Çocukluğumdan bu yana tarihe merakım var.
İlkokul yıllarımda; kasabamızdaki okulun salonunda yılda 2-3 kez sinema gösterimi olurdu.
Genelde kahramanlık bazen de duygusal filmleri, genç, yaşlı, kadın, erkek hep birlikte, bir arada seyrederdik. Filmin konusuna göre bazen hep birlikte kahkahalar atar kimi zaman da göz yaşlarımızı tutamazdık.
İşte o yıllarda büyük bir keyifle seyrettiğim; Düşmanları tek tek dize getiren; bir yumruk vuruşuyla 8-10 “gavuru” yere seren kahraman bir Türk akıncısı olarak Cüneyt Arkın’ın başrol oynadığı “Malkoçoğlu”, “Fatih’in Fedaisi Kara Murat” dizisi ve yine Kartal Tibet’in “Tarkan” serisi bana ve bir çok arkadaşıma tarihi sevdirdi.
Alpaslan Diyojen’i perişan etti
Lisedeki tarih öğretmenimiz ise tam bir tarih tutkunuydu.
Sınıfta, önemli savaşları ve olayları anlatırken; sesini yükseltir- alçaltır, yavaş -hızlı yürür bazen de elinde kılıç varmış gibi elini kolunu ileri geri hareket ettirir sanki o anı yaşıyormuş gibi büyük bir heyecan duyardı.
Malazgirt Savaşı’nı da ilk kez ayrıntılı olarak ondan dinlemiştim. “Alpaslan Diyojen’i perişan etti” der ve savaşın önemine vurgu yapardı.
2019 Malazgirt Savaşı’nın 948. Yılı.
Malazgirt Belediye Başkanı Cengiz Altın “IV. Tarihi Roman ve Roman’da Tarih Bilgi Şöleni”nin Malazgirt’te yapılması için Türkiye Yazarlar Birliği’ne teklifte bulunmuştu.
Bu tür faaliyetleri profesyonel anlamda gerçekleştirmeyi gelenek haline getiren TYB yönetimi belediye başkanının teklifini kabul etti.
TYB'nin ilkini Topkapı Sarayı'nda, ikincisini Dolmabahçe Sarayı'nda, üçüncüsünü Konya'da düzenlediği "Tarihi Roman ve Tarihte Roman Bilgi Şöleni" nin dördüncüsü ise Malazgirt'te yapılacak.
Malazgirt Kaymakamlığının katkılarıyla Malazgirt Belediyesinin ev sahipliğinde, Türk Tarih Kurumu işbirliği ile yapılacak şölen, 19-21 Ağustos 2019 tarihlerinde Malazgirt Kaymakamlığı Kültür Merkezinde gerçekleştirilecek.
Bilgi şöleninde; tarihte roman ve romanda tarih ilişkisi konuşulacak.
18 Ağustos 2019 Pazar günü saat: 18.00 de Ankara’dan yola çıkıyoruz.
Ekibimizde; TYB Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan, Fatih Gökdağ, İbrahim Ulvi Yavuz, Ferhat Koç, Muhammet Enes Kala, Mehmet Kurtoğlu, Yıldırım Beyazıt Üniversitesinden Maşallah Nar ve Mehmet Tuğrul var.
Önce Van sonra Malazgirt
Önce Van’a oradan da kara yoluyla Muş ilinin bir ilçesi olan Malazgirt’e gideceğiz.
Ankara Esenboğa’dan hareket ettikten yaklaşık 1.5 saat sonra Ferit Melen Havalimanına indik.
Van Malazgirt arası yaklaşık 190 km.
İçinde bulunduğumuz minibüs Van’ın caddelerinden geçip Malazgirt’e doğru yol alırken aklıma geldi; Daha önce Van’a 2012 yılında gelmiştim.
