SSK ve Bağ-Kur emeklisi aylıklarına, hem 2022 Temmuz’unda ve hem de bu ayın başında yapılan zammın; asgari ücret, memur maaşları ve memur emeklisi aylıklarında yapılan artışın gerisinde kalması, sanıldığından fazla bir tepki doğurmuştu.
Bu köşede; 24 Temmuz 2023’te ‘Sayın Cumhurbaşkanı yanıltılıyor mu?’ ve 28 Eylül 2043’te ‘Esnaf, çiftçi ve emekli çantada keklik değil’ başlıklı yazılarda, emekliler arasındaki zam farkının doğurduğu kırgınlığı dile getirmiştim.
Doğrusu SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin beklentisi, 1 Ocak 2024’te yapılacak zamlarla, memur emeklileri ile aradaki farkın giderileceği yönündeydi.
Lakin olmadı. Sonrasında Sayın Cumhurbaşkanı, enflasyona endeksli yüzde 37.60’lık artışa, bir yüzde 5 daha ilave ederek, SSK ve Bağ-Kur emekli aylıkları artışını yüzde 42.60 olarak açıkladı.
Oysa aynı dönem için memur emeklisi aylıklarına yüzde 49.25 artış yapılmıştı. Üstelik bir önceki, Temmuz 2023 zammının diğer emeklilerden yüksek olmasına rağmen…
Doğal olarak bu artışlar, SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin beklentisini karşılamadı. Yapılan zammın ücretleri ne kadar artırdığından ziyade, SSK ve Bağ-Kur emekli aylıklarına yapılan zammın; asgari ücret, memur maaşları ve memur emeklisi aylıklarına yapılan artışın gerisinde kalması, ciddi bir burukluk sebebi oldu. Bir anlamda, adalet duygusu incindi.
Sayın Cumhurbaşkanı, her zaman olduğu gibi, yine sokağın ve vatandaşın sesini dinleyerek, zam oranlarındaki adaletsizliği gideren hamleyi yaptı.
Elimde bilimsel bir anket çalışması olmasa da kendi saha gözlemlerime dayanarak şunu söyleyebilirim: AK Parti ve MHP’ye oy veren seçmen kitlesi içinde; esnaf, çiftçi ve emeklilerin oranı, diğer partilere nazaran daha yüksek.
Bu kesimlerin küstürülmesi, yaklaşan seçimlerde, Cumhur İttifakı için önemli kayıplar getirebilirdi.
SSK ve Bağ-Kur emekli aylığı artış oranının memur emeklileri düzeyine yükseltilmesi, isabetli bir gönül alma hamlesi oldu.
ELBETTE ENFLASYON BASKISI YAPACAK
Bu sonuncusu dâhil, tüm maaş ve aylık zamlarının, ekonomi yönetiminin itirazlarına rağmen, Başkan Erdoğan’ın ısrarıyla alındığını söylemek, herhalde yanlış olmaz.
EYT düzenlemesiyle gelen 2,5 milyon yeni emeklinin yükü de dikkate alınırsa, ilave zammın enflasyon üzerinde olumsuz etki yapması kaçınılmaz.
Kabul edelim; tüm kamu görevlileri ile emeklilere verilen ücret zamları, son 2 yıldır dizgin tutmayan enflasyonu daha da artırıcı bir baskı yapacaktır.
Burada önemli olan, nimetin de külfetin de adaletli paylaşılmasıdır. Yani memur ve emeklilerinin refahı yükseltilirken, külfetin SSK ve Bağ-Kur emeklilerine yüklenmesi doğru olmazdı.
O bakımdan, Başkan Erdoğan’ın, ekonomi yönetiminin soğuk bakmasına rağmen emekli zammına müdahalesi yerinde olmuştur.
KİRA NARHI DA…
Enflasyonla mücadele çabaları kapsamında, son 2 yıldır Hükümet, kira artışlarına yıllık yüzde 25 sınırlama dayatıyor.
Bu dayatmanın hukukîliği veya serbest piyasa düzeniyle bağdaşırlığı bir yana, hatırı sayılır bir toplumsal kırılmaya yol açtığı bir gerçektir.
Şayet tabanın sesi, üst kademelere ‘filtre edilmeden’ aktarılırsa, kira narhının, Hükümet aleyhine toplumsal dargınlığa yol açmakta olduğu görülecektir.
Konulan yüzde 25 narhı; ev sahiplerini ve kiracıları zor durumda bıraktığı gibi, toplumsal barışı da bozucu etki yapıyor.
Yıllardır kabullenilmiş ‘TÜFE oranında artış’ veya ‘dövize endeksli artış’ gibi makul uygulamalar dururken, İstanbul’un lüks semtlerinde görülen birkaç fahiş kira artışı bahanesiyle getirilen yüzde 25 narh, kiracıyı da ev sahibini de çıkmaz sokağa sürüklemektedir.
Şimdi düşünün… Son 2 yıldır açıklanan resmi enflasyon toplamı, neredeyse yüzde 200. Yine devletin son 2 yılda yaptığı ‘Yeniden Değerleme Oranı’ artışı da yüzde 200’e yakın.
Buna karşılık kira artışları için 2 yıldır dayatılan toplam artış yüzde 50.
Hal böyle olunca, birçok evin günlük kirası, neredeyse esnaf lokantasındaki bir kâse çorba fiyatıyla eşitlendi.
Aslında çoğu kiracı da bu durumdan vicdanî bir rahatsızlık duyuyor; kira artışını gönüllü olarak yüzde 25’in üzerinde tutuyor.
Ev sahipleri de bilmem kaç milyon liralık evlerinin tamir-bakım masraflarını dahi karşılamaktan uzak kira bedellerine mahkûm edilmenin burukluğunu yaşıyor.
Uygulamanın, getirdiği bir yığın soruna karşılık, ekonomi ve enflasyon üzerinde olumlu bir etki yaptığı da söylenemez.
Eğri oturup doğru konuşalım. Zincir marketlerin haksız fiyat artışlarına bile ayar verilemezken, ev sahiplerinin günah keçisi haline getirilmesi, Hükümet aleyhine bir tavır nedeni oluyor.
Hâsılı kelam, getirilen su ürkütülen kurbağaya değmiyor. Başkan Erdoğan’ın bu konuya da acilen neşter atması gerekiyor.
Bu mevzuda söylenmesi gereken bir husus daha var: Hükümet muhalifi bazı sağlık çalışanlarının, hastaları taciz eden ve Hükümet aleyhine kışkırtan tutum ve davranışları…
Bu sorun da başka bir yazının konusu olsun.