Avrupa kupalarında bir hafta daha geride kaldı. Perşembe akşamı sahne alan dört takımımızdan Fenerbahçe ile sevinip, Medipol Başakşehir ile teselli bulurken, Trabzonspor ve Demir Grup Sivasspor ile tam bir hayal kırıklığı yaşadık.
Avrupa liglerinde devam eden takımlarımızdan Fenerbahçe’nin kendi evinde Kıbrıs Rum Kesimi takımı AEK Larnaka’yı 2-0’la geçmesi, Medipol Başakşehir’in Letonya takımı Riga ile deplasmanda 0-0 berabere kalması ile ülke puanımızı bir nebze daha artırmamız ile Hırvatistan’ı geçerek 18. sıraya yükseldik.
Diğer temsilcilerimiz Trabzonspor’un ve Sivasspor’un mağlubiyetleri her ne kadar ülke olarak üzse de bundan sonraki maçlarda telafi etmelerini bekliyoruz.
Trabzonspor, Fransa’nın Monaco takımı karşısında Abdullah Avcı’nın yanlış kadro tercihleri ve yanlış oyun taktiği ile resmen hoca kurbanı oldu. Edin Visca ve Dorukhan’ın sakatlıktan dolayı kadroda olmamaları, Cornelius’un da Kopenhag’a transfer olması ile Trabzonspor’un takım direnci ve mücadeleci gücünün çok geriye gittiğini gözlemliyoruz.
Abdulkadir Ömür’ün fizik gücünü bir türlü artıramaması, Bakasetas’ın ise anlamsızca kesik yemesi anlaşılır gibi değil. Abdullah Avcı takımını Türkiye Liginde oynar gibi hazırlıyor ve çıkarıyor sahaya Avrupa’da. Karşısındaki takımları sıradan Anadolu takımı zannediyor galiba.
Özellikle deplasman maçlarında daha dirençli bir kadro ile çıkmak icap ederken ve oyunu orta sahada kazanmak gerekirken Avcı takımını kendi sahasında sıradan bir Anadolu takımıyla oynuyor gibi oynatıyor.
Ayrıca Cornelius’un mücadele gücü, hava hakimiyeti ve rakipleriyle boğuşması kesinlikle Maxi Gomez’de yok. Trezeqge fena değil ama kesinlikle bir Nwakame değil. Umut Bozok’un da daha fazla süre alması gerektiği kanaatindeyim.
Demir Grup Sivasspor’a gelince kendi sahasında Kosova takımı Ballkani’ye yenilmesi ayrı bir konu, üstelik maça 1-0 üstün başlarken. Sivasspor da farklı bir şeyler oluyor. Rıza hoca bir gidiyor, bir geri geliyor, sürekli bu dedikodular ile takıma zarar veriyorlar. Sivasspor’un geçen seneki gücü yarı yarıya düşmüş durumda. Ayrıca moral motivasyonu son derece düşük. Bir önceki maçtaki Cluj galibiyetinin avantajını bu hafta yok etti. Gruptan çıkması zor gözüküyor. İnşallah toparlanır ve ülke açısından gereken puanları toplar ve gruptan çıkar.
Bu haftanın bana göre sürprizini Medipol Başakşehir yaptı. Deplasmanda çok üstün oynadığı bir karşılaşmada bir türlü gol atamayınca Letonya takımı Riga’yı mağlup edemedi. Fakat yine de Başakşehir liderliğini sürdürdü. Büyük ihtimalle gruptan çıkar diye düşünüyorum. Grubun favorisi Fiorentina’ya 3 puan fark atmış durumda şu an. Bu iki takım gruptan rahat çıkar gözüküyor. Eğer çok büyük bir sürpriz olmazsa.
Bu haftanın ülkemiz açısından tek galibiyetini alan Fenerbahçe’ye gelince. Jorge Jesus’un her maç en az 4-5 farklı isimle sahaya çıkmasına alıştı artık herkes. Bu durum kimseye artık garip gelmiyor. Jesus’un formasyonu bu diyoruz artık. Çünkü farklı isimler de olsa Fenerbahçe aynı oyunu oynayabiliyor.
