Şehirlerarası yolculuklarda insanın daha fazla düşünme fırsatı oluyor. Yol uzadıkça iplik iplik uzayan düşünceler silsilesi biraz hüzün düşürmüyor değil insanın içine. Zaman zaman tipiye dönüşen, saman zaman da nazlı nazlı süzülen kar, bana ülkemin içinde bulunduğu hâli hatırlatıyor.
Gün geçmiyor ki yeni bir felaket haberi almayalım. Bombalar, şehitler, işsizlik, bunalıma girip intihar edenler, en yakınını öldürenler...
Ülkemde hava durumu nasıl bilmiyorum ama moral durumu sıfırın altında soğuk! Geçtiğimiz günlerde öldürülen Rus Büyükelçisi ciddi anlamda kafamı karıştırıyor. Elçinin öldürülmesi, elçinin katilinin de öldürülmesi, katilin söylediklerinin aksi duruş ve hareketleri meselenin boyutunun basit bir cinayet ötesinde olduğunu gösteriyor. Türkiye'ye elini kolunu sallayarak gelip Çeçenleri öldüren Ruslar, nasıl büyükelçiye yapılan komplodan habersiz olabilir. KGB neredeyse uçan kuşun yönünü bilecek envanterler sahip. Acaba diyorum; Rusya, Ortadoğu planlarında Türkiye elinin altında dolaşmasın, bize karşı mahcup olsunlar diye kendi büyükelçisini kendi mi öldürdü?
Olmaz olmaz demeyin!
Rusya'nın Megali İdea'sı (sıcak denizlere ulaşma emeli) hep vardı ve Rusya ne zaman bir Müslüman ülkeyle müttefik oldu ki şimdi bize “Elçimizi öldürdünüz ama size kızmıyoruz” desin. Aklımın içinde zıp zıp zıplayan, beynimin dengesini bozan bu soruların yanında ayrıca dünyanın hali de içler acısı. Haleften gelen haberler içimizi yaktı. Rusya mı İran mı daha cani? Rusya mı İran mı daha küffar? Karar vermek zor. Bir tarafta kurulduğu andan itibaren İslam rejiminin Müslümanların düşmanı Rusya, diğer yanda inanç temelleri takiyye üzerine kurulmuş, ehl-i sünnet düşmanı, İslami'n raşit halifelerine ve pak annemiz Hz Aise'ye hakaret eden İran. Hangisi daha büyük düşman karat vermek güç!
Bir diğer taraftan tekrar ülkeme dönüyorum! Ümmet bilinciyle Halep’in yaralarını sarmak için çırpınıp duran bir dolu insan var. Bunlar bizim insanımız. Bir taraftan da çarşı iznine çıkan askerleri katledecek kadar hain olanlar var!
Evet, kar, tipi boran ülkenin hali, ama biz ümitsiz değiliz!
Dilimizde çoğu zaman aynı ezgi:
Vurulup ömrünün ilkbaharında
Kanından çiçekler açar yanında
Cümle şehitlerin omuzlarında
Bir sabah gelecek, kardan aydınlık.
Gökten yağmur yağmur yağacak renkler
Daha hoş kokacak otlar, çiçekler
Ardından bitmeyen mutlu gerçekler
Bir sabah gelecek, kardan aydınlık.