TBMM Genel Kurulunda, Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi görüşülürken, eski de olsa, “Bekçiler kendilerine ‘bekçi’ denilmesini istemiyor” başlıklı haberi görünce bir hoş oldum.
Bizim nesil için bekçi polisten daha çok tanınır, bilinirdi…
Hatta şunu rahatlıkla söyleyebilirim; polisten korkulur, bekçi sevilirdi…
Biraz sonra anlatırım…
BİR RAPOR HAZIRLANDI…
Emniyet Genel Müdürlüğü’ne bağlı Polis Akademisi Başkanlığı, mahalle bekçileriyle ilgili ‘Güvenliğin Kurumsal Yönetiminde Destekleyici Polislik - Bekçilik Örneği’ isimli bir rapor hazırlamış.
Normal. Mahalle bekçisi sayısı 30 bin civarındaysa raporlandırmak, araştırmak, soruşturmak ve bir sonuç çıkarmak gerekir…
Girişte sözünü ettiğim haberde yer alan ifadeler işte bu rapora dayanıyor. Rapordan yapılan alıntıya göre, “Bekçilerin mahalle muhafızı, polis yardımcısı ve mahalle polisi” gibi unvanlar kullanmak istiyor.
NAHOŞ LUĞUM BURADA BAŞLADI
Bu noktada iki büyük sorun var…
Bir; bekçiler bekçiliği unuttu!
Kendilerinin farkında değiller!
Türk kültür/sanat hayatının hemen her sahasında bir ya da birkaç bekçi figürü vardır. Bunu gölge oyunlardan tiyatro sahnelerine, hikâye/romandan şiire/türküye kadar yayabilirsiniz…
TDK’ya sordum, “(Bekçi) Bir şeyi veya bir yeri bekleyip korumakla görevli kimse” dedi.
Yani görev kutsal…
Buna rağmen 20’li yaşlardaki gençlerin bekçilere bakışı olumsuz imiş…
Normal!
Güvenliğin bir parçası olarak; kimlik kontrolü ve GBT sorgulaması yapıyor, park cezası kesiyor, kalabalık yerlerde, eğlence mekanlarının önünde sigara içenlere, gürültü çıkaranlara müdahale eden bekçiden kimse hoşlanmaz…
Bizim nesil de bekçilerle canciğer kuzu sarması değildi ama gece rast gelindiğinde selamlaşmak, eve girince onların manalı düdük sesleriyle kendini güvende hissetmek gibi huzur halleri vardı…
‘MURTAZA’ KARAKTERİ VE…
Biz, edebiyatımızın usta kalemlerinden Orhan Kemal’in ‘Murtaza’ adlı romanı ile tanıştığımız bekçi karakterini hep yüreğimizde taşıdık, sokağımızda gördük.
Adı üstünde: Mahalle bekçisi…
Mahallenin her şeyi ondan sorulur, ona güvenilirdi…
1952 yılında Vatan Gazetesinde tefrika edilen ve daha sonra Varlık Yayınları tarafından yayımlanan ‘Murtaza’, asker olarak üniforma giyme hayali içinde olan biridir. Nihayet bekçi olarak bir üniformaya kavuşur. Meslek ilkelerinden, görev ve sorumluluklarından taviz vermeyen Murtaza, farkında olmadan gençlerde zaten var olan ‘üniforma’ tutkusunu daha da artırır.
Çünkü…
Bekçilik müessesesini ihdas edenlerin de bekçilerin de farkında olmadığı bir şey vardı: En dikkat çeken üniforma rengi ve kesim tarzı bekçi kıyafetindeydi! Bekçiler, üniformaları ile takım elbisesini giyip çıkmış bir devlet memuru gibi dolaşırdı her yerde.
Siyah iskarpin üstünde kalem gibi uzanan pantolon; onun üzerinde gömlek gibi duran ama ceket vazifesi gören, iri düğmeli ve bir palaska ile boğumlanmış çok işlevli giysi. Efsane şapka ve elbette tabanca ile cop…
Bugün de aynı üniforma olsun demiyorum elbette ama eski bekçilerin bir sosyolojisi, psikolojisi, görselliği vardı.
Büründükleri elbisenin gururu yürüyüşlerine yansıdığı gibi, mahalledeki bazı olaylara müdahalede emniyet müdürü havaları da gözden kaçmazdı…
RAPORA YANSIYAN BİR TESPİT…
Hazırlanan raporda, bana bu yazıyı yazdıran ruh hali ile bugünkü gençlerin tavrını tahlil ve tespit de bulunuyor. Deniyor ki:
“Orta yaş grubundaki vatandaşlarda görülen nostaljik ve olumlu duygulara, bekçilik uygulamasını bizzat deneyimleme ve görme fırsatını bulamamış gençlerde rastlanmaması normal karşılanabilecek bir durumdur”
Bekçi ile mahalle bağını koparan şey terör olmuştur. Belinde basit bir tabanca ile mahallede kol gezen bekçiler, ağababaları tarafından ellerine tutuşturulan otomatik silahlı teröristler karşısında savunmasız ve çaresiz kalmıştı…
Uzun bir aradan sonra döndüler.
Hoş gelmişler ama ne Türkiye eski Türkiye, ne mahalleler eski mahalle ne de bekçiler eski bekçi…
ÇÖZÜM ADINA DEMEK İSTERİM Kİ…
Çözüm olabilir mi bilmem ama birkaç teklifte bulunmak isterim:
1-Bekçilere bekçi oldukları ve çok özel bir görev üstlendikleri anlatılmalı.
2-Bekçilerle ilgili görevlendirme yapılmadan önce sosyolog, psikolog, bürokrat ve Emniyet Teşkilatı mensubu isimlerden oluşan bir kurul durum değerlendirmesi yapmalı, bir rapor hazırlamalı ve karar vericilere sunmalı.
3-Topluma, bekçilerin ‘samimi’ ve ‘fedakar’ çalışmaları yeri geldikçe anlatılmalı…