Sosyal sorumluluk projelerinde yer alan gönüllü arkadaşlarla birlikte “Bir kitap ver hayallerim gerçek olsun” sloganı ile düzenlediğimiz kampanyada köy okullarında kütüphaneler kurmak için ayıklanmış, temiz ve güncel 5 bin kitap toplamıştık.
Van’ın Erciş İlçesinin Kocapınar Köyü 50. Yıl İlköğretim okuluna gönderdiğimiz kitaplardan kütüphane kuran okul müdürü açılış için bizi de davet etmişti.
Gönüllü katılımlı sosyal sorumluluk projelerinde yer alan; özellikle engelliler, kimsesiz çocuklar ve şehit ailelerine duyarlı; toplum yararına yapılan yardımlaşma ve dayanışmaya maddi manevi katkılar sağlayan, açıkçası yardım sever, merhametli biri olan eczacı Nergiz Değirmenci ile birlikte uçakla gelip, açılıştan sonra da aynı gün dönmüştük.
O gönüllü arkadaşların isimlerini, bir araya gelişimizi, Türkiye’de ilk ve tek, başka örneği olmayan faaliyetleri nasıl gerçekleştirdiğimizi de uygun bir zamanda yazacağım inşallah. Ama yeri gelmişken insanlarımıza yararlı, iyi güzel ve faydalı işlerde el birliği yapan, cömert ve fedakar o isimleri burada anayım; İlhan İşman, Mahmut Yıldız, Nergiz Değirmenci, Neşe Eti, Sultan Seda Aydın ve Murat dereli.
Daha önce hiç karşılaşmadığımız, bundan sonra da karşılaşma imkanımızın hemen hemen hiç olmayacağı 1300 km uzaklıktaki bu köy okulu öğrencileri için bir kütüphane kurmak, öğretmenlerin ve öğrencilerin gözlerindeki o sevinci görmek doğrusu biz gönüllüleri mutlu etti.
Şimdi, Malazgirt’e doğru minibüsle yol alırken bir an o köyü, öğrencileri ve öğretmenler geldi aklıma.
Gece yapılan kara yolculuğunu çok sevmiyorum.
Yol boyunca, uzaklardaki yerleşim yerlerinin yanan sokak lambalarına, hızla yanından geçtiğimiz işaret ve yön levhalarına bakarak zaman geçiriyorum.
O an ilginç ve unutulmayacak gibi görünen köy, belde ve kasaba isimlerini not almamışsam iki gün sonra unutacağım, bu kesin.
Elimden geldiği kadar, yerleşim yerlerini ve önemli mekanları not ediyorum.
Tarihin akışının değiştiği yer: Malazgirt
Yaklaşık 3 saatlik bir yolculukla; Van, Muradiye, Erciş ve Patnos güzergahından Malazgirt’e varıyoruz.
Yolcuları, Belediye Başkanı Cengiz Altın, Vefa Yıldız ve arkadaşları karşıladı. Malazgirt Otel’de hep birlikte yemek yiyoruz.
Yemekte, Malazgirt Kaymakamı Emre Yalçın, Belediye Başkanı Cengiz Altın, bilgi şöleninde konuşacak, ülkemizin faklı üniversitelerinden gelen akademisyenler, yazar ve bilim adamları da var.
Misafirler için “Öğretmenevi” ve “Malazgirt Otel” de yer ayrılmış.
Saat 23.00 oldu.
Konuklar bir bir odasına çekilirken; Fatih Gökdağ, Maşallah Nar ve Mehmet Tuğrul’la birlikte, etkinliğin yapılacağı salona gidiyoruz.
Kültür merkezinin müdiresi o saate kadar bizi beklemiş. Salonun genel bir durumuna birlikte bakıp, ses cihazlarını, oturma düzenini, sahne ışıklarının tonunu birlikte kontrol ediyoruz.
Sıkıntı yok.
