Beyin göçü

Cemal Kayı

Beyin göçü sadece ülkemize özgü bir olay değildir. Zaman zaman dünyanın çeşitli ülkelerinde de beyin göçü olayına şahit olmuş bulunmaktayız.

1990’lı yıllarda başta Rusya olmak üzere Sosyalist Sistemler birer birer çökertilirken, kapitalist Avrupa ülkelerinin 2. Dünya Savaşından kalma toplama merkezlerini, kendine daha iyi bir gelecek bulabileceği düşüncesiyle, eski Sosyalist Blok ülkelerinden gelen, kadınlı erkekli grupların doldurduklarına bizzat şahit olmuş bulunmaktayım.

Bu iltica kamplarında Türkiye’den gelenlerle’ de karşılaştım. Ancak bu doksanlı yıllarda gelenlerin büyük bir çoğunluğunun hiç bir siyasi eğilimlerinin olmadıklarını gördüm...

Çoğunluğunu İç Anadolu Kürt kökenli vatandaşlarının oluşturduğu bu grup, "Kar yağdı, kiriz avı oldu" hesabı bu bulanık ortamdan yararlanarak *SİYASİ İLTİCA* talebinde bulundular. Birçoğu gelirken yanlarında büyük paralar getirmişlerdi, kimisi kamyonunu kimisi de Sarı İneğini satmıştı. Yani, paralıydılar çoğunun da geldikleri ülkelerde önceden yerleşmiş akrabaları bulunmaktaydı.

Gene bu vatandaşlar iltica talebinden bir kaç ay sonra, iltica talebinden vaz geçerek burada bulunan akrabalarının yardımıyla, ya da beraberlerinde getirdikleri paraları (mark) sahte evliliklere ödeyerek çalışma hakkı elde ettiler.

Cumhuriyet, kurulduktan sonra ilk on beş yirmi yıl içinde çok büyük başarılara imza attı. Tamamen sıfırdan kurulan bir Cumhuriyet, kısa bir süre içinde, dünyanın en hızlı büyüyen ülkesi unvanını elde etti. Peş peşe fabrikalar açılıyor, her fabrikanın yanına da ayrıca sosyal tesisler inşa edilerek, Türk insaninin medeniyetle, bilimle, sanatla tanışıp harmanlanması hedefleniyordu...

Bu inançlı kadrolar, kuruşun bile hesabını yaparak kısa sürede ülkeyi cazibe merkezi haline getirdiler... Sıfırdan devralınmış bir ülkede; Tekstil fabrikaları, seker fabrikaları, kağıt fabrikaları, silah fabrikaları, uçak, lokomotif fabrikaları peş peşe açılmaktaydı...

Bu tesisler ve kurumlar, on yedi yıldır ülkeyi yöneten iktidar tarafından “ÖZELLEŞTİRME” adı altında yok pahasına, arsa fiyatının  bile altında bir fiyatla dışarıya ya da, dışarının içerdeki yerli işbirlikçi ortakları aracılığı ile içeriye gibi gösterilip gene emperyalistlere, dışarıya satıldı… Tekel, Türk Telekom, vb. gibi. Tank Palet ise son örnektir.

2. Dünya Savaşı sırasında ülkemiz, dışardan içeriye beyin göçüne sahne oldu...

1932 yılında daha ATATÜRK sağken ve yine Atatürk ''ün emriyle, İsviçre’li Pedagog (EĞİTİMCİ) MELCHE, Türkiye ye davet edilerek Türkiye deki Eğitim Sistemi ve Eğitim Kurumları ile ilgili bir rapor hazırlaması istendi.

Durum gerçekten dehşet verici ve hazindi...

Ülkede bilim adamlarının çalışabilecekleri ne doğru dürüst bir LABORATUVAR, ne de yararlanılabilecek bir tane KÜTÜPHANE vardı...

2. Dünya Savaşı patlak verdi... ADOLF HİTLER ve yandaşlarının zulmünden kaçabilen, bilim adamlarından yararlanılması düşüncesiyle; İsmet İnönü ve Milli Eğitim Bakanı, Reşit Galip bu bilim adamlarına çağrıda bulunarak iş ve can güvenliği garantisiyle Türkiye’ ye davet ettiler...

