Geçen gün köşe yazımda abdal geleneğimize sahip çıkalım diye yazmıştım.
Âşıklık, ozanlık abdal geleneğimize sahip çıkalım, bize, bizden gayrı dost yok demiştim.
Gerçekten de bize bizden gayri dostun olmadığını gördüm.
Bu kültür bizim, bu değer Kırşehirlilerin, kendi kültürüne değerine Kırşehirliler sahip çıkmalı diyorum.
Gördüm ki, seçilmişlerde, atanmışlarda, eli çantalılarda ses yok.
Yurt dışında ve il dışında yaşayan hemşerilerimizin daha çok sahip çıktıklarını gördüm.
Telefon ve mayilerini aldım, hepsine ayrı ayrı çok teşekkür ediyorum.
Siz değerli okurlara biraz abdallar topluğunda bahsedeyim istedim.
Günümüzde Kırşehir abdalları, Türkmen geleneğini yaşamış gezginci topluluklar olarak tarihimize geçmişler.
Muharrem usta ve dedeleri merkeze bağlı Yağmurlu büyük oba aşiret köylüleriyle uzun yıllar birlikte ikamet etmişler.
Horasan diyarında Anadolu’ya Yağmurlu büyük oba aşiretiyle birlikte göç etmişler, tarih boyunca Türkmen olduklarını her ortamda söylemişler.
Atalarında miras aldıkları kültürlerini geleneklerini hep korumuşlar.
Hz. Muhammedi ve onun yiğit temsilcisi Hz. Ali’yi ve ehlibeytini sevmişler, bazen horlanmışlar, bazen dışlanmışlar ama Hz. Muhammed ve Hz. Ali aşkını hiç terk etmemişler.
Hz. Hüseyin’in Kerbela şahadetinin acısını türkülere vermişler.
Yezit ve soylarının karşısında ehlibeytin yanında olmuşlar. Türkülerine hep garip adını koymuşlar
Yağmurlu aşiretiyle birlikte, paylaşmışlar, birlikte yemişler, birlikte eğlenmişler, birlikte ağlamışlar, birlikte gülmüşler, birlikte savaşlara asker göndermişler, birlikte vatan uğruna şehit vermişler.
Osmanlı toprakları küçülmüş yeni bir cumhuriyet kurulmuş ülke yeni yeni kendine gelmeye çalışırken hayat şartları ağırlaşmış. Yenidünya düzeninde yardımlaşma, paylaşım azalmaya başlamış.
Köylerde nüfuslar artmaya başlayınca, geçim sıkıntıları başlamış.
Köylerde hayat şartları zorlaştıkça, şehirlere göç başlayınca, abdallarda göç etmeye başlamış.
Bugün Kırşehir Bağ başı ve Âşık paşa mahalleleri ile Kırıkkale, Kaman, Keskin, Yerköy ilçesinde belli bir nüfus yoğunluğuna sahip olarak yaşamaktadırlar.
Çevre illerle birlikte yoğun bir Türkmen nüfusunu bünyesinde barındıran Kırşehir, göçebe Türkmen abdal aşiretlerinin
Orta Asya’dan getirdikleri ozan ve şairlik kültürünün temsilcileri olmuşlar.”
Kırşehir abdalları arasından Muharrem ustanın, Çekiç Ali’nin, Hacı Taşanın ve daha adlarını unuttuğumuz nicelerin son temsilcisi Neşet Ertaş’ın bir ses ve saz ustası olarak ününün Türkiye sınırlarını aşması, hem bilim çevrelerinde hem de medya organlarında abdallara karşı büyük bir ilginin oluşmasını sağlamıştır.
Kırşehir’de, Kamanda, Çiçekdag da Keskinde profesyonel olarak müzikle uğraşan bu insanlar“abdal” olarak bilinir ve ünleri çok geniş bir coğrafyaya yayılmıştır.
İlimizde ve çevre illerde, ilçelerde yapılan düğünlerin, derneklerin, çalgıların neşesi, eğlencesi olmuşlar.
Bugün Abdal geleneğini ve kültürünü korumak, yaşatmak Türkmenlere, Kırşehirlilere, Kırıkkalelilere düşmekte derim.
Abdal kültürünü korumalıyız bir an önce TRT radyolarına ve televizyonlarında abdal sançtı topluğu kurdurmalıyız.
Bizim işimiz bağcı dövmek değil, bağda üzüm yemek.
Elhamdülillah bağ var, üzüm var, bize sadece bağa bakmak daha kaliteli üzüm elde etmek düşüyor.
Menbaga’sı ilimizde, topraklarımızda, bozkırın tezenelerinde saklı.
Kırşehirli seçilmişler, atanmışlar ve memleket sevdalıları olarak bu saklı Menbaga sahip çıkalım.
Abdal diye kem gözle bakmayalım.
Abdal dediğiniz Muharrem ustanın, Çekiç Ali’nin, Hacı Taşanın, Neşet Ertaş’ın Kırşehir türkülerini dinliyorsunuz unutmayın. Radyoların, televizyonların, düğünlerin neşesi abdallar.
Davulun sesi, zurnanın nefesi, sazın tellerine dokunan onlar unutmayalım.
Sazı herkes çalar, fakat bizim "Abdal"lar bir başka çalar unutmayın.