelere saygı göstermekle, o ülkede demokrasinin bütün gereklerini yaşatmakla sağlanır.

Dışarıdan gelen ve beka sorunu yaratacak endişesi duyulan tehlikeye karşı, önce toplumdaki ötekileştirmeden-kutuplaştırmadan, çatışmaya dönüşebilecek demeç ve dilden vazgeçilerek toplumu kucaklar her vatandaşa eşit durumda olunmalıdır. Bunu sağlayamayan muktedirler beka sorununun yaratıcısı olurlar. Seçim gerekçe ve malzemesi yaratmak için ortaya atılan beka sorunu ancak zekâ sorunu olanların sorununu oluşturabilir.

Eğer bir ülkede ekonomik iflas yaşanıyor ve o ülkenin ekonomisi zerzevat ekonomisine dönüşmüşse, dost ve müttefik diye kabullenip buyruğuna amade olduğumuz ülkeler bize parmak sallayarak ‘’senin ekonomini felç ederim’’ şunu da yap bunu da ver diyebiliyorsa o ülkede elbette ki beka sorunu oluşur.

Eğer bir ülkede hukuk-demokrasi-insan hak ve özgürlükleri, uluslar arası yasalara bile sırt çevirir durumda ise, her şey tek kişinin insaf kararlarına bırakılmış ise elbette ki gelecek için beka sorunu beklenebilir. O ülkenin sanayisi durma noktasına getirilmişse, ithalatı ve ihracatı yabancı ellerin tekelindeyse, sanayi ürünleri zorunlu ithalat ürünleri alımı borç nedeniyle zora girmişse, sanayici işyerlerini ardı ardına kapatıyor şirketler durmadan Konkordato ilan ediyorsa o ülkede beka sorununun yaşanmasının nedenleri yaratılmış olur.

Eğer bir ülke tarım ürünleri ihracatçısı iken, samanı-soğanı-patatesi ve temel tarım ürünlerini ithal eder duruma getirilmişse, ülkenin can damarı fabrikaları olan kağıt-şeker-silah-tank vs. üreten temel değerleri yabancı güçlerin eline geçmiş veya geçirilmesine vesile olunmuş ise, kendi Mili ve Yerli ekonomisi yabancılara peşkeş çekilmişse o ülkede elbette ki beka sorunu oluşur.

Eğer bir ülkenin eğitim ve öğretimi dünya sıralamasındaki yerini en alt sıralara inmesine neden olunmuş, bilimden-teknolojiden-iletişimden koparılmış, tarikat ve cemaatlerin tekeline sokulmuşsa ve bu siyasi muktedirlerin gözlerinin önünde yaşanır durumdaysa, gelecekte oluşacak beka sorunu beklentisi yaşanabilir.

Eğer bir ülkenin kurumsal yapısını-liyakate dayalı hafızasını bozarak, ülkenin ve cumhuriyetin kuruluş değerlerinden uzaklaşılarak, ortaçağ değerlerine dönüştürülmeye çalışılıyorsa, o ülkede yaratılan olumsuz koşullar ve olumsuz ekonomik gidiş nedeniyle, ülkenin yer altı ve yerüstü varlıkları borç para edinmek, edinilen borcu israf ve lükse harcayarak varlık fonuna aktararak kaynak yaratılmaya çalışılıyorsa, bu fonlara katılan değerlerin, gelir-gider kontrolü Sayıştay denetiminden uzak tutuluyorsa, hiçbir bağımsız denetimi sağlanamıyor ve teminat olarak neyin hangi kurum ve kuruluşun niçin teminat olarak gösterildiği ticari sırra dönüşmüşse,  O ülke zaman içinde beka sorunu yaşayabilir.

Eğer üç tarafı denizle çevrili ülkemde Ege denizini paylaştığımız komşumuz Yunanistan-Rum-İsrail gibi devletlerce gaz-petrol-enerji elde ediyor ve biz seyirci kalıyorsak,18 adet sınırlarımız dahilin de ki adamız Yunanistan tarafından işgal edilip silahlandırılıyor ve bizde seyrediyorsak elbette ki o ülkede beka sorunu yaratılır olacaktır.

Tarım ve sanayi durma noktasına getirilmiş boşta kalan emek gücünün iş kaygısı ile şehre göçü önlenemiyor yığılmalara neden oluyor, iş kuyrukları oluşturuyorsa o ülkede elbette ki beka sorunu oluşacaktır. Bunu görüp de önlem alınamıyorsa beka sorunundan önce zeka sorunu var demektir.