O dönemde Türkiye’ye 190 bilim adamı geldi. Bu bilim adamlarının çalışmaları sonucu, şu anda Ankara ve İstanbul da bulunan birçok EĞİTİM KURUMLARI sosyal tesisleri, laboratuvarları, kütüphaneleri sinemaları, tiyatroları vb. ile birlikte hizmete girip, modern Türk eğitim sisteminin temeli oluşturuldu...

Şu anda Avrupa’da örneğin Avusturya’ da, Türkiye’den okumak için gelmiş 3000’in üzerinde çeşitli üniversitelerde kayıtlı öğrenci bulunmaktadır. Bunların bir kısmının kesinlikle öğrencilikle ilgisi yoktur... Sahte çıkış belgeleriyle sırf Avrupa’da iş bulmak amacıyla gelip buraya yerleşmek isteyenlerdir.

Bir kısmı Türkiye’ de hiç bir üniversiteye yerleşemeyip, ilk sınav belgesiyle gelenlerdir. Bu belgeler burada MATURA (Üniversiteye kaydolabilme hakkı) yerine geçtiğinden rahatlıkla üniversitelere kayıt yaptırabilmektir.

Bir kısmı da gerçekten okumaya gelmiş, babasının maddi durumu iyi gençlerdir. Üniversite bilim yapma yeridir. Sekiz aylık Almanca kursuyla üniversite okunup bilim yapılmaz. Bu da üniversite bitirmenin uzun yıllara ve büyük maddiyata mal olacağı anlamına gelir. Bilmem, okumak için gelenlerden kaç kişi bu maddiyata dayanabilir…

Öyle ya da böyle, Avusturya bunları bilmekte ve bu gelenler üzerinden ticari kazanç elde etmektedir... Dilini, kültürünü öğretmekte, harcamaları nedeniyle de ülkesine gelir temin etmektedir

İki sömestr dil kursuyla bilim yapılmaz...!

Gelenlerin büyük bir çoğunluğu geri dönmekte, kalabilenler de *İngilizce İsimli* dönerci dükkanı açmaktadırlar... Elbette bu gelenlerin içinde burada üniversiteyi bitirenler de vardır. Ancak bunların sayısı, yüzdesi çok azdır…

Bilim ile din ayrı ayrı konulardır, ayrı ayrı kavramlardır...Din, dogmadır...Allah kelamı kabul edilir, Allah kelamıdır tartışılmaz… Olduğu gibi kabul edilmesi zorunluluğu vardır, Allah öyle istediği için öyledir...

Bilim, sorgulamadır, araştırmadır, tartışmadır... Sorgulayarak, araştırarak, deneyerek gerçeğe ulaşma kurgusu üzerinedir...

Bu nedenle; Bilim adamları özgürce çalışabileceği, özgürce tartışabileceği, özgürce yorumlayabileceği, analiz, sentez yapabileceği, maddi manevi olarak doyabileceği ülkeler, ortamlar, hükümetler, devletler arar...

2. Dünya savası sırasında ülkemize davet edilen bilim adamlarının maaşlarının başbakanın maaşından fazla olduğu söylenir...

Cumhuriyet ideolojisinin, Atatürk ideolojisinin her türlü yokluk ve yoksulluk şartlarında yetiştirdiği inançlı, idealist öğretmenler, bilim adamları, yazar-çizer, sanatçı ve araştırmacıları sayesinde bir zamanlar bilim kulvarında adından söz edilip, beyin göçü alan ülkemiz, ne yazık ki bu gün fırsatı bulunduğunda kaçmak için sıra beklenilen bir 3. dünya ülkesi konumuna getirilmiş bulunulmaktadır...

İntihar süsüyle, uçakları düşürülerek, adi bir cinayet kurgusuyla, bombalı paketlerle, sabotajlarla öldürülen onlarca düşünür, yazar, bilim adamları ne yazık ki öldükleriyle kalmışlar, failler hiç bir zaman bulunamamıştır, bulunmayacaktır

Ortamını bulup, pıtrak gibi çoğalıp hiç bir şey üretmeden halkın dini duygularını istismar eden tarikatlar-cemaatler Türkiye’sinde bilim adamlarının yeri yoktur...

Ülkeler arasında rekabet vardır... Senin sahip çıkmayıp, kaderine terk ettiğin, protokolde bir sarıklı, bir cübbeli, bir menzil, bir bilmem ne sapığı kadar yeri olmayan bilim adamları, ortamını bulduklarında tüm bilgi ve birikimleriyle elbette ülkesini terk edecektir...

Saygılarımla...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.