Süper ligde 8+3 kuralından dolayı biraz eli kolu bağlanıyor Jesus’un ama Avrupa Liginde böyle bir zorunluluk olmadığı için daha rahat kadro kurabiliyor. Aslında Fenerbahçe’nin yerli açısından bir sıkıntısı yok diğer takımlara bakınca. Çünkü Kalecileri tamamen yerli, Ferdi Kadıoğlu gibi de bir avantajı var. Maşallah her yerde oynuyor, İrfan Can, Emre Mor gibi yetenekleri de olunca hoca da rahat oluyor dolayısıyla.
Beni en çok yanıltan isim aslında Emre Mor oldu. Transferi gündemde iken Fenerbahçe’de oynayamaz diye düşünmüştüm. Çünkü eski Emre Mor kendine oynayan, takım oyununa uyum sağlayamayan bir görüntüde idi. Fakat kendini geliştirmiş, aklı başına devşirmiş görünüyor, artık takım oyununa (zaman zaman unutsa da) ayak uydurabiliyor. Fiziki açıdan da iyi durumda. Bu çizgisini artırarak devam ederse Milli Takıma da yeniden seçilebilir.
Fenerbahçe’nin her ne kadar oyunu gelişip, ileriye doğru gitse de bazı sorunları hala halledemedi. Dirençli takımlar karşısında ne yapacağı hala belli değil. Defansif kurgusu son maçlarda gol yemese de her an açık verebilecek pozisyonda. Beşiktaş ve Larnaca 3-4 pozisyon buldu defans kurgusunun yanlış oluşmasından, fakat değerlendiremediler. Bu Fenerbahçe için büyük şanstı. Eğer Beşiktaş son dakikalarda bulduğu 1-2 pozisyonda gol yapsa, Larnaca da Alioski’nin kaptırdığı pozisyonda golü yapabilse şimdi başka şeyler de konuşuyor olabilirdik.
Bu bir iki pozisyonun gol olmaması Jesus için bir şanstır. Şimdi Jesus şapkasını önüne alıp daha sağlıklı bir defans kurgusu ve oyun planı bulmak zorunda olduğunu anlamalıdır.
Ayrıca Fenerbahçe çok gol atıyor diyoruz, fakat son haftalar da bu oran bir hayli düşmeye başladı. Bunun kimse farkında değil. Çünkü rakipler Fenerbahçe’nin oyun planını hafiften çözmeye başladılar. Jesus oyuncu rotasyonlarında olduğu gibi oyun anlamında da yeni rotasyonlar yapmazsa gol oranı daha da düşecek gibi duruyor.
Bir de haftalar ilerledikçe sakatlık problemi de Fenerbahçe’yi zor duruma düşürecek gibi. Joshua King 1-2 maç oynuyor, 3-4 maç sakat, Pedro öyle. Mert Hakan yeni sakatlıktan çıktı, 1 maç oynadı yine sakatlandı. Bu problemi de çözmesi gerekir Fenerbahçe’nin. Yoksa haftalar ilerledikçe o müthiş geniş kadro bile yetersiz kalacak gibi. Bence Jesus ne yapıp ne edip şu kadroya giremeyen Serdar Dursun, Miha Zajc gibi isimleri de yeniden kazanmalı, uzun maratonda mutlaka ihtiyaç olacaktır.
İsmail Yüksek ve Crespo’ya bir paragraf açmadan geçmeyelim. Şu an Fenerbahçe’yi Ferdi ile birlikte ayakta tutan isimler. Maşallah diyelim ve aynen böyle devam etmelerini söyleyelim. Ayrıca Arda Güler’i de bu genç yaşında küstürmemek gerekir. Maçların son 5 dakikasında değil, en az 15-20 dakikasında görev almalı ki yeteneklerini gösterebilsin ve oynama alışkanlığını kaybetmesin. Bu genç çocuklar için çok önemlidir. Jesus büyük hoca ise bu dengeleri iyi ayarlamalı ve elindeki tüm oyuncuları aynı seviyede tutabilsin.
Son söz olarak Avrupa kupalarındaki tüm takımlarımıza önümüzdeki hafta için başarılar dileriz. İnşallah hepsi de maçlarını kazanırlar….