Küfür, tabiri yerindeyse argoda açık almak yani uzak durmak mecburiyetinde olduğumuz hatta çok kez açmaza! düşerek başımızı belaya sokan ya da söyleyemediklerimizle biz yani içimiz ve duruşumuzla ikilemde kaldığımız ne kadar ağza fermuar çekilse de tabici caizse açık ayak yani tulumbacılar gibi suya koşuyormuşçasına nedenselliklerden ötürü içine düştüğümüz ayrıca tam cacık olmak üzereyken kurtulduğumuz-lamadığımız sözcüklerdir fakat küfür sadece sözcükler dışında hareketler, işaretler, korna sesi yada karikatür gibi çizimlerle ve yahutta hem iyilik dileği olan belirteçlerle kişiye göre değişerek zihnimizde oluşturarak anlam yüklediğimiz bir sürü şeylerle edilir.
Yazılı olmayan kurallara göre eş anlamlısı kara-siyah, ak-beyaz gibi basit anlaşmazlıklardan ortaya çıksa bile yöre-törelerde sövmek çoğunlukla yasaktır.
Söyleyen, söyleten sebep ortada hiçbir zaman bulunamadığından ispatı zordur ve küfüre azmettirici olduğundan ağır cezalar yazılır.
Hayatın çoğu eş anlamlılar gibi masum görülse de yada bir çok şeye benzerlik gösterse de en yıkım tarafı zıtlıkların çoğunluğudur yani ne ekiyorsanız tersi çıkabilir buna hazır olmalıyız.
MESELA ANNELİĞİ ELE ALARAK GÖZLER ÖNÜNDEKİ DÜŞÜNDÜREN GERÇEKLERE PARMAK BASALIM.
Aşağı-yukarı hepimiz biliriz ki Doğu’dan Batı’ya Kuzey’den Güney’e kadar dünyanın neresinde olursa olsun yavrulayan her canlıya “Anne” denir.”
ANNELİK EN AĞIR İŞÇİLİKTİR ANCAK KARŞILIĞIYSA ZITLIKLARLA DOLUDUR YANİ ONCA EMEĞE SAYGI GÖSTERMEK YERİNE ÇOĞUNLUKLA FARKLI ŞEKİLLERDE ARGO TABİRLE KÜFREDİLİR.
Annelikle ilgili dahili ve harici konuları işlemek gerekirse;
Herhangi bir kadın anneliğe uygun olsun-olmasın veya insan yavrusu doğursun-doğurmasın iç güdüsel olarak annedir fakat fizik olarak bazı kadınlar anne olmasa bile yüreğiyle annedir bunu ancak çocuk sahibi olamayan ve bebek kıyafetlerini koklaya, koklaya gözlerinde yaş kalmayan kadınlar bilir.
Buna zıt olarak da her kadın rahme düşen insan yavrusunu doğursa bile anne değildir yani bazıları kiralık annedir. Belli bir süreçte bedensel olarak oluşturduğu bebeğin satıcısıdır yani para onun gibiler için yükte ağır çocuğun anneye ihtiyacı o şartlarda hafif kalır. Dolayısıyla üst başlık olan kadın bir alt başlık olan anneliği bazı kadınlar dolduramaz yani bir tarafı dolu olan bu kadınların vicdanlarında boşluklar vardır. Sadece doğurmakla kalırlar ve o doğan çocuklara da yazık olur.
Anneliğin kitabını açıp okumaya başlamak isteyen-istemeden bu derde düşen her kadın ayağı kuru çıplak toprağa bassa da endişe duyar çünkü annelik ıslak kaygan bir yolda yürümek gibidir nasıl bir kader ya da keder bekler belli değildir.
Küçük veya büyük herhangi bir yaşta bir kadın doğurganlığı taşıyorsa bekar ya da evli olarak çıktığı annelik yolunda kendiliğinden oluşan bir zincir halkasının içinde sık boğaz kalır.
Bu süreçte iyi-kötü düşüncenin hiçbir önemi yoktur çünkü görev tamamlanana kadar doğru-yanlış, aç-tok, acı-tatlı ne yaşarsa yaşasın derdine derman aramayı bile düşünemez, sadece yükünü taşır çünkü annelik hayalle gerçek arasında göz açıp kapayıncaya kadar oluşan bir mucize, duygusal zekada bir geri bir ileri gider ve annelik sonlandırılamayacak kadar büyük bir tutkulu sevgi, vazgeçilemeyecek kadar adanmış koca bir ömür, konu başlığı olabilecek birçok açık-kapalı öyküler, aydınlık yollar olduğu gibi tuzaklara yakalanıp çukurlarda sonlanmış birçok karanlık gerçekler vardır.
Her şekilde bedeli ağırdır.
