Görüşülmeye bağıra çağıra devam edilen Anayasa değişikliği denilen aslında rejim değişikliğine giden sistemle, Türkiye tek adam yönetimi altına girecek, Milli irade kaldırılıp tek adama emanet edilecek. Bir ülkenin geleceğini belirleyecek dünyadaki konumunu ortaya koyacak Anayasadaki değişimler, Milli bir beraberliğin ortak oluşturacağı anlayışla hazırlanır. Şimdiye kadar yapılan on sekiz Anayasa değişikliğinin on yedisi uzlaşma sonucu değişime uğramıştır. Sadece bu değişim yasaları yaptım oldu ben bilirim, benim doğrularım budur dayatması ve oy çokluğuna kanarak yürütülmektedir.
Bu kadar ciddi ve sistem değişikliği de içeren bir Anayasa’nın ortak akılla ve devlet aklıyla değiştirilebilme şansını Türkiye 15 Temmuz sonrası yakalamıştı. Ancak bu ruh maalesef sürdürülememiştir. 25 Temmuzda Cumhurbaşkanlığı külliyesinde yakalanan liderler zirvesi fotoğrafı ki bu özlediğimiz toplumsal barışın fotoğrafıydı, bu gün bir daha toplanamaz ihtimaliyle dağılmıştır.
Şimdi sözüm ona Anayasa yapıyoruz. Üstelik gizli oy ile yapılması da Anayasa emri. Ama biz inat edercesine adeta yasalara meydan okurcasına, göstererek oy veriyoruz. Kimi seçmenime selam olsun diye kimi liderim görsün ilerde yine aday yapar diye kimi de ‘’Liderim böyle istedi ben de uydum içime sinmese de oyumu verdim’’diyor. Milletin iradesini temsil etsin diye oy veren vatandaşın iradesini tek kişinin varlığına bırakıyor.
Demokratik Parlamenter sistemlerde, ülkede ki tüm eğilimler, talepler, sorunlar, vatandaşın istekleri vekil seçtiklerince Parlamento da seslendirilir. Bunu seslendirecek olanlar da haliyle vatandaşın seçip gönderdiği vekillerdir. Seçilmiş vekilin iradesini lidere, liderin iradesini de bir üst akıla devrederseniz, Bunun adına ne Milli irade ne de ‘’ HAKİMİYET KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR ‘’ diyemezsiniz. Parlamentoyu kapsayacak değişikliği yetkisini daraltarak yok sayarak, vatandaşın seçtiğini size biat eden dekor konumuna sokarsınız. Toplum biri birine yabancılaştığı gibi kutuplaşmaya-çatışmaya-parçalanmaya varacak kadar ayrışmaya yol açılmış olunacaktır.
Siyasi muktedirlerin öncelikli görevi ayrışmayı-kutuplaşmayı önlemek halkın sorunlarına çözüm aramak ve ülkenin onurunu koruyacak bir şekilde temsil etmektir. Çözüm üretmeyi beceremeyenler ancak ‘’meydan dar geldi oynayamam’’diye bahane yaratırlar. Ortaya çıkacak tabloda vatandaşın can ve mal güvenliği olmayacağı gibi hukuki haklarından da yoksun kalacakları, İnsan Hak ve Özgürlüklerinin tek kişinin insafına terk edileceği ortadadır. Her şahıs her kurum seçilmiş bir Diktatörün insafına terk edilmiş olacaktır.
Yönetimi denetleyecek Parlamento ve kurumlar şeklen var olunca vatandaşın verdiği vergiyi, bütçe harcamalarının nereye nasıl yapıldığını soruşturacak güç ve kudret ortadan kalkmış olacaktır. Seçilmiş olan diktatör, hem yasama, hem yargı, hem de yürütmeyi yönetecektir. Bu tarih öncesi diktatörlerin çizdiği yoldur. Hepside kendi toplumlarını felakete sürüklemiş ve sonları da hüsran olmuştur.Böyle bir Anayasa teklifini hazırlayan sözde prof. Etiketli akıl hocaları bunu düşünmüş olmalılar.Ülkenin uzun yılları kapsayan Demokratik-laik-çağdaş yaşam biçiminden vazgeçerek böyle bir yaşam tarzını kabulleneceğini sanmıyorum.
Sınırımızda ki savaşta, dibe vuran ekonomik tabloda, sağlıkta, Eğitimde, üretimde, sanayi de İnsan Hak ve Özgürlüklerinde, Hukukta v.s dağ gibi sorunlar varken biz kalkmış Anayasa, rejim değişikliği yaratacak sorunlara enerji sarf ediyoruz.
Bu millet size ne istediniz de vermedi? Saray dediniz verdi. Uçak dediniz verdi. Cumhurbaşkanı dediniz verdi. Dolarını yastık altından çıkar TL ye çevir dediniz olmayan dolarını bozdurdu. Zarar da etti. Ne istedilerse verdik diyor artık vatandaş. Hiç topluma kulak kabarttınız mı? Yapılan anket sonuçlarını biliyor musunuz? Peki, siz muktedirler toplumun tepkisine kulak asmadan ne yapıyorsunuz? Üretim mi arttı İhracatımız mı patladı. Turizm de rekor üstüne rekor mu kırdık? Milli gelirimizde artış mı kaydettik?
İşçiye-memura-emekliye verdiğiniz üç kuruş zammı bile daha yılın ilk ayında ‘’Al gülüm ver gülüm ‘’yaptınız. İşyerleri zorda bir bir kapanıyorlar farkında mısınız? Anayasayı değiştirerek rejim değişikliği yaparak bir diktatör yaratarak bütün bu sorunları çözebilecek misiniz? Bir dayatmayla oy çokluğuna dayalı olarak getirilmek istenen sistem değişikliği, kuvvetler ayrılığının, temel prensiplerin, Milli iradenin, denetim ve denge ilkelerinin olmadığı bir sisteme Demokrasi denemez. Osmanlı’dan beri süregelen Devlet yapısı tarihi gelişimin sonucudur.
Meşruluğun temeli ancak milletle olur. Milli devlet, Milli irade ve Demokratik laik sistemle olur. Yaptığınız yanlışları Anayasa değişikliği yaparak örtemezsiniz!