Terör örgütü İsrail, sonunda yapacağını yine yaptı. Lübnan Hizbullahının Lideri Hasan Nasrallah’ı da katletti. Yetinmedi, Hizbullah’ın başkaca komutanlarını ve yöneticilerini de suikastla öldürdü.
Hemen şunu belirtelim: İsrail, tarihin gördüğü en alçak, en namussuz, en acımasız, en ahlâksız, en kural tanımaz terör örgütüdür. Ve bu terör örgütü, Türk Hakanı’nın da dediği gibi, insanlık tarafından bir an önce durdurulmalıdır.
İşin pis tarafı, ABD ve yancıları, mazlumun elini kolunu tutuyor, zalimin eline sopa veriyor. Zalim, eli-kolu Batılı alçaklar tarafından tutulmakta olan mazluma habire sopa vuruyor. Mazluma yardım edebilecek durumdaki seyircilerden bazısı, arada bir ses edip, hoşnutsuzluk gösterecek olsa, bu kez mazlumu zapturapt altında tutan alçaklar, onu da tehdit ediyor.
Velhasıl bütün insanlık, tahammül edilemez bir dramı yaşıyor veya tanıklık ediyor.
İRAN NEYİN PEŞİNDE?
Gelelim İran ve şürekâsının durumuna… Malûm, İran ve Ortadoğu’daki yancıları, bugüne kadar hep Sünnî Müslüman katlettiler. Belki milyonları buldu, bu zalimlerin katlettiği mazlum Müslüman sayısı.
Daha önce de defaatle sorduğumuz soruyu tekrarlayalım: İran ve Ortadoğu’daki yancıları, bugüne kadar kaç Yahudi veya Siyonist öldürdü? Soru açık… Cevabı net olmalı…
İsrail terör örgütünün İran ve desteklediği gruplara yönelik her türlü eylem ve saldırısının ardından, artık duymaktan bıktığımız ‘sert intikam yeminleri’ dışında bir şey göremedik. Ha, bir de 12 saat sonra İsrail’e ulaşacağı öngörülen uyduruk dron saldırısını, ABD ve kuklası olan Ortadoğu ülkelerine derhal haber verip, dronlar daha İsrail’e ulaşamadan İslam toprakları üzerinde imha edilmesine fırsat veren bir İran var karşımızda. Ayrıca, Lübnan Hizbullahının, bir türlü hedefine varamayan füze atışları… Bir tek samimi görünen, Yemen’deki, İran’a yakın sayılan grupların İsrail’i hedef alan atışlarıdır. Ki onlar da İran’ın duruşunu eleştiriyor. Başka? Hepsi bu…
ÜSTÜNE YATILAN SERT YEMİNLER
Kasım Süleymanî denilen Müslüman katili, 2020’de ABD-İsrail operasyonuyla öldürüldü. Suriye topraklarında gerçekleştirilen saldırılarla, çok sayıda İranlı general, üst düzey subay ve diplomat ortadan kaldırıldı. HAMAS Lideri İsmail Haniye, İran’ın namusu sayılabilecek Tahran’daki güvenlikli binada, İsrail füzesiyle şehit edildi.
Yetmedi, Lübnan Hizbullahının neredeyse tüm üst düzey yöneticileri, alçakça suikastlarla katledildi.
Peki bu süreçte, İran ve Hizbullah’ın tavrı, tepkisi ne oldu? İran’da, her suikast sonrası Meşhed’deki İmam Rıza Türbesi’ne kara yas bayrakları çekildi. Sonrasında kırmızı intikam flamaları yükseltildi. Dinî Lider Ali Hamaney’in parmağındaki yüzüğe, intikam manaları yüklendi. İranlı yetkililer, her ağzını açtığında, kelimelerin tariften aciz kaldığı intikam yeminleri ettiler. Sonuç, tüm yeminlerin üzerine yattılar.
AH, NASRALLAH!..
