Bir düşünce ve hareket adamı olarak Nurettin Topçu

Ahmet Sandal

Bilindiği üzere, Pazarcık Havadis Gazetesinde filozof ve alimlerin görüş ve düşüncelerine yer vermeye ve kendilerini de kısaca tanıtmaya başladık. İlk tanıttığımız Alim ve Filozof Yusuf Has Hacip olmuştu. Ardından da  Platon’u tanıtarak Devlet (State) isimli kitabında geçen bazı görüş ve fikirleri sizlere sunmuştuk. Üçündü hafta da Nasreddin Hoca’yı bir mizah ustası olmasının ötesinde, bir filozof olarak tanıtmış ve anlatmıştık. Yazı dizimizin 4’üncü haftasında “Düşünce Adamı ve Mütefekkir Nurettin Topçu” tanıtılacaktır.

Medeniyet ve teknoloji aynı şey değildir. Teknoloji geliştikçe medeniyet artar mı, azalır mı? Ya da medeniyet ve teknoloji arasında bir bağlantı var mı?

Şimdi, “Bir Düşünce ve Hareket Adamı olarak Nurettin Topçu Üstadı” anlatırken, birden neden “medeniyet ve teknoloji”den bahsetmeye başladınız diye sorabilirsiniz?

Sebebi şudur: “Nurettin Topçu, medeniyete ne kadar ilgi ve yakınlık duyuyorsa teknoloji ve maddiyata o kadar karşıydı.”

Nurettin Topçu felsefe eğitimi almış bir düşünce adamı olarak kalmamış, aynı zamanda bir hareket adamı olarak da öne çıkmıştır. Nurettin Topçu Üstadımız, hem düşünce, hem de hareket adamıdır. Nasıl ki, meyvesiz bir ağaç işe yaramazsa, insanı harekete geçirmeyen düşünce de gereksizdir. Bunun gibi, amel-i salih ile hayata yansımamış iman da yetersizdir. İnsanda iman var ise salih amel ve hayırlı işler de vuku bulmalıdır.

Nurettin Topçu’nun bir başka üzerinde durduğu husus da ahlaklı nesiller inşa etmektir. Ahlaklı nesiller inşa etmek bir toplumun hayat kaynağıdır. Toplumlar ancak ahlaklı nesiller ile ayakta durur.

Bu nokta itibariyle Nurettin Topçu Üstadımızın belirgin birkaç özelliği ortaya çıkmaktadır. Bunları özetleyecek olursak, “Nurettin Topçu, felsefeci, sosyolog, medeniyetçi, ahlakçı bir hareket adamıdır.” (Üstadın bir özelliği daha var. Onu da yazımızın en sonunda anlayacaksınız)

Yazımızın bu noktasında Üstad Nurettin Topçu’nun biyografisine yer verelim:

Nurettin Topçu Kimdir?

1909 senesinde İstanbul'da dünyaya geldi. Lise eğitimini İstanbul Erkek Lisesi'nde tamamladı. 1928 senesinde kazandığı burs ile Fransa'ya eğitime gitti. Fransa'da önce Bordo Lisesi'ne nakledildi. İlk yazı denemelerini burada yaptı. Kendisinden önce Fransa'ya giden Türklerden Remzi Oğuz Arık, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Cevdet Perin, Bedrettin Tuncer ile görüştü ve dostluk kurdu. İki sene sonra Strasbourg'a geçti ve üniversitede felsefe bölümünde eğitimini sürdürdü. Daha sonra da sanat tarihi eğitimi aldı. 1934 senesinde Türkiye'ye döndü. Bir sene sonra Galatasaray Lisesi'nde felsefe öğretmeni olarak çalışmaya başladı. Bir süre sonra Fethiye Hanım ile nikah masasına oturdu ve düğün günü İzmir Atatürk Lisesi'ne tayin edildiğini öğrendi. 1939 senesinde, İzmir'de bulunurken Hareket Dergisi'ni çıkarmaya başladı. Dergide yayınlanan "Çalgıcılar yine toplandı" başlıklı yazıdan ötürü Denizli'ye sürgün edildi. Denizli'de iken büyük alim ve Allah dostu Bediüzzaman Said Nursi ile tanıştı. Bu dönemde sürekli mahkemelerle uğraşan Topçu, bir süre sonra Haydarpaşa Lisesi'ne tayin edildi. Daha sonra da Vefa Lisesi'ne geçti. Çocukluk arkadaşı Sırrı Bey vasıtasıyla devrin manevi büyüklerinden Hasib Efendi ve Abdülaziz Efendi ile tanışan Topçu, bu kişilerden hayatı boyu sürecek etkiler alır. Nakşîbendi şeyhî Abdûlaziz Bekkine Efendi'ye intisab eder. Topçu, Celâl Ökten'den da İslâmî ilimler eğitimi aldı.