Anneler anneliğe her ne şekilde karar verirse versinler yapaylık yoktur olağanüstü bir doğallık vardır çünkü tüm hayvanlar bile canını dişine takarak ölümüne yavrusuna kanat gerer. Erkek baba olmasa bile dişi olan hep pençelerini yavrusunu korumak için açar.
Annelik öyle büyük bir işçiliktir ki gebelikten doğuma, doğumdan bir bebeğin gece-gündüz hiç şikayet etmeden ihtiyaçlarını karşılamaya ve bir çocuğu topluma faydalı bir birey olarak hayata hazırlamaya kadar ölçülüp biçilemeyecek kadar kolay bir süreç gibi görünür olsa da hiçbir şekilde dışarıdan göründüğü gibi güllük gülistanlık değildir oldukça büyük bir zorluktur.
Annelerin kucaklarına verilen bebekleri güzelmiş-çirkinmiş, uzunmuş-kısaymış, zayıfmış- şişmanmış, engelliymiş-değilmiş onlar için böyle ayrıntıların ve ömrünü tüketen sabahların ve akşamların önemi yoktur.
Bebek eğer o gün yemez, içmezse ya da huzursuzsa saatlerce anne bebeğini kucağında sakinleştirmeye çalışır bazen de anne derin uykuda nefes alıyor mu diye bebeğinin nefes alış-verişini dinler. Bebeklerin ve çocukların hastalanmaları veya amansız bir hastalığa kapılmaları halinde annelerin gözyaşları kuruyana kadar akar, dinmez.
Anneler yazın arkasından her zaman bir kış yaşanacağını bilir ve ödülde aynıdır onlar için ceza da. Her şey gün içinde değişebilir yani mutluluğu-mutsuzluğu gün getirir ya da götürür. Çocuk mutluysa anne de mutludur ağlayan bir çocuk varsa anneler gülmezler. Çocuk çalışkanmış ya da tembelmiş önemi yoktur anneler için Kederle neşe sadece çocuğun davranışına bağlıdır onun içindir ki annelerde fazla adalet duygusu işlemez yani büyük yönetimler doğurganlığın anlamı ağır bastığı için kadınlardan pek oluşmaz. Annelerden oluşsaydı savaşlar olmazdı.
Çocuklar ne kadar yaramazlık yaparsa yapsınlar ya da nazik veya kaba olsunlar sabırla uslanmasını beklerler. Tüm kusurlar bir bir ötülürler. Bir çocuk annesinin gözünde hiçbir zaman suçlu olamaz her zaman masumdur ilk doğduğu günkü gibi.
Çok kez annelerin çocukları için yapmayacakları şey yoktur.
Anneler çocukları için canlarını bile hiçe sayar. Sadece çocukları için çalışırlar hatta çocuklarının çocuklarına bile altın yığarlar.
Zenginlik yada fakirlik, ucuz-pahalı, kıtlık-bolluk önemsizdir onlar için bir lokmada olsa iyi-kötü,taze-bayat demezler yemez-yedirir giymez- giydirirler.
Çocukları mevzubahis olduğunda cimriliği bilmezler cömertlikte sınır tanımazlar.
Annelik çocuğa ince ya da kalın bir bağla bağlı değildir. Zaman zaman kopukluk olsa bile hızlı yada yavaş bir şekilde hücre gibi kendi kendisini onarır.
Öyle zamanlar gelir ki bazen hele ki boşanmış tek başına hem annelik hem babalık yapan anneler dik durmaları gerekirken çocukları için ona buna el açar, eğilirler şartlar bazen temiz yaşamı kirletir fakat gün gelir çocuklar büyüdüklerinde vefayı cefa olarak geri çeviriler aynen “bilmukabele” demek gibi.
Bazense beddua edemeyen diller içindeki duayı tersine çevirmek için şöyle der “BİLMUKABEBE, BİLMUKABELE SENİN SÖYLEDİKLERİN ve YAPTIKLARIN AYNEN SANA İADE”…
Oysa bir zamanlar sağında ya da solunda göremediğinde dünyayı yıkan anne artık yorgun düşmüştür
O kadar güzel, bir o kadar da zordur annelik. Yaşananlar ne anlatılır ne de unutulur bazen dar bazen geniş yollarda boş geçen yıllardan sonra kendisine vakit ayıramayan kadın gençlikte saçını süpürge yapmasının anlamı kalmamış gibi yaşlı diye bir kenara atılmış, unutulmuştur.
Anneninse gözleri hep yoldadır. Dilinde tespih gibi çeker durur “BİLMUKABELE-BİLMUKABELE.”
Belki de ömrü boyunca yaşanmışlığa aşikâr olarak edemediği gizli küfürdür…