Hayat şartları, günün stresi ve sıkıntılı geçen bir iş günü sonrası gergin olmamak kadar doğal bir şey yok sanırım hepimizin hayatında.
Bulunduğumuz ortam, iş hayatındaki zorluk veya okuldaki olumsuz bir durum bütün günümüzü kabusa çevirmeye yetiyor da artıyor desem sanırım abartı olmaz.
Önceki gün iş çıkışı eve gitmek için otobüs durağına geldim. Durakta otobüs bekleyen vatandaşlar gergin ve kendi kendilerine konuşuyorlardı. “Kardeşim bu kadar da olmaz ki”… Merak ettim oradaki bir vatandaşa sordum konu nedir diye? Neden bu insanlar serzenişte bulunup konuşuyorlar diye.
Eli yüzü düzgün kelli felli beyefendi soruma karşılık, “Görüyorsun durak kalabalık eve gitmeye çalışıyoruz. Beklediğimiz otobüs geldi fakat neredeyse ağzına kadar tıklım tıklım dolu. Otobüsün gelmesiyle birlikte sonradan gelen iki güç kişi aradan girip bindi, onların binmesiyle şoför kapıyı kapatıp bizleri almadan duraktan ayrıldı” dedi.
“Biz bu kadar zamandır boşuna mı bekledik. Madem bu terbiyesiz insanlar ara kaynak yapacak, sıra bekleyen vatandaşın hakkını gasp edip önden binecek. Biz ne diye sıra bekliyoruz. Aynı şekilde bizlerde binmesini bilirdik. Bunu kabul edemedik ve o yüzden burada sıra bekleyen insanlar sinirli, kızgın ve gerin. Sıra bekledikleri halde otobüse binemeyince gerginlik bu yüzden oldu” diyerek sıkıntısını dile getirdi.
Hani bazen insanın artık yeter dediği anlar var ya işte onlardan birisiydi bu durum. Yani insana kendine saygısı olmayan başkasına nasıl saygı duyacak. Kendini sevmeyen başkasını nasıl sevecek. O kadar insan sıra beklerken gelip aradan bineceksin ve o insanların hakkını gasp edeceksin. Ne söylemek lazım böylesi insanlara bilemiyorum.
Neyse bindik otobüse iki ya da üç durak gitmemiştik otobüste bir tartışma ve hengame koptu. Genç bir çocuk ile orta yaşta adam tartışıyordu neredeyse yumruk yumruğa kavga etmek üzereydi ki araya girdik sakinleştirdik.
Çocuk adeta burnundan soluyordu. Ne oldu dedim, “Abi yanıma gelmiş bana yer ver diyor yorgunum. Bende ona beyefendi hastaneden geliyorum rahatsızım yoksa size seve seve yer verirdim. Bunu söylememe karşın ısrarla konuşuyor, ısrarla sesini yükseltiyor. Bende dayanamadım kendisine çıkıştım, size durumu izah ettiğim halde neden sürekli yer vermedi, saygı kalmamış, Türkiye’ye bu gençlikten bir hayır gelmez gibilerinden laflar edince dayanamadım ve neredeyse kavga ediyorduk” şeklinde konuştu.
İki durak sonra ayaktaki beyefendi indi ve otobüs yavaş yavaş boşalmaya başladı. Kendi kendime düşündüm sahi biz ne ara bu hale geldik. Neden ısrarla birbirimizi anlamamaya çalışıyoruz. Neden birbirimizin hakkına saygı duymuyoruz? Birbirimize karşı anlayışımızı ne zaman kaybetti veya hayat bizi bu kadar mı vahşi yaptı.
İnanın bilemiyorum koştura koştura nereye gidiyoruz. Bir günaydın demek, bir iyi akşamlar demek bu kadar mı zor anlayamıyorum. Lütfen saygımızı kaybetmeyelim. Bilin ki saygıyı kaybettiğimiz gün kendimize olan inancımız ve sevgimiz de kaybolacaktır.
Kalın sağlıcakla…