Ankara’dan konuşmacılara ve misafirlere verilmek üzere getirdiğimiz bloknot, kalem, TYB yayınları ve beratların bulunduğu çantaları kültür merkezi görevlisine teslim edip, kalacağımız Öğretmenevine doğru araçla yol alıyoruz.
Öğretmenevinde boya badana ve tadilat işleri var. Yoğun boya kokusu koridorlardan odalara yayılıyor.
Odama çıkıp bilgisayarımı açtım. Haberlere göz gezdirdim.
Yarın yapacağımız faaliyetin duyurusunu bölgedeki Anadolu Ajansı Müdürlerine, Muş ve yakın illerdeki mahalli basına bir gün önceden göndermiştim.
Bir çok gazete ve internet sitesinde haber yer almış.
Ayrıca haberlerde, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un “Tarihî Roman ve Romanda Tarih Bilgi Şöleni”ni için Malazgirt’e geleceğine vurgu yapıyordu.
Saat oldukça geç oldu.
Sabah erken uyanmam gerek. Biraz da yol yorgunluğu var. Hemen uyumuşum zaten.
Sabah kahvaltıdan hemen sonra, şölenin yapılacağı kültür merkezine gidiyoruz.
İlk dikkatimi çeken çok sayıda polis salonun girişinde ve sokağın başlangıcına kadar güvenlik şeridi oluşturmuşlar.
Son zamanlarda Malazgirt ve çevresinde terör eylemleri olduğunu duymadım, okumadım. Belki de, ilçeye bakan yardımcısının geliyor oluşu, güvenlik tedbirlerini artırmış olabilir.
Salonda beklediğimden daha fazla kalabalık var.
İlçedeki bürokratlar, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve okulların tatil olmasından dolayı olmalı ki az sayıda üniversite öğrencisi var.
Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’da yanında ilçe yöneticileriyle birlikte salana girdi.
Yıllarını "kültürel kalkınma ”ya adayan Ahmet Haluk Dursun; Türk kültürü, tarihi, sanat ve edebiyatı konusunda farkındalık yaratmak ve kültürel birikimin nesillerden nesillere ulaştırılması için önemli projeler geliştiren, bu tür çalışmaları destekleyen önemli bir akademisyen ve devlet adamı.
Tarihî Roman ve Romanda Tarih Bilgi Şöleni’nin açılışına Kültür Bakan Yardımcısı merhum Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’da katılmıştı. (Soldan dördüncü)
Bakan yardımcısı salondakileri selamladı, bir çoğu ile de tokalaştı.
Protokol sırasına göre konuşmalar başladı.
D. Mehmet Doğan her zaman ki gibi, her katıldığı toplantıda olduğu gibi önemli açıklamalarda bulundu. Malazgirt Savaşı’nın önemi; başta Türkler olmak üzere, bölge ve dünya ülkeleri için savaşın ne anlama geldiğini anlattı.
Dicle’nin kuzularını çakallara kaptırmayacağız
Bakan Yardımcısı Dursun konuşmasına D. Mehmet Doğan’a yaptığı çalışmalar için teşekkür ederek başladı. Dursun konuşmasında; “ Burada bulunmaktan, hasbihal etmekten, halleşmekten ve bu coğrafyayla helalleşmekten, bütün bunların hepsiyle bir arada olmaktan büyük bir mutluluk duyduğunu söyledi.
Bakan yardımcısının, bölgenin gençlerine sahip çıkmak için söylediği “Dicle’nin, Zap Suyu’nun, Aras’ın kuzularını çakallara kaptırmayacağız” salondan büyük alkış aldı.
Öğleden önceki program açılış konuşmaları ve ilk oturumla tamamlandı. Malazgirt Savaşı ile ilgili akademisyenlerin ve tarihi roman yazarlarının sunduğu bildiriler gerçekten ilgi çekiciydi. Ben çok faydalandım.
Sabah yanımızda olan Bakan Yardımcısının
Vefat haberini aldık
Öğleden sonra ki ikinci otumun hemen başlangıcında kulaktan kulağa üzücü haber yayıldı.
