Bu hafta konuğum 10 Numara Eğitim LGS ve YKS Hazırlık Kurslarının kurucusu, Türkiye’ye Eğitim Koçluğu kavramını kazandıran ilk eğitimci, matematik öğretmeni ve meslek seçimi ile üniversite tercihlerine yönelik tavsiyeler içeren ZENGİN YAŞASIN ÇOCUKLAR isimli kitabın yazarı Öztuna Norman.
Öztuna Norman aynı zamanda TÜSİAV Yönetim Kurulu Üyesi, TÜSİAV Eğitim Platformu Başkanı ve Ankara Sağlık ve Eğitim Gönüllüleri Derneğinin Yönetim Kurulu Başkanı.
İlk sorum şudur:
Sizce öğrenciler için meslek seçimi ve mesleki yönlendirme nasıl olmalıdır?
Öztuna Norman:
Ben her daim yeteneklerin kişilerde çok erken yaşlarda tespit edilmesi gerektiğine inanmış ve bu inancımı her platformda dile getirmiş biriyimdir. Yine küçük çocuğu olan velilere çocuklarının yeteneklerini erken yaşta keşfetmelerini ve bu keşfin öneminin yine velilere aktarılmasını oldukça değerli bulmuş bir eğitimciyimdir. Çocukların bu tespitlere göre yaşam planının devlet tarafından organize edilmesi gerektiğini, hiç olmazsa devletin bu konuda tavsiyeler vermesinin lazım geldiğini ifade eden, buna inanan bir eğitimciyim. Ancak bu konuda devlet politikası üretemiyor ve bir ilerleme sağlayamıyorsak bu konuda ciddi bir planlamaya gidemiyorsak o zaman hiç olmazsa lise hayatının başında öğrencilere meslekleri tanıtmak gerekir düşüncesindeyim.
Lise birinci sınıftan itibaren eğitim öğretim programına mutlaka “Meslek Tanıtım” derslerinin konulması gerekir. Öğrencilerin henüz erken sayılabilecek yaşlarda sonraki hayatlarını ilgilendiren çalışma alanları hakkında güvenilir kaynaklardan bilgi almaları, onların hayata daha pozitif bakmalarını sağlayabilecek bir anahtar rolü üstlenebilir.
Veli Sarıtoprak:
Sizce başarı nedir?
Öztuna Norman:
Derslerdeki başarı ile hayatta başarılı olmak aynı şey midir? Elbette ki başarı önemlidir. Ancak bence başarılı olmak, insanın hayattaki beklentilerine, amaçlarına ve seçtiği yaşam biçimine uygun yaşayabilmesidir. Bir insan eğer balık avlayarak hayatını idame ettirmeyi seçmişse ve bunu başarabilmişse başarılıdır. Kendi yaşantısında koşturmaktan yorulan ebeveynler, çocuklarının daha ra- hat bir hayat yaşayabilmesi için tek yolun derslerdeki başarı ile doğru orantılı olduğuna inanmaktadır. Aileler iyi bir üniversitenin iyi bir bölümünü kazanan çocuğunun hayatının kurtulacağına inanırlar. Bakalım öyle mi? Çok iyi bir üniversitenin çok iyi bir bölümünü bitiren bir mühendis eğer acımasız bir patronla çalışmaya başlarsa sizce mutlu olur mu? Yani her şey para mıdır? Tabii ki değildir. Bir iktisatçı çok stresli işlerle uğraşan bir firmada çalışmaya başlarsa ve gecesi gündüzüne karışırsa ailesine, dostlarına zaman ayıramazsa sizce mutlu mudur? Tabii ki değildir. Bir yazılımcı aylarca bir şirkette çalışıp maaşını alamadan şirket batarsa veya işten çıkarılırsa mutlu olur mu? Üstleri, işe yeni başlamış bir mühendisi ezmeye kalkarsa bu genç mühendis mutlu olur mu? Bazı insanlar çalışırken gözleri kararır ve tüm olumsuzlukları görmezden gelir. Ancak yıllar sonra geriye baktığında hayatın hızlı akışıyla birçok pişmanlık yaşarlar. Ben asla herkesin başına bunların gelebileceğini söylemiyorum. Sadece mutluluğun anahtarının tek koşulunun iyi bir diploma olamayacağını anlatmaya çalışıyorum. Sizlere derslerdeki başarının tek başına mutluluk getiremeyebileceğini anlatmaya çalışıyorum.