Faaliyetlerini Türk Kültür Ocağı, Türk Milliyetçiler Cemiyeti, Milliyetçiler Derneği ve Türkiye Milliyetçiler Derneği'nde sürdürdü. Son olarak İstanbul Erkek Lisesi'ne tayin olunan Topçu, buradaki görevinden 1974 senesinde yaş haddinden emekli oldu. 1975 senesinin Nisan ayında rahatsızlanan Nurettin Topçu'nun pankreas kanseri olduğu anlaşıldı. Tedavilere rağmen 10 Temmuz 1975 tarihinde irtihal etti ve Hakka yürüdü. Topkapı'daki Kozlu Kabristan'da medfundur.

Üstad Nurettin Topçu'ya, bundan 1 ay kadar önce düzenlenen 29 Ekim Resepsiyonu'nda "İnsanın var oluşunu sadece et, kemik, kan ve maddeden ibaret görmeyip ruhun derinliklerine inen, isyanın da bir ahlakı olduğunu ve bireyin toplumda bir ahlak nizamı çerçevesinde kendine yer edineceğini anlatan, bu millete Anadolu irfanının kıymetini ve düzen kurucu ahlakını kuşanmayı telkin eden, kadim İslam ve Türk tarihini, tasavvufu ve modern dönemdeki sosyolojik gerçekliğimizi tahlil eden eserler ve çalışmaları”ndan dolayı "Vefa" alanında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü verilmesi kararlaştırılmıştır.

Felsefeci, Sosyolog ve Fikir Adamı Nurettin Topçu’nun Eserleri:

Türkiye'nin Maarif Davası, İsyan Ahlakı, Yarınki Türkiye, İslam ve İnsan, Ahlak Nizamı, İradenin Davası, Mehmed Akif, Felsefe, Büyük Fetih, Bergson, Amerikan Mektupları Düşünen Adam Aranızda, Ahlak, Devlet ve Demokrasi, Sosyoloji, Millet Mistikleri, Psikoloji, Mantık, Mevlana ve Tasavvuf, Reha, Kültür ve Medeniyet, Taşralı, Varoluş Felsefesi Hareket Felsefesi, Var Olmak.

(Biyografi bilgileri, http://www.yeniakit.com.tr/kimdir/Nurettin_Top%C3%A7u internet adresinden alınmıştır.)

NURETTİN TOPÇU’NUN FİKİR DÜNYASI

Üstad Nurettin Topçu Anadolu coğrafyasına aşık bir vatanseverdir. Bu sevgi doğrultusunda Anadolu coğrafyasında ahlak ve maneviyata dayanan bir sistem oluşturmak için büyük çaba göstermiş ve görüşlerini yalnızca yazmakla ve anlatmakla kalmamış, harekete geçirmek için de kitlelere seslenmiştir. Seslendiği ilk kitle de Anadolu Gençliğidir. Nurettin Topçu bu yönüyle bir fikir adamı olmanın ötesinde bir dava adamıdır. Aynen Üstad Bediüzzaman Said Nursi gibi. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Nurettin Topçu, Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi’den ilham almış ve fikirlerinden etkilenmiştir.

Nurettin Topçu hem Osmanlı ve hem de Selçuklu toplum yapısına hayran bir fikir adamıdır. Zaten düşüncesinin ana mihverini Osmanlı ve Selçuklu hayat nizamı oluşturmaktadır. Tabi bu hayat nizamında belirleyici daire İslâm’dır. Üstad Nurettin Topçu, İslam çerçevesinde Osmanlı ve Selçuklu sistemini savunmuştur. Bu sistemin temelinde fıkıh (şeriat) ve çatısında da tasavvuf (tarikat) vardır. Nurettin Topçu, Hallac-ı Mansur, Mevlâna ve Yunus Emre gibi tasavvuf erbabının hayranıdır. Bu isimlerle birlikte bir hayran olduğu kişi daha vardır. O da Mehmet Akif Ersoy’dur.

Topçu, günümüz meselelerinin çözümünde ahlâklı bir toplum yapısının inşa edilmesi fikrini esas alır. Hem fikri ve hem de içtimai bakımdan “ahlâk”, toplumdaki tüm meselelerin çözümü için merkezde yer almaktadır.  Cumhuriyet’in kurulduğu ilk yıllarda, Türk fikir adamları ve aydınları arasında ahlâka dayanan bir toplumun oluşturulması noktasında en çok yazı ve makale kaleme alan ve ahlak fikrini ısrarla savunan Nurettin Topçu’dur.   Şu cümleler Onun bu husustaki esas görüşünün çerçevesini oluşturur: “Ahlâkî vasfını taşıyan her hareket, bizim tarafımızdan mevcut hayat tarzına bir isyan, buna karşılık İlâhî irade karşısında ise bir itaattir.” (Nurettin Topçu’nun “isyan ahlâkı” olarak nitelendirdiği temel görüş, kapitalizmin, materyalizmin Dünya görüşüne bütünüyle isyan, ancak İslam nizamına A’dan Z’ye itaate dayanır.) Şu sözler de Ona aittir: “Bir hareket ancak kendi içerisinde baş kaldırdığı bir nizama karşılık yeni ve zorunlu olarak daha üstün bir nizamın iradesini taşıyorsa isyan adını alabilir.”