Sabah bu salonda konuşma yapan Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun, programının ardından Ahlat'a gitmişti.
Dursun'un içinde bulundu araç, Erciş yakınlarında şarampole devrilmiş. Kültür adamı, akademisyen Dursun ne yazık ki; trafik kazasında hayatını kaybetti.
Bilgi şölenine katılıp sabah o’nu dinleyenler, yakinen tanıyan D. Mehmet Doğan ve TYB yöneticileri, belediye başkanı, kaymakam herkes, hepimiz büyük bir üzüntü duyduk.
Daha önce; 15.01.2019 tarihinde TYB Genel Başkanı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, Prof. Dr. Hasan Yücel Başdemir’le birlikte bakan yardımcısını makamında ziyaret ederek, uzunca bir kültür sanat ve edebiyat sohbeti yapmıştık.
Elim bir trafik kazası sonucu vefat eden Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’a Allah’tan rahmet diliyorum. Mekanı cennet olsun inşallah.
Vefatının aynı günün gecesinde, sabah yaptığı konuşmayı ses kayıt cihazından deşifre ettim. Tüm konuşmayı metin haline getirdim.
Uzun sürdü ama olsun. Yayınlanması için Ankara’ya TYB’ne gönderdim.
Öğleye doğru, merak ettim başka basında çıkan tam metin var mı diye.
İnternet haberlerine baktım; Anadolu Ajansı da konuşmayı tam metin haline getirerek aboneleriyle paylaşmış.
Malazgirt’i Alpaslan’ı unutturmuşlar
Bilgi şöleni oldukça başarılı geçti. Bilim adamları, akademisyenler, tarihi roman yazarları önemli bildiriler sundular. Malazgirt meydan muharebesi ile ilgili çok önemli detaylar konuşuldu, değerlendirildi.
Üç gün devam eden “Tarihî Roman ve Romanda Tarih Bilgi Şöleni” tarihi iyi anlamamız ve yorumlamamız gerektiği gerçeğini gün yüzüne çıkardı.
Bu bildiriler daha sonra kitap olarak da yayınlanacak.
26 Ağustos 1071 tarihinde, Büyük Selçuklu Hükümdarı Alparslan’ın 50 bin kişilik ordusu ile Bizans İmparatoru Romen Diyojen’in 200 bin kişilik ordusu arasında geçen muharebe, Alparslan'ın zaferi ile sonuçlanınca Türkler akın akın Anadolu’nun içlerine doğru ilerlemeye başlıyor.
Sultan Alparslan'ı ve kahraman askerlerini şükranla yad ediyorum. Mekanları Cennet olsun inşallah.
Peki, Malazgirt Zaferi bu kadar önemliyken en azından bir Çanakkale Savaşları kadar gerekli ilgiyi neden görmedi.?
Bir kasıt olduğunu düşünmüyorum, ideolojik bir sebep de yoktur. Ama gerçek olan bir şey var: Malazgirt’i Alpaslan’ı unutturmuşlar.
Bu hatayı telafi etmek için valinin, kaymakam ve belediye başkanının yoğun bir çabası var.
Bu çabanın kaynağı aslında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “ Malazgirt’in her yönüyle tanıtılması ve hak ettiği ilgiyi görmesi gerekir. Nasıl her yıl Çanakkale’ye gidiliyorsa Malazgirt’e de gidilmesi gerekir’ ifadesidir.
İlçede yapılacak tören için hummalı bir çalışma var.
Kaldırımlar yapılıyor, sokak lambalarının direkleri, park ve bahçelerin duvarları boyanmış, resmi kurumların binaları yenilenmiş yani ilçede gözle görülür bir çalışma, bir hazırlık var.
20 Ağustos 2019 akşamı kaymakam Emre Yalçın katılımcılara akşam yemeği verdi. İlçe yöneticilerinin de katıldığı yemekte, çorba, balık ve meyve ikram edildi.
