Ülkemizde bulunan 81 ilin 43’ü kirli hava ile zehirlenmektedir. Hava kirliliği trafik kazalarından daha fazla can kaybına mal oluyor. Kömürden elektrik üreten termik santraller bulunduğu çevreye zehir saçıyor. O bölgede yaşayan insanımız doğamız tarım alanlarımız da olumsuz olarak etkileniyor. Zehirli hava ne doğa bırakıyor ne insan ne tarım üretimi ne de canlı yaşamına izin veriyor. Her ne kadar sık boyutta hava kirliliği dile getirilse de bu santralleri siyaset baskısı ve devlet desteği ile elde eden büyük patronlar umursamıyor. Ve bildikleri gibi devam ediyorlar. Kar güdüsü ile ele geçirdikleri santrallere takacakları filtre elde ettikleri kâra yük getirecek. İçlerinde büyük Müteahhitler medya patronları iktidara yakın güçler var. Termik santrallerin tamamı devlet eliyle işletilirken 2013 yılında bir oldubitti ile Devlet Bankalarının kredi ve siyasetin desteği ile el değiştirilerek özel teşebbüsün eline devredilmişti. Yapılan anlaşmalar ve verilen sözlerle bacalara filtre takılması karara bağlanmıştı. 7 yıl gibi uzun bir zaman diliminde filtre takılacağına dair sözler alınmıştı.
Günler, aylar, yıllar geçmesine rağmen hiç bacaya filtre takan olmadığı gibi bunun maliyetini de Devlete yıkma yoluna girdiler. Siyasetten destek gören güç umursamaz bir tavırla yollarına devam ettiler. Onlar için öncelikli olan elde edecekleri kar idi. İnsan, çevre, tarım onlar için önemsizdi. Anayasa ve yasaların amir hükmüne rağmen bacalara filtre takmak uygulanmadı. Devlet ve kamu bunu dile getirince de santrali kapatır işçileri de sokağa koyarım gibi bir paravanın arkasına sığındılar. Tabi bu siyasetinde hesabına gelmedi. Ne de olsa kamuoyunda bir tepki oluşacak siyasette yara alacak diye suskun kaldılar. Bir gece ansızın bir karar ile filtre takma işini 2,5 yıl daha uzattılar. AKP’li 203 MHP’li 14 vekilin parmak kaldırmasıyla yasa TBMM’den geçti. Aralarında bacalara filtre takmamak çevre katliamıdır insan katliamıdır diyen konunun uzmanı AKP Milletvekili de vardı. Ancak kamuoyundan gelen tepkiler nedeniyle Cumhurbaşkanımız tarafından bir ilk gerçekleştirilerek Veto edildi.
Veto edildi edilmesine ama bu serüven tamamen toplumda oluşan tepkinin gazını almaktan ibaret. Zira proje bugün yapılıp gerçekleştirilmeye kalkılsa bile imalatı, montajı, işletmeye alınması bile en azından üç yıl gibi bir zaman alacaktı. 2019 yılı sonunda bitecek olan karara bağlanmış filtre takma işi TBMM’den çıkan yasanın veto edilmesi ile üç yıl daha uzamış oluyor. Yani insanların zehirlenmesine, çevreye, tarıma zarar verilmesine üç yıl daha devam edilmiş olacak. Şimdi gördünüz mü yaşananların nasıl bir şov olduğunu? Kimlere nasıl bir itibar kazandırma oyunu oynandığını. Şayet yapılan bir şov değil de gerçek bir çıkış ise elbette ki bu alkışlanacak değerde bir çıkıştır. Ancak geçmişten gelen hatalar ve şimdiye kadar toplumun yanında değil de arka bahçelerini kollayanların bıraktıkları izlenim, pek iç açıcı durumda görünmediği gibi yapılanları da doğrulamamaktadır.
Mevcut termik santraller filtresiz çalışmaya devam edeceğine, toplumu ve çevreyi zehirlemeye devam edileceğine göre veto edilmesi de sadece bir imaj yenilemesinden ibaret olacaktır. Asıl perde arkasında ki görüntü bacalara filtre takılmasıyla ortaya çıkacak olan maliyettir. Asıl olan Devlet eliyle zenginleşme aracı yapılan sermayenin bu yükün altına sokulmama gayretidir. İthal yoluyla sağlanacak filtrelerin maliyetinin tanesi 11 Milyon Euro dur. Toplamda 143 Milyon Euro tutarında ki bir maliyetten yandaşlarımız kurtarılmak istenmektedir. Ne de olsa her şey kar içindir kapitalist yatırımcılar içindir.
Dünya da baş döndürücü bir hızla Teknolojik gelişmeler yaşanırken, bütün dünya ülkeleri güneş enerjisine yönelmişken bizdeki siyasi muktedirlerin bu tür kısır döngü yaratan hesaplarla uğraşmalarını toplum olarak yadırgar durumdayız. Bir yandan çevre ve doğa kirliliği yaratıyor diye marketlerin verdiği naylon torbaya yasak getirerek bunu işletmecinin lehine bir karar alıp maddi külfetini vatandaşa yükleyeceksin, öte yanda TBMM’de bir gece ansızın çıkarılan bir yasayla filtre takılışını 2,5 yıl daha uzatacaksın. Her şeyin insan için, çevre için, yapılması gerekirken, Her şey kâr için, kuralsız gelişen ve geliştirilen sermaye içine dönüşmüştür. El birliği ile insanı doğayı çevreyi yok etme gayreti içerisindeyiz.
Siz muktedirler doğaya insana, çevreye bu kadar acımasız davranırsanız doğa da çevrede hepimizden acımasızca intikamını alacaktır. Hepimiz aynı gemideyiz unutmayalım.