İşte bu isyandan bir hareket doğmaktadır. Kapitalizmin maddeciliğine ve Dünyevi zevkleri yükseltmeyi hedefleyen hayat anlayışına isyandan bir hareket doğmaktadır. Yazımın bu noktasında tekrar belirtelim ki, Üstad Nurettin Topçu bir hareket ve dava adamıdır. Topçu’nun Şubat 1939’da çıkarmaya başladığı derginin adının “Hareket” olması da bir tesadüf değildir.  

ANTİKAPİTALİST, BATI KARŞITI VE SOSYALİZME İNANAN BİR AYDIN

Üstad Nurettin Topçu, Batı’da okumuş, Fransa’da tahsil görmüş, doktorasını orada tamamlamış olmasına rağmen Batı hayat anlayışına sonuna dek karşıdır. Batıcı değildir ve Batı’nın fikri yapısını reddeder. Aynen Necip Fazıl gibi.

Necip Fazıl Kısakürek nasıl ki şu mısraları gür sesle haykırıyor:

“Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;

Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?”

Bu mısralardaki gibi Nurettin Topçu da kapitalizme ve zevke, eğlenceye ve lüks düşkünlüğüne sonuna kadar karşıdır. Yalnız lüks düşkünlüğüne değil teknolojiye de karşıdır. Nurettin Topçu mülkiyet fikrine de farklı bir açıdan bakar.  “Şahsiyetimizin bir parçası olan mülkiyet, hareketlerimizin sahasını sınırlandıran ihtiyaçların çemberinden dışarıya çıkamaz. Bu sınırların dışına taşabilen mülkiyet, hem bizim hem de başkalarının şahsiyetini esir edici, mahkûm edici mülkiyettir“ diyerek mülkiyetin çerçevesini hayatımızı devam ettirmeye yarayacak eşyanın sınırları ile sabitler. Bu sınırın dışına her çıkış lüks ve israftan ibarettir. “Lükse kapılan insan ise başta kendi benliği olmak üzere, başkalarını da inhisar altına alan bir hayata kapı aralamış demektir.”

Nurettin Topçu belki şaşıracaksınız, “sosyalizme inanır.” Yani, hem mukaddesatçı, hem Osmanlıcı, hem de İslam’ın cihanşumul görüşlerini savunurken, bir yanda da sosyalizm fikrine inanır. Bu bir çelişki değildir elbette. Ancak, Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğu günden bu yana gelişen fikri yapılanmada, “sosyalizm görüşünü savunanlar genellikle İslam’dan uzak olup Osmanlı hayat nizamına da inanmadıkları için” Nurettin Topçu’nun bu noktada, bir istisna teşkil ettiği de açıktır. Nurettin Topçu, hem İslam hayat nizamına ve hem de sosyalizm fikirlerine birlikte sahip çıkar. Burada hassaten belirtiyorum, Onun savunduğu sosyalizm Dünyada pratiği hiç yaşanmamış bir sosyalizmdir. Onun sosyalizmi, milliyetçi ve maneviyatçı Anadolu İslam Sosyalizmi’dir.

Evet, yazı dizimizin 4’üncüsünde Üstad Nurettin Topçu’yu kısa bir yazıda hızlı bir şekilde tanıtmaya çalıştık. Elbette, bu tanıtım yeterli değildir. Merak eden elbette daha fazla araştırmayla Üstad hakkında ayrıntılı bilgiler elde edebilir.

Yazımın sonunda sizi şu sözlerle baş başa bırakıyorum: “Allah'a itaat, insanın kendi benliğine isyandan sonra gelir. İsyan olmadan itaat olmaz. Önce isyan, sonra itaat.”

Üstad Nurettin Topçu’nun bu sözünden siz ne anlarsınız bilemem de, ben şunu anlıyorum, nasıl ki “ Lâilaheillallah” diye haykırırken, önce “lâ” diyoruz. Lâ “yok” demektir. Ne yok? “Allah’tan başka ilah yok.” Evet, en başta bir reddediş var. Allah’tan başka ilahların tamamını reddediyoruz. Bu reddedişten sonra başlar inanış. İşte aynı bu noktadan bakarak, önce isyan ediyoruz. Neye isyan? Allah dışındaki tüm hüküm koyucuların ve nizam tesis edicilerin hükmüne ve nizamına öncelikle isyan ediyor, ondan sonra Allah’a itaat ediyoruz.

Elimizden geldiğince, dilimizin döndüğünce bir Âlimi, bir Mütefekkiri bu hafta sizlere anlatamaya çalıştık. Pazarcık Havadis Gazetesinde gelecek hafta, inşallah, Üstad Bediüzzaman Said Nursi’yi ve eserlerini tanıtmaya ve anlatmaya çalışacağız.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.