Boğaziçi üniversitesinde bir kaşık suda fırtına kopartılmaktadır

Ahmet Sandal

Ülkemizde gündemin önemli başlıkları arasına birkaç gündür Boğaziçi Üniversitesi girmiştir. İsterdik ki gündeme bilim ve başarıları dolayısıyla girsin. Ne var ki Boğaziçi Üniversitesi yapay ve kasıtlı oluşturulan bir gerekçeyle girmiştir.

Bilindiği üzere birkaç gün önce Cumhurbaşkanlığı atama kararıyla Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğüne Melih Bulu isimli bir profesör atanmıştır. İşte olanlar bu atamadan sonra olmuştur.

Öğrenci kılıklı ancak öğrenci olmayan, terör örgütleriyle bağlantılı olan bazı serseriler, başta DHKP-C, MLKP, PKK ve benzeri hain sol örgütlerin militanları bu atamayı fırsat bilerek saklandıkları inlerinden meydana çıkmışlardır.

Burada önemli olan bu serseriler ve militanlardan önce, bunların nasıl ve hangi kaynaklardan kışkırtıldığıdır.

Elbette, serseri tipler ve terör örgütü militanlarını kışkırtanlar vardır.

Kışkırtıcılar muhtemelen Boğaziçi Üniversitesine atanan Rektör Melih Bulu’dan rahatsız olan (belki de kendilerini o makama layık gören) aynı üniversitedeki öğretim üyeleri ya da öğretim görevlileridir.

Başka kim olacak?

Kışkırtıcılar yalnız Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyeleri ve görevlileri camiasından değildir. Muhalefet partilerinden bir kısmı ve bazı medya mensupları da kışkırtıcılar arasındadır. Bunların kim olduğunu herkes biliyor.

Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne atanan Profesör Melih Bulu’nun hukuka uygun bir şekilde atandığı tartışma götürmez bir gerçektir.

Başka üniversitelere nasıl ve hangi yöntemle rektör atanmış ise, aynı yöntem bu atamada da geçerlidir.

Bir üniversitede mevcut rektörün görev süresi dolmadan belli bir müddet önce o üniversite rektörlüğü için adaylardan başvurmaları istenir. Başvuru süresi dolduktan sonra, başvuruda bulunan adaylar Cumhurbaşkanlığı makamına sunulur ve atama 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununun 13. maddesi gereğince yapılır.

Boğaziçi Üniversite rektörlüğüne atanan Prof. Dr. Melih Bulu, rektörlük için tüm şartları sağlamaktadır. 

Atama hukuk içerisinde yapıldığı ve atanan kişi de tüm şartları sağladığı halde Boğaziçi Üniversitesinde bir kaşık suda neden fırtına kopartılmaktadır.

Bunun iki nedeni var. Birinci neden görüntüdeki ve bizlere medya vasıtasıyla bildirilen nedendir ki, “Melih Bulu’nun siyasi bir kimliğinin olması ve Boğaziçi Üniversitesi mezunu olmamasıdır.”  Gerçekten de çok uyduruk ve saçma gerekçeler bunlar. Herkesin siyasi kimliği olabilir. Bundan daha tabi ne olabilir? Bir üniversite rektörünün o üniversiteden mezun olması ya da o üniversite camiasından olması şart mıdır. Değildir elbette.

İkinci neden ki, gizli ve önemli olan neden budur. Evet, “bu atama bahane edilerek ikinci bir Gezi Olayı ve ülkede karışıklık çıkarma” maksadıyla hareket edenler var.

Evet, hiç eğip bükmeden doğrudan söylüyorum: “Boğaziçi Üniversitesinde ikinci Gezi Olayı planlanmaktadır.” Ve aynen Gezi Olayı’nda birkaç ağaç bahane edilerek, uyduruk nedenlerle ülkede ayaklanma meydana getirilmek istendiği gibi Boğaziçi Üniversitesinde de uyduruk nedenlerle ayaklanma provaları yapılmak istenmektedir.”

Ah, ah, ah! Boğaziçi Üniversitesi denildiğinde aklıma “Christopher Robert” gelir. Kim bu adam diyenleri duyar gibiyim.  Hemen cevap vereyim. Hristiyanlığı yaymak isteyen bir misyoner. Ve bu maksatla İstanbul’da tam da Fatih Sultan Mehmed Han’ın inşa ettiği surların karşısına  Robert Koleji ismiyle bir misyoner okulu kurmuştur. Tarih:1863. İşte o tarihten sonra o okuldan bu milletin özününe ve dinine muhalif nice nice hain ve alçak mezun olmuştur. Robert Kolejini tesis edenlerin söylediği söz öylece yerini bulmuştur: “Ey Sultan Mehmed sen bu surların dışından geldin ve İstanbul’u fethettin. Biz kaleyi içerden fethedeceğiz. Bu okulu surların içine yaptırarak ve milletinin değerlerine taban tabana zıt nesiller yetiştirerek misyonumuzu yerine getireceğiz.” Evet, yıllardır milletimizin değerlerine zıt nesiller o okuldan ve o okulun yerine 1971 yılında kurulan Boğaziçi Üniversitesinden mezun olmuştur. Bu bir gerçektir. Tabi, kastımız tüm Boğaziçi Üniversitesini ve o üniversiteden mezun olan herkesi aynı kefeye koyarak milletin değerlerin zıt kişiler olarak ilan etmek değil. Boğaziçi Üniversitesinden bu millet için elbette faydalı ve özü-sözü milletimizle aynı olan nice kişiler mezun olmuştur. Bu noktada sözüm elbette Meclisten dışarıdır.

Yazımın sonunda şu iki noktaya da dikkat çekerek huzurlarınızdan ayrılıyorum.

1-Boğaziçi Üniversitesinde eylem yapan sözde öğrenciler, esasta serseriler, polisimize dil uzatmışlar “katil polis” diye slogan atmışlardır. Bu şekilde slogan atanları en şiddetli bir şekilde tel’in ediyorum.

2-Hukuka uygun olarak atanmış bir Rektörü protesto bahanesiyle Devlet makamlarına saygısızlık eden ve rektörlük binasına arkalarını dönerek poz veren öğretim üyeleri ve görevlilerini kınıyorum. Hiç yakışmadı.

Yazımın en sonunda Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in şu mısraları aklıma geldi:

"Hele bak, şu hale bak;

Eve, yurda, mektebe!

Bizde profesör derler

Kitap yüklü merkebe…"

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.