Özel bir üniversitesinin yaptığı araştırmaya göre, Türkiye’de üniversite sınavlarında ilk bine giren öğrencilerin sadece %22’si hayatlarından mutlu olduklarını söylemişler. Burada mutluluktan kasıt, hayatın olağan zorlukları değil, meslek seçimleri ile mutlu olup olmadıklarıdır. Bu öğrenciler sınavlarda en üst başarıya ulaşmışlar ama maalesef yanlış meslek ve üniversite tercihleri yapmışlar. Demek ki sadece akademik başarı da mutluluk için yeterli değil.
Üniversite eğitimi sırasında hayatın ve iş dünyasının zorluklarıyla baş edebilme yeteneğinin kazanılması gerektiğinin de önemli olduğu aşikardır. “Ben eleman olmam.” diyerek kendi işini kurmak isteyen toy ve iyi niyetli, iyi diplomalı bir genç, ticaretin acımasız yüzüyle karşılaştığında iflas edip yıllarca bu iflasın acısını çekmektedir. Çocukların akıllı, araştırmacı, sorgulayıcı, cesaretli bir o kadar temkinli olması konusunda yardıma ihtiyaçları vardır.
Birçok öğrenci daha lise çağlarında birtakım meslekler duyarlar ve bu meslekleri yapmak istediklerini söylerler. Bu istekler veliler tarafından bazen olumlu karşılanır bazen ise olumsuz. Olumsuz karşılanan meslek gruplarının müzisyen, tiyatro sanatçı, sporcu, animatör, aşçı, dansçı, ressam, arkeolog gibi meslekler olduğunu görüyorum. Enteresan bir gerçek var ki o da bu mesleklerde başarılı olan insanların hem çok büyük kazançlar sağladıkları hem de hayatlarının çok keyifli olduğudur. Veliler daha sağlamcıdırlar. Yani çocuğunun doktor, mühendis, devlet dairesinde uzman, avukat veya öğretmen olmasını isterler. Veliler, çocuklarının geleceğini garanti altına almak peşindedir ve bu yüzden bu mesleklere çocuklarını ikna etmeye çalışırlar. Çocuk biraz pasifse ve isteklerini ailesine cesaretle anlatamazsa bu istemediği amaç için ders çalışmak zorunda kalır. Bu zorunluluk çoğunlukla başarısızlığı, mutsuzluğu ve umutsuzluğu beraberinde getirir.
Veli Sarıtoprak:
Mutluluk ve başarı birlikte nasıl mümkün olabilir?
Öztuna Norman
Bir insan ancak istediği meslekte çalışırsa hem mutlu olur hem de başarılı. Başarı bence bir insan için hayattan keyif almaktır. Başarı, bir insanın hayattan beklentilerini zorlanmadan yapabilmesi demektir. Başarı bir insanın hem keyifle çalışması hem para kazanması hem de ailesiyle ve sevdikleri ile zaman geçirebilmesi demektir. Unutmayın ki ancak bir insan istediği ve sevdiği meslekte çalışıyorsa üretken ve yaratıcı olabilir. Keşif yapabilir ve hayatta bir katma değer oluşturabilir. Spor yapıp madalyalar kazanan bir insanın mutluluğunu yaşamında hiç madalya almayan bir kişi bilemez. Tiyatro sanatçısı olup seyirci- den alkış alan bir insanın yaşadığı manevi hazzı bir kişi yaşamadıysa bilemez. Yemek yapmayı zaten sevdiği için aşçı olup dünyanın birçok ülkesindeki otellerde çalışma fırsatı yakalayan ve bu vesileyle de dünyayı gezme fırsatı bulan bir insanın mutluluğunu kimse bilemez.
Veli Sarıtoprak:
Velilere ve öğrencilere bir mesajınız var mı?
Öztuna Norman:
Velilere tavsiyem, çocuklarının meslek seçimlerini dikkate almalarıdır. Çocuklarının arzu ettiği meslek konusunda yetenekli olup olmadığını araştırmalarıdır. 80 milyonluk bir ülkeden bir dünya yıldızı çıkmıyorsa millî takımlarımız hiç dünya şampiyonu olamıyorsa veya herhangi bir iş kolunda dünya lideri olamıyorsak bu işte bir tuhaflık vardır. Yetenekleri körelterek ilerlemeye devam edersek bundan sonra ülke çapında da bir başarı yakalamamız mümkün olmayacaktır.
Öğrencilere tavsiyelerim ise şunlardır:
• Kendinize uygun olduğunu düşünmediğiniz hiçbir okulu okumayın ve hiçbir işi yapmayın. Çünkü bu hayata hepiniz yaşamak için geldiniz.
• Sadece para hırsıyla meslek seçmeyin.
• Başkalarının hırs ve isteklerine göre yaşamayın.