Bizim okul

Sefer Aşır Eraslan

Bizim okul ismi ile müsemma bir yer. Bizim okul, az bulunur, çok rağbet görürdü. Bizim okulda sen -ben yok biz vardık. Bizim okulda arkadaşlık kardeşlikle eşittir. Zaten bizim okul denildiği zaman herkes o okulun neresi olduğunu anlar. Bir sınıf arkadaşım” neden okulun adını yazmadın” diye sitem etmişti. Biraz da ona cevap niteliğindeki bu yazımı da okur da maksat hasıl olur inşallah.

Bizim okula 1967 yılında ilk açıldığı yılda o kadar çok rağbet vardı ki gündüzlü olarak okumak isteyenleri dahi sınava alındılar. Sadece üç sınıfta 110 öğrenciyi kabul ettiler. Mithat Saylam İlkokulu’nda girmiştim sınava. Kazandık ve başladık. Bütün imkansızlıklara, bütün fiziki yetersizliklere rağmen aşkla okulumuza bağlandık. Zaten sayılarımızın azlığı sebebiyle her birimiz diğerini ismen de tanıyordu. 1982 yılında Kenan Evren Çin’e yaptığı gezide Çin başkanı ile sohbet ederlerken Çinli başkan” nüfusunuz kaç” der. Bizimki de “40 milyon” der. Çin başkanı” o zaman hepiniz birbiriniz ismen tanırsınız” der. İşte biz de bu kadar azdık. Birbirimizi ismen anıyorduk.

Bizim okul, son zaman kadar örnek insanlar yetiştirdi. Son zamanlardaki birkaç olumsuzu saymazsak yine mükemmeliyet belgesine layık olacak gençler yetiştirmektedir. Mehmet Akif gençte iki şeyi arar. Şayet bunlardan birisi eksik olursa o genç yarımdır, noksandır, tam değildir. İşte o aranan ölçülerden birisi marifet, diğeri fazilet… Marifet, tabii bilimler demek olan matematik, fizik, kimya, astronomi, tarih; fazilet ise din, iman, ahlak ve manevi değerlerdir. Bunlar ancak bizim okulda yetişenlerde tam olarak vardır. Bizim okullarda tam üç yabancı dil öğrendik. Arapça, Farsça ve İngilizce dillerini öğrendik. İslam Tarihi, Peygamberimizin hayatı demek olan Siyer, Dinler Tarihi, İslam Tarihi, Sanat Tarihi, Osmanlı Tarihi, Cumhuriyet Tarihi. .

Bizim okullar yani İmam Hatip Okulları bir kardeşlik yurdudur. Her ne kadar hocaların yönlendirmesiyle birkaç aşırı denilen sapık, maceracı, çıksa da genellikle sağlam bir temele dayanırlar. Hangi ortamda hangi zamanda ve mekanda olurlarsa olsunlar hangi diyarlardan gelme, olurlarsa olsunlar onlar birbirini alınlarındaki çizgiden tanırlar. Bu çizgiler zebraların çizgileri gibi silinmez kaybolmaz ve eskimez. Onları zenginliğidir, farkıdır, belirgin özelliğidir bu çizgiler.

Son zamanlarda iktidar yardımıyla eline hak etmediği bol para geçince ya artistle evlenme, veya şarkıcı aşkıyla aşklanma veya patronuna çay servisi yapama gibi aşağılık hallerdekiler çıksa da bunlar pirincin içerisindeki taşlardır. Özbekler “pirincin içerisinde taşı da var” derler. Azerbaycan Türkleri de “meşe (orman) çakalsız olmaz” derler. İşte bunlar da o sınıftan olan olması olağan olan varlıklardır. Bizim okulların adedi çoğalmaktadır. Bundan memnunuz. Ancak sayının çokluğunun yanında keyfiyetin olmadığı yönünde şikayetler alıyoruz. Keşke bizim zamanımızın okulları gibi az, bizim okul kadar küçük ama onunla münasip olmayacak ölçüde kaliteli olabilseydi. Düzelecektir mutlaka zamanla.

Kırkı yıl aradan sonra okuduğum sınıfta sınavda gözcüydüm. Heyecanlandım eskileri hatırladım. Lakin o zamanın yöneticisi malum bir zat kendisiyle aynı takımdan olmayışımız sebebiyle oralı olmadı. Zaten kendisiyle aynı takımdan olanlar da aşırılık da denilemeyecek bir başkalık içindeki bu tür zatlardan şikayetçiydiler. Bu hal bizim mazi aşkımızı süpürüp çöpe attı. Bunların olduğu mazi yok olsun.

Kırşehir İmam Hatip Lisesi’nden bahsediyorum. Benim daha sonra okuduğum yatılı okuldan yetişen bürokraside onlarca adam varken, bu fikri cüceler yüzünden Kırşehir İmama Hatip’ten birkaçı geçmeyecek kadar azdır. Onlar da örümceğin ağını delip çıkan güçlüler gibi zekalı gençlerdir.

Nasıl ki bir zamanlar büyük iddialarla kurulmuş, büyük hizmetler vermesi planlanmış, büyük emekler ve büyük gayretler- çabalar harcanmış ancak sonradan amacından saptırılarak partizan yetiştirme merkezi haline gelmiş Köy Enstitüleri’nin akıbetine uğramaması için tedbirler alınmalıdır. İşittiklerimiz pek hoş şeyler değildir. İmam Hatip’lerin birer cazibe merkezi olarak kalmasını istiyorsak maksada doğru kararlı adımlarla düzgün bir din ve vatan anlayışı ile hareket edilmelidir. Çağın hastalıklarına bulaştırılmamalıdır gençler. Unutulmamalıdır ki ne dün ne bu gün hiçbir Türk din alimi İslam’a hurafe sokmamıştır. İngiliz sömürgesi olan daha sonra hür olan ülkelerden Suudi Arabistan, Pakistan, Bangladeş, İran, Mısır gibi ülkelerin biraz dini ilimler tahsili yapanları hep hurafe, bölücülük ve aşırılık adında dini istismar etmişlerdir. Türkler İslam’a candan bağlı Yaratan’ın emriyle de asla bir bozgunculuğun içerisinde olmamışlardır. Onlara layık insanlar yetiştirmeliyiz. Biz Türkler, ”ila-i kelimetullah” için Allah’ın ismini yer yüzünde yaymak İslam’ı hakim kılmak için seferlere çıkmışız. İslam’ın bayraktarlığını yapmışız yüzyıllarca. Asla bir hizip bir gurup, bir farklılık yaratmamışız. Bu günkü madde bağımlısı tarikatlar, cemaatler, hizipler, fırkalar İslam’ın birlik ve kardeşlik ruhuna aykırıdır. İşte yaşanan badireden son anda kurtulduğumuz ve benim yıllarca bu hareket CIA destekli bir harekettir sonu felakettir sözüme o zaman o cemaatten olanların inanmadıkları inkar ettikleri gerçek durum yaşandı ve olay oldu. Bunlara da kaptırılmamalıdır gençler…

Bizim okulları ayakta tutan elbette bütün farklılıkları yok sayarak bir olma kardeş olma duygularıdır. Birkaç sapık fanatiğin yanlış davranışlarını örnek alarak bu kardeşlik iklimini bozacak olanlara rağbet edilmemelidir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.