Bu dünyada kiracı olmak zormuş

Dr. İsmail Tekpınar

Kapitalist sistem toplumları öyle bir hale getirdi ki Dünya’da bir türlü geçmek bilmeyen mali buhran devam ederken, bunun üzerine pandeminin de başlamasıyla fiyatlar ayyuka çıktı…

Dünya da her şey anormal bir şekilde pahalandı; araçlar, konutlar, gıda, petrol vs. aklınıza gelebilecek her kalemde zam, zam, zam…

Peki, ne oldu da biranda dünya bu hale geldi diye, hiç sorguladık mı?

Baktığımızda kapitalist sistemi idare edenlerin kendilerine yüksek miktarda haksız kazanç sağladıklarını görmekteyiz.

Bu sistem insanları birbirine düşürdü, nizâ’ları yani çekişmeleri, kavgaları artırdı.

Toplumun bir kısmını mutlu etti, bir kısmını mutsuzluğa huzursuzluğa sevk etti.

Aslında pandemiyi başlatan ülkeler, sonlarının bu hale geleceğini kestiremediler. İşler çığırından çıktı ve gelinen sonuçta kocaman bir huzursuzluk hâkim oldu.

Mâ’mâfih, bu hafta üzülerek dinlediğim bir hadiseyi sizlerle de paylaşmak istedim…

İnsanlığımdan utandım, biz toplum olarak kültür olarak nasıl bu hale geldik… Toplumları madde perest hale getirenlerde utanmalıdır…

Bu hafta sonu teşkilatta otururken kıymetli Arif kardeşim, beni ziyarete gelmişti. O sırada 70 yaşlarında Selman abimiz yanımıza gelip, benim bir derdim bir sıkıntım var deyip konuya girdi…

Bu abimiz memur emeklisi, kendisi yüksek tansiyon hastası, eşide pandemide ağır bir hastalık süreci geçirmiş, ayrıca da kiracı olduğunu söyledi.

İkamet yeri Pursaklar, buraya da Dikmen’den taşınmış. İlk söze girişi şu oldu; “Bakın ben hiç AK Parti’ye oy vermedim lâkin 20 yıldır yaptığı hizmetleri de hiçbir siyasi parti yapamaz. Gördüğüm hizmetler karşısında bu huzuru, bu güveni, bu ekonomik faydayı sağladığı için fikrimin değiştiğini de belirtmek isterim. Yani oy vermekte isterim ve çevremde de verdirebileceğim dostlarım var” deyip kendi sıkıntısına geçti...

Selman abimiz kirada oturduğu evin mal sahibiyle bir sorun yaşamış. Kira artışına henüz bir hayli vakit olmasına rağmen, ev sahibesi hanım efendinin babası aramış “devlet size %30 zam verdi kirayı da buna göre artıracaksın. Selman abi karşı cevap olarak; devlet bu zammı bana, sana vereyim diye vermedi. Kira artışında yasal zam maksimum %25 diyerek kapatmışlar telefonu…”

Daha sonrasında mal sahibesi hanımefendi arıyor emrivâkî söylemlerle “Ben Cumhurbaşkanlığında çalışıyorum 657 ve 634 kanunlara çok iyi hakîmim, senin gibi kiracı olarak dolaşan birinin aklına ihtiyacım yok. Sen bana akıl verecek kapasitede değilsin. Bu sözlerin hemen arkasından ben Cumhurbaşkanlığında çalışıyorum bana sen dahil kimse hiçbir şey yapamaz emrediyorum sana.”

Selman abimiz bu hanım efendinin evini tutalı 10 ay olmuş. Mal sahibesi hanımefendi “telefonda kiraya %25 zam yapacaksın, sana da 6 ay müsaade ediyorum, Haziran ayında evimi boşaltacaksın ve sana da emrediyorum”.

Bu arada bir beyefendi telefonu hanımefendinin elinden alıp “Bana bak lan Selman, gelirim seni oraya gömerim, eşini de gözünün önün de (…) yaparım” diyerek sinkaflı küfürlerle tehdit ediyor.

Buna karşılık Selman abi, “Ben senin babanın yaşından da büyüğüm, size ne yaptım da bana bu zulmü yapıyorsunuz” diyor…

Karşı taraf “Seni koynuma alacağım lan Selman diyor” …

Tabi bu konuşmaları da telefonun sesi dışarda olduğu için bu konuşmaları da eşi duyarak üzüntüsünden rahatsızlaşıyor…

Defaâtle arayarak sinkaflı küfürlere devam etmiş ve namusuna küfürler ederek, geliyorum oraya deyip telefonu kapatmış.

Selman abimizde o an ki korku ve panikle polisi aramış, şikâyette bulunarak gereği olarak ta savcılığa intikal etmiş.

Hiç kimsenin haddi değildir çalıştığı kurumu, unvanı şahsi menfaatleri uğruna kullanarak insanlara psikolojik baskı yapması… Bu ne etik ne de ahlaki olmaz.

Ayrıca Selman abi Dikmen’den taşınmadan önce kirada oturduğu evi özel harekât polis memuru bir genç satın alıyor. Selman abiye diyor ki “Selman amca ben senden 4 ay kira almayacağım, otur paranı biriktir, taşınırken eğer yetmezse ben sana yine maddi destek olayım” diyen bir genç kardeşim…

Bu güzel coğrafyanın güzel insanlara ihtiyacı var. Allah o polis kardeşimizin ayağına taş değdirmesin. İnsanoğlu evlâdı olmak budur işte.

Büyükler, “Malda yalan, mülkte yalan, gel birazda sen oyalan” demişler.

Para her şey demek değildir. Eğer maddi metalar bizi özümüzden koparıyorsa, kültürümüzden, aldığımız terbiyeden, Müslümanlığımızdan koparıyorsa insanın kendini bir sorgulaması lazımdır…

Toplum olarak bu yalancı dünyanın bir de ahiret boyutunun var olduğunu, hatta mahkeme-i kübrâ’yı da unutmayalım… Vesselâm…