Bir gün sonra, D. Mehmet Doğan’ın başkanlığında bilgi şölenine katılanlar Malazgirt Kaymakamı Yalçın’ı makamında ziyaret etti.
Kaymakam oldukça genç, heyecanlı, güler yüzlü. İlçede yapılan tüm çalışmaları kontrol ediyor, misafirleri ağırlıyor. Belediye başkanı ile de güzel bir uyum sağlamışlar.
Malazgirt Meydan Muharebesi Tarihi Milli Parkı
Malazgirt’e gelip de atalarımızın ayak bastığı yerleri ziyaret etmeden dönmek olur mu?
Bence de olmaz.
“Malazgirt Meydan Muharebesi Tarihi Milli Parkı"na gidiyoruz. Festival ve gösteriler için oldukça geniş bir alan oluşturulmuş.
Burada, "1071 Sultan Alparslan Ahlat Otağı" ve yaklaşık 30 kıl çadır kurulmuş. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın himayesinde başlatılan çalışmalar devam ediyor.
70 bin metrekarelik alanın içindeki; Sahne, otopark, şadırvan, fetih yolu, mescit ve müze yapım çalışmaları bitmek üzere. Alanda çok sayıda otağ yapılmış. En büyük olanı ise “Han Otağı”
Tamamen keçeden yapılan han otağında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere devlet protokolü ağırlanacak.
Malazgirt 26 Ağustos Zafer Anıtı
50 bin kişilik orduyla 200 bin kişilik Bizans ordusunu üstün savaş taktiklerini kullanarak alt eden Sultan Alparslan'ın zaferi, Türklere Anadolu'nun kapılarını açtığı Malazgirt'te anıtla sembolize ediliyor.
Ahlat Malazgirt Yolu üzerinde, Mengüçgazi Mahallesindeki Zafer Anıtı; 52 metre uzunluğunda ve 2 sütundan oluşuyor.
1989 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığınca yaptırılan ve 1999 da restore edilen anıt muhteşem görünüyor.
Uzunluğu nedeniyle ilçenin hemen hemen her yerinden görülen anıtın önünde ziyaretçiler bol bol fotoğraf çektiriyor.
Ayrılıkla biten aşkın köprüsü
Malazgirt’te görülmesi gereken yerlerden biri de “Kız Köprüsü”
Bir tarlanın ortasından geçen su yatağının üzerinde kurulu olan ve Roma döneminden kaldığı söylenen köprünün uzunluğu 3, genişliği 1 metre. Köprüyü ilginç kılan; kullanılan iki taşın yekpare oluşları.
Eserin kitabesi yok; dolayısıyla, ne zaman, kim tarafından yapılmış belli değil. Bilgi veren emekli öğretmenin anlattığı efsaneye göre; Kralın dünyalar güzeli kızı sevdiği genci ailesiyle tanıştırarak evlenmek istediğini söyler.
Anne kabul eder ancak babası karşı gelir.
Görüşmeleri de yasaklanan gençler birlikte kaçmaya karar verirler.
Kaçan gençleri yakalamaları için kral askerlerini gönderir.
Genç aşıklar, işte bu köprünün yapıldığı yere geldiklerinde dereden çok şiddetli akan suları görüp durular… Arkalarında askerler, önlerinde; önüne ne gelire alıp götüren coşmuş sular.
El ele tutuşup, karşı kıyıya geçme umuduyla atlarlar dereye…
Azgın sular ikisini de alır götürür...
Günler sonra ölmüş bedenlerini elele tutuşmuş şekilde bulurlar. İşte, bu köprü o gençlerin akıntıya kapılıp gittikleri yermiş.
Kızın annesi de, sonradan işte bu köprüyü yaptırmış.
Hatun Köprüsü
Malazgirt’te görülmesi gereken eserlerden biri de tarihi Hatun Köprüsü. Şekerik Deresi üzerine tamamen kesme taş ile yapılmış ihtişamlı köprünün de kitabesi yok.
