Otuzlu, kırklı yılların CHP kadrosunda kim kaldı.
Ellili yıllarda Demokrat Parti rüzgârı esiyordu, on yıl sonra ne lideri kaldı ne bakanları ne de seçilmişleri.
Menderes iktidarı kendince diktatörlük kurmuştu, Kırşehir ilimizi kazaya kurban etmişti.
Başbakandı, bakandı, seçilmişti çoğunluğun oyuyla iktidar olmuştu; kendi savcısı, generalleri tarafında darağacına gönderildi.
Yine ellili ve altmış yıllarda Kırşehir Vekili Osman Bölükbaşı yargılandı, ceza evine girdi, doğru bildiğini her ortamda söyledi. Kırşehir’i kaza yaptı, Nevşehir’e bağlattı, yıllar sonrasında siyasetin çarkında kayboldu gitti.
Siyaset sahnesine altmışlı yılların başında Adalet Partisi'nin Genel Başkanı Süleyman Demirel geldi "fotör şapkamı kaptırmam" dedi, moda oldu, elinden hiç düşürmedi. Sonunda cumhurbaşkanı oldu, siyasetin rüzgârında geriye nesi kaldı hatırlayan var mı?
Yetmişli yıllardan Bülent Ecevit geldi, halk partisi CHP oldu, iktidar oldu. "Karaoğlan" dendi altına bez bağlandı, başbakan oldu, sonu hayal oldu ve resimleri anılarında kaldı.
Yine yetmişlerin başında Erbakan Hoca, Milli Nizam dedi olmadı, kapatılınca Milli Selamet partisini kurdu millilere, dindarlara, tarikatlara, tasavvufçulara "gelin bizim partimize" dedi.
Başbakan oldu, sonu ölümlü dünyada Hoca da geldi geçti.
Bir zamanlar siyasetin kalbinde ANAP atardı. ANAP’ın Kırşehir milletvekilleri oldu. O yıllarda ANAP seçilmişlerinin yanına varılmıyordu.
Bugün AK Partililerin olduğu, geldiği yerde dün onlar vardı. İl, ilçe başkanı olmak için aylar öncesinde yarışlar başlardı. Her zaman olduğu gibi yukarının atamasıyla seçilirlerdi
Vekil adaylarını da Ankara belirlerdi. Bugün de olduğu gibi. Değişmiyor değişen sadece liderlerin yüzleri ve seçilmişlerin isimleri.
Ankara’nın belirlediği adaylar seçiliyordu. Kimler geldi, kimler geçti siyaset sahnesinden...
1980 darbesinden bir süre sonra siyasete çok sınırlı şekilde izin verilmiş, eski siyasetçilerin yasaklı olduğu dönemde bürokrat olarak bilinen Turgut Özal, Anavatan Partisi’ni kurarak, 1983 seçimlerine katılmıştı.
Askeri yönetim, Turgut Özal’ın partisini engellemek, gözden düşürmek için elinden geleni yapmıştı.
Dönemin Devlet Başkanı Kenan Evren, kendisi gibi geçmişi general olan Emekli Turgut Sunalp liderliğindeki devletin partisine destek vererek, yanında yer almıştı.
Halktan oy istedi fakat halkın generallere karşı duruşunda Özal’ın partisi ANAP, bütün duvarları yıktı, tek başına iktidar olmuştu.
ANAP, bir dönem zirvedeydi. Başbakan Turgut Özal güçlü, popüler durumdaydı.
Özal ailesi gündemde hiç inmiyordu. Hanımının, oğlunun, kızının, damadın dedikoduları basında geçiyordu. Bugün hatırlayan bile kalmadı.
Genel seçimlerde ANAP'tan aday olarak Kırşehir milletvekilleri seçilmişti. Her zaman olduğu gibi yine Ankara’nın atadığı adaylardı.
Genel merkezler atar, Kırşehir seçer, Ankara’ya gönderir, seçimler biter ve çantalıları bir daha gören olmaz.
Milletvekilliği elinden alınınca eski seçilmişleri ilimizde ve yakınlarında bir daha gören oldu mu bilmiyorum. Ben hiç ne gördüm nede duydum. Kırşehir’in kaderi bu seçilen bir daha uğramıyor. Seçim zamanı gelen bir daha selam vermiyor.
Birçoklarının vefat haberlerini duyana kadar isimlerini dahi unutmuştuk. Kimler geldi, kimler geçti ölümlü hayat hepsi buraya kadar.
Ölüm ne ağa diyor, ne paşa, ne cumhurbaşkanı, ne başbakan, ne bakan, ne general, ne seçilmiş, ne başkan, ne atanmış hepsi öldüğü saat vatandaştan biri oluyor.
Ölünce rütbeler, makamlar sökülüyor. Er kişi niyetine uyuluyor cami görevlisi hocaya.
Ölüm ne güzel, gördüğünde selam vermeyeceği kişilerle aynı toprakta, iki metre çukurda bir aradalar.
Bugün ölmeyecekler gibi burnu havada gezenlere bilmem yazdıklarımızdan bir nasihat olur mu?