Ya Hasan Nasrallah ne yaptı? Tüm dünyanın heyecan içinde, Nasrallah’ın genel savaş ilan edeceğini beklediği açıklamalarının hepsi, boş tehditler ve ‘HAMAS için büyük savaşa girmeye niyetli olmadıklarını’ ifade eden, sade suya tirit laflardan ibaret kaldı.
Türkiye’deki İran muhipleri de anılan ülkenin aslında İsrail’e haddini bildireceğini, ama bunun için en uygun zamanı beklediğini üfürdüler. Hatta İran’ın boş beleş zaman israflarını, ‘daha lezzetli olsun diye yemeği kısık ateşte pişirme’ sulandırmasına kadar götürdü.
Nasrallah’ın katledilmesinden 2 gün önce medyaya düşen bir söyleşi oldu. Al Arabia kanalına konuşan Arap İslam Konseyi Sekreteri Muhammed Ali El-Huseyni, Nasrallah’a şöyle seslendi:
“Vasiyetini yaz. Çünkü Kudüs’ü görme hayallerin seni aldattı. Ortakların da seni sattı… Lübnan’ı birlikte özgürleştirdik. İsrail’i kovduk. Fakat sen kardeşlerini, milletini değil İran’ı tercih ettin. Onlar da seni mazlumlara karşı kullanıp ortada bıraktı.”
El-Huseynî ayrıca sosyal medya hesabından, Nasrallah’la dostluğuna ve ortak geçmişlerine dair resimleri de paylaştı.
MÜSLÜMANA ŞAHİN, SİYONİSTE SERÇE
İşin özeti budur. Nasrallah’ın katledilmesi karşısında, İran’ın, Ortadoğu’daki tüm müzahir unsurlarını, İsrail terör örgütünün üzerine salmasını beklerdik, değil mi? İran ne yaptı? Birleşmiş Milletler’e başvurarak, Güvenlik Konseyi’nin acilen toplanmasını ve İsrail’in eylemlerini güçlü bir şekilde kınamasını talep etti. İster gülün, ister üzülün… Ama İran bu işte…
Net şekilde soralım: El-Huseyni’nin iddiaları, tümden boş olabilir mi?
Irak, Suriye, Yemen ve Lübnan’da milyonla Sünnî Müslümanı katlederken gözünü bile kırpmayan İran ve ona bağlı Şiî örgütler, İsrail’in, tam da ‘harim-i ismetlerine’ yönelik saldırıları karşısında, yas ilanları ve intikam yeminleriyle idare ediyorlar.
Bu sütundaki yazılarımızda, zaman zaman dile getirdiğimiz bir husus var: İsrail’in saldırıları karşısında, kendince ‘teenni’ pozlarında lök gibi oturanlara, “Sıra size de gelecek!...” uyarılarında bulunmuştuk.
BEKLEYİN SIRANIZI
Evet, İsrail kuduzu, sırası gelene saldırıyor. Peki, sırada kim mi var? İlk sıraya Mahmut Abbas denilen âcizi yazın. Zira onun da son kullanma tarihi geçti.
Sonraki sırada; İngiliz-ABD payandasıyla tahtında oturan Ürdün’ün haysiyetsiz kralından tutun, seçimle gelmiş meşru Cumhurbaşkanı Muhammed Mürsi’yi gayrimeşru bir darbeyle devirip, Mısır’ın tepesine oturtulan Sisi olabilir mi?
Suudî Arabistan’ı babalarının çiftliği sayanlar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni Batı'nın çöplüğüne çevirenler, acaba İsrail saldırılarından azade mi?
Siz uyumaya devam edin. Hatta ‘Allahsıza kadar sığınak olan’ yorganlarınızı başınıza kadar çekin. Ve onursuz akıbetinizi bekleyin.
Galiba Nasrallah’ın katledilmesi sonrasında en doğru beyanı, yine Türk Hakanı verdi. Katledilen Lübnanlı sivilleri anıp, saldırıyı kınarken; Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah’ın adını bile anmadı.