Türklerin Anadolu’ya girdiği kapı: Ahlat
Ankara’ya dönme zamanı geldi.
Geliş güzergahının tersine bu kez; Malazgirt, Adilcevaz, Ahlat, Tatvan, Edremit’ten Van’a gideceğiz.
Önce Ahlat’a gidiyoruz.
Ahlat, Van iline komşu Bitlis iline bağlı bir ilçe. 1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu’ya gelen Selçuklu Türkmen boylarının ilk yerleştiği bölge Ahlat, bu gün Malazgirt’e göre daha gelişmiş.
Van Gölü sahiline yakın, geniş yolları, bakımlı park ve bahçeleri, büyük alış veriş merkezleri ile bir şehir görüntüsü veriyor.
Dünyanın en büyük Türk- İslam mezarlığı
Ahlat, Urartulardan Osmanlı’ya kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapmış. Yüzyıllardır bilim, kültür ve ticaretin merkezi olmuş.
Bugün, Selçuklu Mezarlığı görülecek en önemli yerlerin başında geliyor.
Oldukça büyük bir alana kurulmuş mezarlıkta binlerce kimi uzun kimi kısa mezar taşı var.
Ejderha başları, geometrik şekiller ve çeşitli süslemelerin yer alığı alışılmış mezar ölçülerinden daha büyük mezar taşlarının 12. yüzyılda dikildiği söyleniyor.
Üzerinde bulunan kitabeler de neler yazıyor, o şekillerin anlamı ne bilmiyorum. Ama hepsine büyük emek harcanmış. Mezarlıkta, yaklaşık 9000 mezar taşı bulunduğu ifade ediliyor.
Diğerlerine göre biraz daha görkemli olan mezarların bazılarında kime ait oldukları kısa bilgilerle ifade edilmiş.
Ama yeterli değil. Keşke, mezarların kimlere ait olduğuna dair ilmi araştırmalar yapılsa; en azından o devrin ileri gelenlerinin, önemli şahsiyetlerin kimler olduğu anlaşılır.
Ortalama 1-2 metre yükseklikteki mezar taşlarının bazılarında doğal sebeplerden olsa gerek aşınma ve dökülmeler var.
Söylenenlere göre, toprağın altında da mezarların bulunduğunu duyan kaçak kazı yapanlar eserlere oldukça zarar vermiş.
Tarihe ışık tutan mezarlıkta restorasyon ve çevre düzenlemesi çalışmalarının yürütüldüğünü gördük. Anıt mezarlıkta geçmişe bir yolculuk yaptım. Heyecanlanmamak elde değil.
Orta Asya’dan gelip buraları yurt edinen atalarımızın ayak bastığı, yaşadığı bu topraklara basarken bile adımlarımı daha dikkatli, daha yumuşak attım.
Buralar, kesinlikle gelecek nesillere bırakılacak kültürel mirasımızın başında geliyor.
Emir Bayındır Kümbeti
Mezarlığın içinde ama uzak köşesinde silindir şeklinde bir tarihi eser görüyoruz.
Emir Bayındır Kümbeti; 1481 yılında Akkoyunlu Rüstem Bey’in oğlu Emir Bayındır adına zamanın önemli mimarı Amel-i Baba Can’a yaptırılmış.
Tamamı kesme taşla inşa edilmiş örneği çok az olan kümbet hâla ihtişamını koruyor. Kümbetler; dönemin devlet adamları, idareci ve sultanları için yaptırılırmış.
Emir Bayındır Kümbeti’nin alt kısmı mezar, üst kısmı ise mescit olarak tasarlanmış.
Ahlat Müzesi
Ahlat’a gittiğinizde tarihe bir yolculuk yapmak isterseniz mutlaka Ahlat Müzesine de uğrayın.
