Son günlerde en fazla tartışılan konumuz; Maske, yardım, ekmek, geçim sıkıntısı, fatura ve işsizlik. Vatandaş koronavirüsü unuttu, bunu konuşuyor. Vatandaşın derdi virüs değil, yukarıda saydıklarım.
Oysa bizi idare edenler; 99 televizyon ve 50 tane gazetede manşetlerde hiçbir şekilde bunlardan bahsetmiyorlar. Bazen kendime soruyorum, içinden çıkamadığım zaman da benden daha iyi bildiklerine inandığım büyüklerime, küçüklerime soruyorum. Biz duygusal mı düşünüyoruz. Yanlış mı anlıyoruz diye, onlara da danışmış oluyorum.
Herkesin yorumu şu: Maaşlı troller ve gözünü yalamalık bürümüş veya geçimini yalamalıktan ve yanlışı alkışlamaktan sağlayanlar hariç, bütün insanların ittifak ettiği tek şey bizim idarecilerimizin kesin uzayda yaşadıkları... Çünkü anlatılana bakınca uçuyoruz. Kanadımız yok sanıyorsunuz. Ancak gerçeğe bakınca insanlar gerçekten tam manasıyla ekmeğe muhtaçlar.
Soruyorum şimdi; Berber, kuaför, terzi, güzellik salonu, kahvehaneler, çay ocakları, pastaneler, lokantalar (paket servis hariç) birahaneler, eğlence merkezleri, AVM’ler, mağazalar, yurtlar, okullar ve daha sayamadığım birçok işkolları kapalı. Açık olan diğer işyerleri de sokakta insan olmadığı için siftah yapmadan kepenk kapatıyorlar.
Bu işyerlerinde çalışan milyonlarca insan, günlük evlerine ekmek götürenler, yani kaydı olmayanlar ne SGK da, ne de devletin sosyal hizmetlerinde bunların hiçbir şekilde kaydı yok. Çünkü bunlar günlük çalışıp, yevmiyeleriyle evlerine ekmek götürüyorlardı. Şimdi bunlar bırakın kira ödemeyi, fatura ödemeyi evlerinde ekmek yok burada çalışan milyonların. Bundan kocaman laflarla, kocaman kocaman laflar üreten idarecilerimizin hiç birisinin haberi yok. Çünkü onlar her yeri saray, her yeri köşk, her yeri deniz zannediyorlar.
Peki bunlardan kim haberdar? Belediyeler... Niye Belediyeler? Çünkü dünyanın her yerinde vatandaşa en yakın olan kurumlar belediyelerdir. İnsanlar belediyeyi kendilerine daha yakın bulurlar. Belediyeye daha kolay ulaşırlar.
Basit bir örnek vermek gerekirse; kişi bulunduğu mahallede, okul müdürüne değil, muhtara kolay ulaşır. Muhtar da; Karayollarına değil, belediye fen işlerine, DSİ’ye değil, belediye sular idaresine kolay ulaşır, çabuk çözüm üretir.
Şimdi idarecilerimiz ne yapıyor? Belediyeye, “Fakire, işsiz kalan esnafa, garsona, çırağa, yevmiyeli çalışan gündelikçi kadına sen yardım edemezsin.” diyor. Belediyelerde haklı olarak diyor ki, “Sen bundan haberdar değilsin, bize geliyor vatandaş. Sen ne diyorsun, olsun bize gelecek. Yardım edilecekse biz ederiz. Siz ayrı devletsiniz diyorlar.” Burada olan kime oluyor? Ekmeğe muhtaç olan vatandaşa oluyor maalesef.
Bırakın inatlaşmayı, koca devleti idare ettiğinizi sanıyorsunuz da vatandaşın sorunlarından bihabersiniz. Açın belediyelerin önünü... Onlar vatandaşa ekmeği, suyu götürsünler. Tek insan her şeyi yapamaz, yapması da mümkün değil.
Ankara’nın Nallıhan İlçesinin Eymir Köyü’nü, Şereflikoçhisar İlçesinin Büyükdamlacık Köyü’nü Sayın Mansur Yavaş bilir, Silivri’nin köyünü Sayın Ekrem İmamoğlu bilir, Foça’nın köyünü Sayın Tunç Soyer bilir, Gaziantep’in Islahiye İlçesinin köylerini Sayın Fatma Şahin bilir. Sayın Fatma Şahin’e her şey serbest, diğerlerine yasak. Böyle adalet olur mu? Vatandaşın ekmeğe kavuşmasına engel oluyorsunuz. Almayın mazlumun ahını...
Buradan bir söz geldi aklıma, “Adalet olması için, asalet lazım. Biz asiliz, bu tescilli, asaletin olmadığı yerden merhamet bekleyemezsiniz. Asaletin olmadığı yerde olsa olsa rezalet olur” demiş atalarımız.
İnsanlar aç, insanlar işsiz, insanlar geleceğinden kaygılı, insanlar geleceğini göremeyecek bir halde. Bırakın kıskanmayı, belediyelerin önünü kesmeyi, herkes işine baksın. Vatandaş mağdur olmasın, insanlar belediyelerin kendilerine sahiplenmelerinin tadına varsınlar. Yalnız olmadıklarının farkına varsınlar. Beddua almayın beyler, beddua...