Birçok uygarlığın izlerini günümüze taşıyan müze, Selçuklu Mezarlığı alanına bitişik bir yerde yapılmış. Müzede; Urartu, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait arkeolojik tarihi eserler sergileniyor.
Ahlat ve çevresinde hüküm süren medeniyetlerden geriye kalan yerleşim yerleri ve kazılarda ortaya çıkarılan eserler:
Tabaklar, çanaklar, bilezikler, savaş aletleri, mezar taşları, tarım aletleri, seramikler, kılıçlar ve savaş elbiseleri, mızrak uçları, insan ve hayvan heykelleri, halı ve kilimler, silahlar, gümüş süs eşyaları, gaz lambaları, iğne oyaları, güğümler, cezve, tepsi gibi bakır ev eşyaları, giyim eşyaları, paralar.
Müzede, Malazgirt Savaşı’nın kahramanı Alpaslan için de bir köşe oluşturulmuş. Savaşın resmedildiği bir tablo ve Alpaslan’ın mumdan yapılmış bir heykeli de burada sergileniyor.
Tatvan
Selçuklu Mezarlığı ve müze ziyaretiyle Ahlat’tan ayrılıyoruz.
Şimdi de yolumuzun üzerinde olan Tatvan’dayız.
İlçe, bağlı olduğu Bitlis’ten nüfus ve yüzölçümü olarak daha büyük.
Uzun bir tarihi geçmişe sahip ilçede ne yazık ki fazla zaman geçiremeyeceğiz. Arkadaşların söylediğine göre tarihi eserler bakımından da oldukça zenginmiş. Minibüsle geçerken dikkatimi çekti; Van Gölü’ne sınırı olan burada çok güzel bir sahil şeridi oluşturulmuş.
Öğlen vakti epey geçti… Soru şu: Tatvan’da yemek nerede yenir ve ne yemek gerek.?
Kimi arkadaşlar balık veya köfte derken, çoğunluk “Büryan” dedi.
Hep birlikte “Meltem Büryan” lokantasına gidiyoruz.
Büryan, erkek keçi etinden hazırlıyormuş ve özel yapılan kuyuda odun ateşinde pişiriliyormuş.
Ekmek, kuru soğan, domates ve biberle birlikte müşterilere servis edilen büryanın gerçekten nefis bir tadı var.
Çaylarımızı da içip lokantadan ayrılıyoruz.
Van Gölü sahilini takip ederek Van’a gideceğiz.
Uçağımız 18.00 de.
Edremit
Tatvan - Van arası 140 km. Yaklaşık iki saat daha minibüs yolculuğu yapacağız.
Şimdi, Yediveren, Göründü, Gevaş’ı geçiyoruz.
Edremit tabelasını gördüm.
Van’ın ilçelerinden biri ama Malazgirt’ten Erciş’ten daha da gelişmiş.
Van Gölü kıyısındaki hemen hemen her yerde olduğu gibi burada da doğal bir canlılık var.
Çay bahçeleri, yürüyüş yolları, çocuk parkları ve lokantalar buraları hareketlendirmiş. Turizm potansiyeli çok yüksek.
Bir sahil bahçesinde mola veriyoruz.
Bu son mola.
Uçak saati yaklaşıyor.
Çaylarımızı içip yola devam ediyoruz. Edremit Van arası yaklaşık 15 km.
Kavurma Beldesini geçip Van Ferit Melen Havalimanına geldik.
Van Gölü etrafında tam bir daire yaparak geziyi tamamlamış olduk.
Yorucu ama bir o kadar da keyifli bir seyahat ve faaliyet oldu.
Malazgirt Savaşı’nın olduğu yerleri ziyaret etmek, buralarda uzun yıllar yaşamış atalarımızın bize bıraktıkları eserlere dokunmak, bugünlere nereden nasıl geldiğimizi hatırlamak ve güzel yurdumuzun güzel insanları ile tanışmak güzeldi…